Türkiye’de Çok Sesli Koro: CHROMAS | Başak Doğan Röportajı

Güncelleme Tarihi: 3 Mart 2025

Çağdaş koro şefliğinde yenilikçi tarzıyla Başak Doğan Türk müzik dünyasının vizyoner isimleri arasında. Boğaziçi Üniversitesi’nde Müzik Felsefesi üzerine yüksek lisans yaptıktan sonra Danimarka Kraliyet Akademisi’nde Ritmik Koro Şefliği üzerine ikinci yüksek lisansını “Sezgisel Şeflik” tezi ile bitiren sanatçı yeteneğini eğitimle katmerlemiş bir isim. 2015’te kurduğu ve şefliğini yürüttüğü Chromas dünyada öncü korolardan biri olarak her konserde büyük beğeni topluyor. Koronun İstanbul Zorlu PSM’de 15 Mart’taki konseri de merakla bekleniyor…

Bu kadarcık bilgi bile ne kadar dolu dolu bir sanatçıyla ve ne kadar müzikalitesi yüksek bir koroyla karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor ve insanı heyecanlandırıp meraklandırmaya yetiyor… Başak Doğan’ı ve Chromas’ı daha da yakından tanıyalım mı? Haydi!

Chromas’ın kuruluş fikri nasıl ortaya çıktı? 10 yıl önce bu projeye başlarken hayaliniz neydi ve bu hayale ne kadar ulaştığınızı düşünüyorsunuz?

Boğaziçi’nde felsefe okuduğum dönemlerde vaktimin büyük bir kısmını müzik kulübünde geçiriyordum. Burada, 2011’de okulun ilk kadınlar korosunu kurdum ve 2014’e kadar caz korosunu yönettim. Akapella müziğin o enstrümansız, doğrudan sese dayalı hali, şefliği ilk denediğim andan itibaren beni derinden etkiledi. O gün bugündür, bu benim en büyük tutkum.

Daha amatör seviyede çalışırken bile, mükemmel bir koro tınısı yakaladığımız anlarda, aslında yapmak istediğim şeyin bu olduğunu fark ettim. O noktadan sonra, bugün hâlâ bizimle olan bazı korist arkadaşlarımla birlikte Chromas’ın ilk adımlarını attık.
Bugün baktığımda ‘öyle bir koro olsun ki herkes kendi gibi olsun, birlikte gelişilsin, keyifle müzik yapılsın ve müzik çok iyi olsun’ hayalimi gerçekleştirdiğimi ve gerçeğin yer yer hayalimin ötesine geçtiğini görüyorum.

Chromas’ı yönetirken benimsediğiniz temel prensipler nelerdir? Bir koro şefi olarak en çok önem verdiğiniz konular hangileri?

Sürekli kendini yenileme ve farklılık ortaya koymak! Chromas’ta müziğin dinamik ve keşfe açık bir alan olması gerektiğine inanıyorum. Repertuvar seçiminden sahne duruşumuza kadar her aşamada yeni şeyler denemek, hem bizim hem de dinleyici için heyecan verici bir yolculuk yaratıyor. Bu yüzden provalarda da tekrara düşmemeye özen gösteriyorum.

Her şeyi çeşitlendirerek, her koristin keşfetmeye devam etmesini sağlıyorum. Aynı şarkıyı defalarca söylesek de her seferinde yeni bir detay yakalamak bizim için önemli.

Müziğin gücünün dinleyicimize aktardığımız histen geldiğine de inanıyorum. Koro müziğinde bireysel olarak en iyi sesi çıkarmaktan çok, birlikte nasıl tınladığımız önemli. Bu yüzden herkesin sesini özgürce ortaya koymasını ama bütüne de hizmet etmesini sağlamaya çalışıyorum.

Koro dünyasında yenilikçi bir tarz benimsemek nasıl bir süreçti? İlk yıllarda karşılaştığınız zorluklar ve bu zorlukları aşma yöntemleriniz nelerdi?

İnsan sesiyle böylesine özgün ve dinamik bir dünya yaratabileceğimizi anlatabilmek ve üretim yapıp paylaşmak elbette zaman aldı. Yenilikçi bir tarz oluşturmak için sürekli gelişime ve seyircimizi kendi deneyimimize dahil etmeye odaklandık.
Bir yandan, toplumun çok alışkın olmadığı kadın bir lider kimliğiyle bu öncülük görevini üstlenmek ek zorlukları beraberinde getiriyor. Ancak tutku ile yaptığınız hiçbir işte bu tür engeller sizi yıldırmıyor; aksine yaptıklarınızı ve yapabileceklerinizi kanıtlamak için daha büyük bir şevkle çalışıyorsunuz. Cesaret, hata yapmaya alan açmak ve her seferinde daha iyisini denemek temel yöntemlerim oldu, hep.

Toplumsal cinsiyet kaynaklı eşitsizliklerle karşılaştım. Ancak, kadınların yaratıcı alanda eşit fırsatlara sahip olmasını desteklemek ve kadın şefleri cesaretlendirmek için çalışarak bu engelleri aşmaya gayret ediyorum.

Örneğin; VoiceUp A Cappella Festival’imiz kapsamında Müzikte Kadın Liderler konu başlıklı, farklı kültür sanat disiplinlerinden dostlarımızın katıldığı bir panel düzenlemiştik. Bunun ortaya çıkardığı sorunları, çektiği fotoğrafı bu sezon başında bir rapor haline getirerek herkesle paylaştık. Festivalin ikinci edisyonunda da bu alanda açılan çalışmalarımız devam edecek.

Bu röportajda olduğu gibi katıldığım her soru-cevapta, panel ve konuşmada, kadın-anne-lider ekseninde yaşadıklarımı, kendi tecrübelerimi anlatmaya, böyle de olabileceğini göstermeye devam ediyorum. Zaten lider kadınlar olarak, sadece varlığımızı sürdürerek, üreterek bile bir aktivizm yaptığımızı düşünüyorum. Bugün, bu çabaların karşılık bulduğunu görmek büyük bir mutluluk.

15 Mart’taki 10. yıl özel konserinde izleyicileri neler bekliyor? Sürpriz sanatçılarla iş birliği nasıl gelişti?

Bu konser için 10 yıl geriye gidip tüm repertuvarımızı didik didik ettik ve eskiden söylediğimiz bazı parçaları su yüzüne çıkarıp yeniden yorumladık.

Chromas’ın eski dinleyicilerinin sürprizlerle karşılaşacağını söyleyebilirim. Ayrıca geçtiğimiz 10 yıla bir pin koymak, tarihe not düşmek ve geleceğe ışık tutması için bir belgesel çektik. Yakında bunu da herkesle YT kanalımızda paylaşacağız. Konserde, parçalar arasında bu belgeselden kısa kısa paylaşımlarımız olacak. Provalarımızdan sürpriz anlara tanıklık edebilecek izleyicilerimiz.

Chromas tarihi boyunca pek çok sevilen sanatçı ve grupla projeler yaptık; farklı janrlara dahil olup, çeşitli üretimler gerçekleştirdik. Bunlardan, takvimi uygun olan sanatçı dostlarımızla yine aynı sahneyi paylaşacağız. Konuklarımızı da yakında açıklayacağız.

Işık ve ses tasarımının konserde başrolde olacağı belirtiliyor. Bu tasarımın konsepti nedir ve Chromas’ın 10 yıllık hikayesini nasıl yansıtacak?

Aslında biraz önceki sorunuzda biraz yanıtlamış oldum. Biz Zorlu PSM’deki konserlerimizde bütüncül bir deneyim yaratmaya odaklanıyoruz.

PSM teknik altyapısı çok kuvvetli bir mekân olduğu için, bize sağladığı tüm nimetlerden faydalanarak bir sahne şovu hazırlıyoruz. Işık ve görüntülerle bir hikâye anlatacağız, koro hareket edecek, zaman zaman seyircinin içinde olacağız. Gerisi de biraz sürpriz olsun diyelim.

Gevende, Tarkan, Mercan Dede, Bobby McFerrin, Duygu Soylu ve Evrencan Gündüz gibi farklı tarzlardaki sanatçılarla çalışmak Chromas’a neler kattı?

Hayatta her deneyim insanı geliştiriyor, dolayısıyla bu büyük ve çok kıymetli isimlerle buluşmak hep farklı açılardan bizi geliştirdi, büyüttü.

Örneğin Bobby McFerrin ile ilk defa bu kadar üst seviyede bir müziği, doğaçlama olarak, canlı ve Zorlu PSM’nin büyük sahnesinde yaşadık. Tarkan ile, kendisinin yazdığı 100. Yıl marşını kaydettik stüdyosunda. Yaklaşık 10-12 saat birlikte kayıt stüdyosundaydık ve kendisi bize şarkı söylemenin yeni boyutlarını, yeni yaklaşımlarını öğretti; o kayıttan çıktığımızda bambaşka şarkıcılardık.

Mercan Dede zaten çok öz, çok yalın ve sevgi dolu bir insan; bizimle çalışma biçimi de yeniliğe ve yaptığımız yaratıma sonsuz alan açan bir yerdeydi; birlikte Şerefiye Sarnıcı’nda çok detaylı ve zorlu bir çekim yapmamıza rağmen anda kalarak müzik yaratmayı başardık.

Mesela, Duygu ve Chromas öyle güzel bir ikili oldu ki, Duygu bizim pop dünyasındaki ikizimiz gibi, duyduğu her melodiye kendi yaklaşımını getiren, tanrı vergisi yeteneği olan müthiş iyi bir insan. Onunla doğaçlarken biz de limitlerimizi zorluyoruz.

Evrencan genç yaşına rağmen müthiş bir müzisyen ve bize getirdiği fikirlerle konfor alanımızdan bizi farklı yerlere taşıyor. Korhan Futacı ile, bizim öncüsü olduğumuz ve doğaçlama müzik yapmaya izin veren Vocal Painting metoduyla canlı müzik kaydettik, bu bizi alternatif müzik dünyasında başka dinleyicilerin keşif radarına soktu.

Ceylan Ertem ile yaptığımız koral düzenleme ve üzerine gerçekleştirdiğimiz kayıt yaratıcılığımıza yine müthiş eklentiler yaptı. Sözün özü, ben bu deneyimleri anlata anlata bitiremem, hepsi bizi genişleten koro olarak becerilerimizi zenginleştiren iş birlikleri.
Ve ben şuna çok inanıyorum ki, bizim yaptığımız çok sesli vokal müzik de tüm bu farklı janr müziklere de müthiş bir derinlik ve bakış açısı katıyor. Bizimle çalışan tüm sanatçılara açık fikirlilikleri için teşekkür ediyorum.

Chromas, uluslararası koro dünyasında nasıl bir yere sahip? Yurt dışındaki projelerinizden ve iş birliklerinizden bahseder misiniz?

Chromas, uluslararası koro dünyasında kendine sağlam bir yer edinmiş bir topluluk oldu. Doğrusu bir koro şefi olarak bununla gurur duyuyorum. Dünya Koro Konseyi’nde Türkiye’yi temsil ediyorum ve bu da korolarımla farklı ülkelerde konserler, festivaller ve iş birlikleriyle müziğimizi paylaşma imkanını besliyor. Ben de sık sık Avrupa, Uzak Doğu ve Güney Amerika’dan atölye ve jüri davetleri alıyorum.

Daha önce Dünya Koro Olimpiyatları’nda jüri olarak yer aldım; bu yıl Aarhus’taki Avrupa Koro Olimpiyatları ve Singapur’daki Asya koro olimpiyatlarında jüri olacağım. Bu etkileşimler, müziğimizi farklı coğrafyalara taşımak ve paylaşmak adına çok kıymetli.

Koro müziğinin geleceğini nasıl görüyorsunuz? Chromas olarak bu geleceğe nasıl katkıda bulunmayı hedefliyorsunuz?

Chromas’ı ve Vokal Akademi çatısı altındaki tüm oluşumlarımızı, uluslararası bağlamlı pek çok projede görüyorum. Yaptığımız çalışmaların tümü çok sesli akapella müziği daha fazla insana yaymak, daha farklı sanat disiplinleriyle buluşturmak ve hem kendi müzik endüstrimize yeni profesyoneller kazandırmak hem de toplumsal anlamda mevcudiyetimize de sosyal etkiler bırakmak.

Bu kapsamda düzenlediğimiz VoiceUp A Cappella Festival, dünya çapında sanatçıları ve müzikseverleri bir araya getirerek ilham verici bir paylaşım alanı oluşturuyor. Öte yandan, içinde yaşadığımız dünyaya kulak vererek, Eko Melodiler: Ekoloji İçin Müzik gibi projelerle çevresel farkındalığı artırmaya çalışıyoruz. İçeriği, Vokal Akademi’nin uluslararası networkü sayesinde ortaya çıkan bu projeyi, İKSV AltKat ve British Council desteğiyle hayata geçirdik. Bu bağlantılarla önümüzdeki dönemde de benzer projeler üretmeye devam edeceğiz.

İlk baştaki motivasyonuma dönecek olursam hayalim şöyle; korolarımla, seslerimizi çok iyi tınlattığımız yurt içi ve yurt dışı pek çok mekânda deneyim yaratmayı diliyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir