Güncelleme Tarihi: 18 Ocak 2023
Bir nesil ödev yapmak için, kitap okumak için, ders çalışmak için ve hatta mantığınıza ters gelebilir ama sosyalleşmek için kütüphanelere sık sık başvururdu. Sonra ne mi oldu? Önce o ders kitaplarına erişim kolaylaştı. Bir yandan da kitap okuma alışkanlıklarında değişiklikler oldu. Akabinde insanlar ders çalışmak için dershaneler ve evleri daha sık tercih etmeye başladı. Doğal olarak kütüphanede kimse kalmayınca sosyalleşme imkanı da azalarak kayboldu. Sonuç ise çarpıcı; pandemiyi dışarıda bırakmak adına 2019 ve 2018 yıllarını baz aldığımızda TÜİK verilerine göre kütüphaneleri kullanan insan sayısının yalnızca 711.000 olduğunu görüyoruz. Bu da nüfusun yalnızca %11’i anlamına geliyor. Halbuki sadece daha sürdürülebilir bir yaşam için bile kütüphanelere daha sık başvurma fikrini gözden geçirmeliyiz.
Bilgi Kaynaklarına Erişim ve Mülkiyet Meselesi
Fotoğraf: Thought Catalog
Kütüphanelere yönelik ilginin azalma nedenlerine yukarıda değinmiştik ancak bu nedenlerin kaynağını tam anlamıyla ifade etmek gerekli.
İnternetin dünya çapında kullanılır hale gelmesiyle kütüphaneler popülerliğini tamamen yitirdi. Bilgi kaynakları, artık her evde yalnızca birkaç tık uzaklıkta. Hal böyleyken de kaynaklara erişim gerçek anlamda kolaylaştı. Ancak işin ilginç yanı, internetin kütüphanelere tamamen zarar verdiğini iddia etmek de yanlış olur. Nitekim kütüphaneler, e-kitap veya makale gibi milyarlarca dijital bilgi kaynağını bir araya toplayıp herkesin erişimine açma görevini de seve seve üstlendi. Hem de evlerden ulaşabileceğimiz kaynaklardan çok daha kaliteli ve detaylı kaynaklardan bahsediyoruz. Peki buna rağmen kütüphanelere yönelik rağbet neden artmıyor? Belki de asıl mesele bilgi kaynaklarına erişmek ile alakalı değildir.
Sorumuzun yanıtı, aslında büyük oranda mülkiyet meselesiyle alakalı. Mülkiyet meselesinin de dönüp dolaşıp varacağı nokta, daha sürdürülebilir bir yaşam sürmenin önüne koyduğu engeller. Tüketim çılgınlığı yüzünden gezegenimizin gördüğü zarardan bahsediyoruz. Mesela insanların içi yüzlerce kitapla dolu büyük kütüphanelere sahip olma gibi amaçları var. Ya da kitaplar adeta bir moda nesnesi gibi kullanılıyor. Okuduğumuz kitapları sergilemek, kendimizi değerli veya entelektüel hissetmemize yardımcı oluyor belki de. Bağlantılı olarak eğer okumak isterseniz, WashingtonPost’un bu konuyu kapsamlı bir şekilde ele aldığı bu makalesini tavsiye edebiliriz.
Sürdürülebilir Bir Yaşam İçin Kütüphaneler
Fotoğraf: Devon Divine
Eğer kitapları kendimizi iyi hissetmemizi sağlayan nesneler olarak değil de içinde yazanları merak ettiğimiz kaynaklar olarak görürsek kitap satın almanın bize nasıl bir faydası var? Evet, tekrar dönüp baktığımız kaynakları elimizin altında bulundurmamız gayet mantıklı. Ancak evlerimizdeki her kitabı gerçekten tekrar tekrar dönüp okuyor muyuz? Sadece bir kere okuyacaksak kütüphaneleri daha sık tercih etmek baştan aşağı daha sürdürülebilir bir seçenek. Sonuçta aynı kitabı pek çok kişi okuyabildiği için kesilen ağaçları kurtarıyoruz.
Kütüphaneler bir yandan da önümüze araştırdığımız konularla alakalı e-kitaplar çıkarma konusunda bir numara. Böylelikle dijital kaynaklara yönelerek yine çevre dostu bir tavır takınmamızı sağlıyorlar. Mesela Türkiye’nin ilk dijital kütüphanesini duymadıysanız kütüphanenin ana sayfasına göz atmanı öneririz.
Bitti mi? Hayır tabii ki! Ülkemizde pek yaygın olmasa da kütüphanelerle ilgili dünya çapında harika bir trend var: İklim Krizi Kütüphaneleri!
Tamamen ekolojik krizle ilgili kaynakların bir araya getirildiği iklim krizi kütüphaneleri, kullanıcılarını olup biten hakkında bilgilendirerek sürdürülebilir bir yaşam için epey önemli bir adım atıyorlar. Bu arada ülkemizde yaygın değil ama hiçbir örneği yok dersek de yalan olur.
Nitekim Yuvam Dünya, iklim krizine yönelik bir kitaplık oluşturmaya başladı bile. Umarız ki girişimleri devamlı olur.
Kısaca özetlemek gerekirse:
- Kitapların tekrar tekrar okunabilmesi,
- Dijital kaynakların daha aktif kullanılması,
- Ekolojik durumumuz hakkında daha detaylı bilgi edinebilmemiz,
- Bilgi kaynaklarına daha kapsamlı bir erişim ve daha sürdürülebilir bir yaşam için tüketim çılgınlığını ve satın aldığımız nesneler aracılığıyla kendimizi tatmin etme alışkanlığımızı bir kenara koyup kütüphaneleri daha sık tercih edelim.