Her Eve Bir Kedi Lazım: Çizmesiz Olanından Lütfen!

Her Eve Bir Kedi Lazım: Çizmesiz Olanından Lütfen!

Yazar, bir karakter yaratırken ona mutlaka bir görev verir. Karakterin büyük bir arzusu ve bu doğrultuda gerçekleştirdiği görevi vardır. Okuyucu ya da izleyici genelde bu görev ve arzuyla bütünleşir, karakterle birlikte bir yolculuğa çıkar. Çizmeli Kedi de bu karakterlerden biridir.

Masalı hepimiz biliyoruz ama yine de bir hatırlayalım: 

Değirmencinin vefat etmesiyle üç oğluna mirası açıklanır. “Değirmenci vefat edince büyük oğluna bir değirmen, ortancasına bir eşek, küçük olana ise bir kedi bırakmış.” Küçük oğlu o kadar çok üzülmüş ki bu duruma. “Kedi sanki benim ne işime yarayacakmış?” diye söylenmiş. “Yemek yapıp yiyemezsin bile…” Kedi, bunu duyar duymaz hemen cevap vermiş küçük çocuğa. “Kötü bir miras olmadığımı anlayacaksınız efendim. Bana içi boş bir çuval ve ayaklarıma göre çizme getirebilir misiniz, ne işe yarayacağımı size göstereceğim.” demiş. Küçük çocuk o kadar şaşırmış ki…

Tüm masal boyunca Çizmeli Kedi’nin efendisine kendini kanıtlamak amacıyla yaptıklarına şahit oluyor ve sonunda elde ettiği başarıyla onu takdir ediyoruz. Çünkü karakterin asıl amacı efendisini zengin edip takdir kazanmak. 

Herkes zengin olmak ister…

Bu masalda karşımıza çıkan güçlü kavramlardan biri de zenginlik. Değirmende un öğütülür ekmek yapılır, değirmen ekmek teknesidir. Büyük oğluna iyi bir gelir kapısı bırakmıştır baba… Ortancaya da eşek… Onunla yük taşır, yolculuk edersin. Hiç yoktan iyidir. Ama bir kedi… Kedi ne işe yarar ki… 

Ah zavallı değirmencinin küçük oğlu, fakir kalmıştır.  Bir baba oğluna bırakacaksa zenginlik, mal mülk bırakmalı bir kedi değil. İşte bu noktada kedi de değirmencinin bu zenginlik arzusunu yerine getirmek için devreye giriyor. Önce bir çizme giyiyor. Çizme önemli… 

Çizmeyi giyince kedi kendini beğeniyor. Havalı oluyor. Hayvan olan karakterimiz insanlaşarak okuyucuda özdeşlik etkisi artırılıyor. İlk iş çuvalın içine koyduğu marul ve havuçla kandırdığı tavşanı yakalamak oluyor. Tavşan da bir hayvan ama masalda çok önemli değil çünkü çizmesi yok. Onunla özdeşleşmiyoruz. Bu sebeple çuvalın içine kapatılması masal için sorun değil. Üstelik tavşanın sahibi de varmış. Görünmeyen bir karakter… 

Ama onun arzularından ve duygularından habersiz olduğumuz için tavşanının bir çuvala konup krala hediye edilmesi hiç sorun değil. Başkasına ait olan bir hayvan kaçırılıp efendisi Marki’ninmiş gibi krala hediye ediliyor. Çizmeli kedi; bir hayvanı kaçırıyor, hırsızlık yapıyor ve krala yalan söylüyor. Değirmencinin çulsuz, aç dolaşan oğlunu zengin varlıklı bir Marki gibi gösteriyor. Üstelik hediyesi de çalıntı. İşte böyle daha birçok suç işliyor çizmeli kedi… 

Nihayet zengin arzusu için final sahnesi geliyor. Kral, büyük markiyi ziyarete geliyor. Haberi alan çizmeli, kedi efendisini yıkanması için nehre yolluyor. Efendinin banyoya ihtiyacı var. Kirli ve yoksul kıyafetler içinde… Bunu gizlemesi gerek öyle değil mi? 

Velhasıl kral ve kızı nehre gelince yoksul değirmenci çizmeli kedinin tembihi ile “İmdaat!” diye bağırıyor. Kralın adamları onu hemen kurtarıyor ama tabii değirmencinin giysisi yok. Ama Çizmeli Kedi’de yalan çok. Hırsızlar çaldı elbiselerini deyince Marki’ye kendi elbiselerinden veriyor. Güzel giysiler içinde yoksul değirmencinin oğlu bir Marki’ye dönüşüyor. Ama bu kadar yeter mi yetmez. 

Çizmeli kedi, yol boyunca gördüğü tüm hayvanlara buralar Marki’nin denmesini istemiştir. Marki bir anda toprak sahibi olmuştur. Ama yeter mi yetmez. 

Çizmeli kedi, bir devin şatosuna gider. Zavallı devi kandırıp fareye dönüşmesini sağlar sonra onu bir güzel yer! Bakın burada başka bir şey daha var! Çizmeli Kedi artık bir katil! Ama masalımız hiç oralarda değil. Devler kötüdür ve fareye dönüşüp yenmeleri harika bir şeydir. 

Sonra kral ve kızı bu saraya gelir. Çizmeli kedi işte burası Marki’nin sarayı der. Vay beee! Kral ve kızı da aynı kandırılan dev gibi inanıverirler gördükleri her şeye… Daha da fenası kralın kızı zengin, varlıklı ve yakışıklı gördüğü bu gençle evlenir. 

Müthiş bir dolandırıcılık hikayesi…

Elbette zengin kız fakir oğlanla evlenebilir bunda hiçbir sorun yok. Buradaki sorun, kralın ve kızının kandırılması ve dolandırılması. Değirmencinin fakir oğlunun önce Marki ve sonra prens olması için her türlü suçun işlenmesi ve bunların normal gösterilmesi… 

Bir karakter, çizmeli kedi, arzusuna kavuşuyor ve masal mutlu sonla bitiyor. Masal böyle söylüyor. Ama bunun böyle olmadığını, çizmeli kedinin zenginlik arzusu için yaptığı şeylerin suç olduğunu masalı okurken çocuğa hatırlatmak gerekiyor. Elbette bu masallar günümüz pedagojik değerlerinden çok uzakta yazıldı. Ama bugün hâlâ dümdüz okunabiliyor. Hırsız, katil, manipüle edilmiş bir nesil yetiştirmek istemiyorsak masalları sorgulayarak okumaya devam etmeliyiz.  Çocuklarımızı sadece ekran karşısında değil, kitap karşısında da yalnız bırakmamalıyız. 

Ve kedilerin çizmeye değil mamaya ihtiyacı vardır. Lütfen onları bu kış aylarında unutmayın olur mu?

Kapak görseli: Arzu Demirel