‘’Dil, dudak ve diş üzerinde biriken bakteriler boğazda bir hırıltı, ses ve giderek söz artarak akışkan ve esnek bir komünote oluştururken damakta bıraktığı o tat… Serginin açtığı sohbetin ana duygusudur. Bir tarla ile sinema salonunun ortak noktası tam da budur.’’
Öyle sanıyor ve umuyorum ki bu satırlar hiçbir şey ifade etmemiştir sizin için. Çünkü bu satırlar, ne deneysel bir edebi uğraştan ne de gerçek bir sergi metninden alıntı… Küçük bir kesitine yer verdiğim bu metin, Cem A.’nın Versus Art Project’de gösterilen Pleased to announce… (…Sunmaktan gurur duyar) sergisinin bir parçası.
Versus Art Project’de 23 Ekim 2022 tarihine kadar gösterilecek olan Pleased to announce sergisi, Cem A.’nın Türkiye’de gerçekleşen ilk sergisi. Ürettiği meme’lerle tanınan sanatçı bu gösterisinde tek tipleşen, hiçbir şey anlatmayan ve hatta hiçbir şey anlatmamayı düstur edinmiş olan metinler ile ‘’bulanıklaşan’’ sergi metni yazımı meselesini inceliyor ve bir soru soruyor;
Bütün sergiler için çalışan tek bir metin yazılabilir mi?
Sanat Basını

Bu noktada bazı gerçekleri konuşmak gerekiyor sanıyorum. Genellikle sanatseverler doğrudan eserlerle muhatap oluyorlar. Sergi metinleri ise daha çok sanat yazarları/basın için kaleme alınıyor. Burada yapılmak istenen serginin nasıl takdim edileceği hususunda rol oynama arzusu olarak da okunabilir. Nitekim öyle de oluyor. ‘’Basın kitinde’’ yer alan sergi metinleri, pek çok gazetenin ve derginin sanat eklerinde aynen hatta belki de hiç okunmadan paylaşılıyor. Her şey bununla kısıtlı kalacaksa bir sergiye merak duyan bir kişi niçin aslını galerinin internet sitesinde bulabileceği bir metni tekrar tekrar başka platformlardan okusun?
Nadir durumlarda sergi metinlerinin doğru kullanıldığına da rastlıyoruz. Öyle ki bu metinler, sergiyi deneyimleyen, sanatçıyla tartışan ve bu husus özelinde çeşitli okumalar yapan sanat yazarları için yol gösterici olabiliyor. Sanat yazımı, öyle ya da böyle deneyim sahası ile toplum arasında duran bir yapıdır. Fakat bu yapının toplum ve sanat arasındaki bir bariyer mi yoksa bir köprü mü olarak nitelendirileceği ise bu yapının parçası olan paydaşların elinde. Yani sergiler üzerinde çalışmak, fikir yürütmek ve sanatın kamusallaşmasına, bir bağlamda ulaşılabilir kılınmasına yardımcı olmak da mümkün; sanatla seyirci arasında dikilen elit bir zümre gibi davranmak da…
Sergi Metinleri

Pleased to announce sergisini gezerken masanın üzerinde Türkçe, Almanca ve İngilizce gibi farklı dillerde ‘’uydurulmuş’’ sergi metinlerini görüyoruz. Bu metinlerin bir kısmı sıfırdan yazılmış, bir kısmı yapay zeka yardımı ile oluşturulmuş ve bir kısmı da önceden yazılmış metinlerden rastgele kesilip yapıştırılması ile yaratılmış. Sergi alanının bütün duvarları ise ‘’gerçek’’ ve kullanılmış sergi metinleri ile bezenmiş. Bu metinler ise rastgele ve ulaşılabilen metinler arasından seçilmiş. Yani düşünceyi yönlendirmek için kurgulanan herhangi bir manipülasyon yok. Duvardaki sergi metinlerinin arasında da pek çok QR kodlu levhaya rastlıyoruz. Dijital formları bozulmasın diye bu şekilde sergilenmesi tercih edilen kodlardan sanatçının hazırladığı sanat meme’lerini görebiliyorsunuz.
Sanatçı bütün sergi metinlerinin anlaşılmaması için yazılmış, uyduruk ve fakat kibirli metinler olduğunu düşünmüyor elbet. Gerçekten bir derdi olan kompleks metinlerin de var olduğunu dile getiriyor. Zaten ‘’bulanıklık’’ tam da bu noktada başlıyor. Bunca ‘’kötünün’’ içinde ‘’iyi’’ ve kayda değer olan silinip gidiyor. Sanatçı sergi yazılarının bu hale gelmesinde tekil bir sebebin olduğunu düşünmüyor. Sanatçı, küratör ve izleyici gibi paydaşları bu sorunun müsebbibi olarak konuya dahil ediyor. Sadece sergi metinlerinin değil, bütün sergi dinamiklerinin sorgulanabilir olması gerektiğine inanıyor. Bunun için de mizahın oldukça etkili bir çatışmasız çözüm yolu olduğunu düşünüyor. Hatta serginin kendi metninde de aynı konuya gönderme yapan sarkastik bir paragraf ve paragrafın altına not düşülmüş ‘’Bu paragrafı görmezden gelebilirsiniz.’’ ibaresi yer alıyor.
Öyle umuyorum ki Cem A.’nın bu kuvvetli gösterisi, işaret edilen ‘’sanat camiasındaki’’ taşlaşmış geleneklerin değişmesinde bir rol oynar. Anlaşılması imkansız olup anlaşılıyormuş gibi yapılan metinler yerlerini gerçekten entelektüel ve demokratik imkanları mümkün kılan yazılara bırakır. Belki böylece her fırsatta sorunu dışsallaştırdığımız meselelere içsel ve içten çözümler üretebiliriz. Sanat yazarlığını ara eleman olmaktan çıkarıp ‘’üreten’’ bir unsur olarak görmeye başlayabiliriz.

Kapak Fotoğrafı: Cem A, Pleased to announce