Niloya, Maceracı Yüzgeçler, Elif ve Arkadaşları, Eymen ile Çimen gibi Türk çizgi film karakterlerine can veren, çizgi film senaristi ve yapımcısı Arzu Demirel; bu sefer oğlu Teo ile “Bir Sandalım Bile Yok” isimli çocuk kitabının kahramanı olarak karşımızda…
Çocukluk yıllarından beri bir Miyazaki hayranı olan Arzu Demirel, bu kitabıyla ilk defa senaryo ve karakter yaratma işine çizimi de ekleyerek hayal ve yaratıcılık dünyasının kahramanı Miyazaki’nin yolundan gitme konusundaki tutarlığını gösteriyor.
İngilizce ve Türkçe yayımlanan kitabın, 28 Ocak Cumartesi Metropol Nokta Kitabevi’nde gerçekleşen imza gününde Arzu Demirel ile bir araya geldik ve kendisiyle yeni kitabı ve yolculuğunun dünü, bugünü ve yarını hakkında samimi bir söyleşi gerçekleştirdik…
Seni hiç tanımayan birisine kendini üç cümleyle nasıl ifade edersin?
İnsanlığın varoluşundan beri iyi duyguların ve sevginin, sadece çocuk dünyasında olduğunu fark edip onlar için yazan ve çizen biriyim. Dünyanın daha iyi bir yere evrileceğine inanan, idealist bir insanım. Sanata, edebiyata, tiyatroya ve animasyona aşığım…
Sondan başa doğru gitmek istiyorum. “Bir sandalım bile yok”, senin hem çizip hem yazdığın bir çocuk kitabı. Ve ilk defa kahramanlar sen ve Teo… Hikayeden bahseder misin?
“Bir sandalım bile yok!”, oğlum Teoman henüz iki buçuk yaşındayken anneannesinin evinde geçirdiğimiz bir günden esinlenerek yazdığım bir öykü… Hava bir anda bozmuş ve yağmur yağmaya başlamıştı. Dışarı çıkabilmek pek mümkün değildi. Sokakları epey su basmıştı. Teo da park diye tutturmuştu. Onun üzerine evi parka çevirmeye karar verip güzel bir gün geçirmiştik. Günün sonunda bu güzel günü yazmak istedim. Bizim hikayemiz olduğu için kahramanlara, “Annesi” ve “Teo” diye hitap etmeyi seçtim.
Bugüne kadar Niloya, Maceracı Yüzgeçler, Elif ve Arkadaşları, Eymen ile Çimen gibi kurgu karakterlere can vermiş biri olarak bir hikayenin öznesi olmak nasıl bir deneyim?
Bu hikayeyi yazarken aklımda onu bir kitap yapmak yoktu aslında. Bu öyküyü ara sıra uykudan önce Teoman’a okuyordum. O da çok seviyordu. Zamanla çizmeye de başladım. Teoman’la birlikte çizdik. Özellikle pandemi döneminde bu hikayeyle evde çok güzel vakit geçirdik.
Baştan planlamış olsaydım belki özneleri farklı karakterler yapabilirdim. Ama bu böyle gelişti.
Bence çok tatlı bir deneyim de oldu ben ve Teo için… Kitabı okuyanlar özellikle kahramanlarını da tanıdıkları için ayrı bir keyif aldıklarını belirtiyorlar. Belki hafızamızda silinip gidecek bir anıydı o yağmurlu günde oynadığımız park oyunu… Ama şimdi bir kitap olarak ölümsüzleşti. Oğlum da ben de çok mutluyuz bir kitabın karakterleri olmaktan…
Kitaptaki çizimlerinden mekanın Kuzguncuk olduğunu anlıyoruz. Kuzguncuk, şu an yerli ve yabancı turistler tarafından en çok ilgi çeken cazibe merkezlerinden bir tanesi. Bu çizimlerle bir yandan kendi çekirdek kültürel mirasımızla ve kendi kişisel mirasınızla beraber şehrimizin de kültürel mirasına bir katkıda bulunmak aklında mıydı?
Şimdi sen söyleyince aklıma geldi. Hiç böyle bakmamıştım. Kuzguncuk’u seçmemin tek sebebi orayı çok sevmem… Şimdilerde çizdiğim o sarı yeşil evin rengi değişmiş. Ama Kuzguncuk inatla direniyor değişen hayata…
O evlere baktığımda hep hayal kurmuşumdur, ah onlardan biri benim olsa diye… Yaşamak için aile için çok sıcak bir atmosfer sunuyor gibi görünüyor dışarıdan. Gerçek hayatta sahip olamadığım eski evin yansıması aslında kitaptaki Kuzguncuk…
Yola çıktığın hayallerin çok güzel ama biraz da hayatın gerçeklerinden bahsedelim. Türkiye şartlarında kitap çıkarmak, özellikle de kağıt fiyatlarını göz önünde bulundurursak büyük bir macera değil mi? İşin mali kısmından da bahseder misin?
Evet! Gerçekten kağıt fiyatları çok yüksek. Bir kitabın maliyetini bu kitapla birlikte ilk kez gördüm ve büyük bir şaşkınlık yaşadım. Çocuk kitapları yolculuğum tamamen idealist temellere dayandığı için ben burada ticari bir kaygı taşımadığımdan kar marjlarını minimumda tuttum.
Kitabın hem Türkçe hem de İngilizce yayında. Ve sen burda İngilizce olana farklı bir fiyatlandırma da yapmamışsın. Burada da yine yukarıda bahsettiğin durum mu geçerli?
Evet, çocukların İngilizce kitaba daha kolay ulaşması ve İngilizce öğrenmelerini desteklemek için fiyatını Türkçe ile aynı tuttuk.
Bugüne kadar karakterlere hep ruhunu veriyordun. Şimdi onlara fiziksel özelliklerini de veriyorsun. Burada senin Miyazaki’ye olan büyük hayranlığının izlerini mi görüyoruz?
Miyazaki’ye olan hayranlığımın izlerini aslında bugüne kadar yazdığım yarattığım tüm çizgi filmlerimde görebilirsiniz. Çizgi film yapma arzusunu içimde uyandıran kişidir Miyazaki…
Çiziyor olmam ise tamamen hayatın akışında gerçekleşti. Henüz bu konuda çok yolum var. Yeni bir serüven benim için. Nereye varacağım belli olmaz…
Çizgi film senaristliğinin yanı sıra işinin inceliklerini akademisyen olarak gençlerle ve yaptığın atölyeler vasıtasıyla da çocuklarla paylaşıyorsun. Türkiye’de bu kadar geri planda kalmış bir sektör olan çizgi film sektörüne çocukların ve gençlerin ilgisi nasıl?
Çizgi film ve animasyon Türkiye’de henüz çok yeni… 2008 yılında TRT Çocuk kanalının açılmasıyla büyük bir ivme ile ilerledi. Aldığım tepkiler çok güzel. Özellikle çocuklar, yaptığım atölyelerde çizgi filmin nasıl yapıldığını görünce zihinlerinde yepyeni bir kapı açılıyor. Her yaptığım atölye sonunda çocuklar büyüyünce çizgi film yapmak istiyorum diyor.
Bence çizgi filmin gelişmesi ve çocuklara çok yakın olan bu dünyanın henüz onlara yakınken ulaşılabilir olması çok önemli. Neden bizlerden de Miyazaki’ler, Tim Burton’lar çıkmasın!
Gençlere gelince… Animasyonun büyüsüne kendini kaptırmış ve hayallerini gerçeğe dönüştürmek isteyen, bunun için yol arayan o kadar genç var ki… Bahçeşehir Üniversitesinin Animist etkinliğinde bu sene animasyona gönül vermiş gençlerle çalışma imkanım oldu. Animasyon senaryosu dersleri verdim. Ortaya harika senaryolar çıktı ve şimdi tüm Animist ekibi bu senaryoları hayata geçirmek için çalışmaya devam ediyor.
Bence ilgi, biraz olanakla paralel ilerliyor. Eğer animasyon ve çizgi film yapımında gençlere Bahçeşehir Üniversitesinin yaptığı gibi destek verilirse ilgi ve sektörel başarı da büyüyecektir.
Seni tanıdığım kadarıyla bu kitap senin kariyerinde yeni bir dönemin başlangıcı gibi. Sırada neler var?
Aslında halihazırda yazdığım senaryolarım var. Bunların haricinde bir sinema filmi üzerinde çalışıyorum. Yine bir çizgi roman projem var. Bu kitapla birlikte markalardan iş birliği talepleri gelmeye başladı. Önümüzdeki günlerde oldukça fazla çizgi film, animasyon ve kitap atölyesi yapacağım gibi duruyor.