Sürdürülebilir Bağışıklık Sisteminin Sırrı

Güncelleme Tarihi: 18 Ağustos 2023

Mutluluk hormonu dediğimiz serotoninin %95’i bağırsaklarda ortaya çıkar. Bu hormon mutluluk, duygusallık yanında iştah, cinsellik, uyku-uyanıklık ritmimiz üzerinde de önemli rol oynar.

Bağışıklık sistemi ve bağırsak sağlığı insanların ruhsal ve bedensel sağlığında çok önemli rol oynuyor.

Konunun temeline inmek için ise mikrobiyata ve mikrobiyomun ne olduğunu ve neye yaradığını anlamak gerekiyor.

Tüm detayları Dr. Süreyya Şahinoğlu ve Dr. Semra Tamer Levent’ten dinleyelim.

Mikrobiyota ve Mikrobiyom

Mikrobiyota, insan vücudunda kommensal olarak yaşayan mikroorganizmaların tamamını ifade eden bir terimdir. Mikrobiyom ise, bu çevrede yaşayan mikroorganizmaların toplam genomu (genetik yapısı) olarak tanımlanmaktadır.

İnsan mikrobiyotası başta bakteriler olmak üzere, virüsler, mantarlar ve birçok ökaryotik mikroorganizmadan oluşmaktadır. Bu mikrobiyal topluluğun büyük kısmı başta gastrointestinal sistem olmak üzere deri, genitoüriner sistem ve solunum sisteminde kolonize olmuştur. 

İnsan vücudundaki mikroorganizma sayısı insan hücre sayısından 10 kat fazla, genom sayısı ise insan genomuna göre 100 kat fazladır ve tamamı yaklaşık 1-1,5 kg ağırlığındadır. İnsan gastrointestinal sistemi vücudumuzdaki mikroorganizmaların %70’inden fazlasını barındırmakta ve 500’den fazla türe ev sahipliği yapmaktadır.

Mikrobiotanın Fonksiyonları

Mikrobiotanın Fonksiyonları

Mikroorganizmalar insanı konakçı olarak kullanarak varlığını devam ettirir ve insan vücudunda birçok önemli fonksiyonun yürütülmesine aracılık eder. İnsanoğlu ve mikrobiyota birlikte sürdürülen bu sinbiyotik yaşam ile yüzyıllardır varlığını sürdürmekte, evrimleşmektedir.

Mikrobiyota bizi hayat boyu koruyacak olan bağışıklık hücrelerine eğitim verir. Bağışıklık sisteminin yönetiminde ve sürdürülebilmesinde kritik bir öneme sahiptir. Bağırsak lümeninde koruyucu bir bariyer oluşturarak zararlı maddelerin, toksinlerin vücuda geçişine ve zararlı (patojen) bakterilerin konakçıya tutunmasına engel olur.

Mikrobiyota ağız-mide-bağırsak sisteminde besinlerin sindirilmesi, besin öğelerinin emilimi, dışkının ve toksinlerin atılımı, enerji dengesi, yağ ve karbonhidrat metabolizması üzerinde önemli rol oynar. Sindirilemeyen besin liflerini fermente ederek kısa zincirli yağ asitleri (SCFA) denen yararlı metabolitler oluşturur. 

Bu metabolitler bir bireyin günlük enerji ihtiyacının %10 kadarını oluşturur, vücut hücrelerinin fonksiyonları için kullanılır. Bazı B vitaminleri, K vitamini ve folat bu bakteriler tarafından sentezlenir.
Mikrobiyota bağırsakta çok sayıda hormon ve nörotransmitter denilen beyne-sinirlere sinyal ileten madde üretiminde rol alır. Serotonin, dopamin, dopa, GABA, histamin, taurin, asetilkolin, noradrenalin bunlardan bazılarıdır. 

Mikrobiyota ile beyin fonksiyonları ve davranışlar arasında da ilişki vardır. Mikrobiyotanın yaptığı sinyal maddeleri Vagus siniri dediğimiz bir sinir ağı üzerinden beyne ulaşır ve davranış, duygu, kavrama fonksiyonlarına etki eder. Vagus siniri bağırsak ve beyin arasında en büyük iletişim yoludur ve bu nedenle “vagus otobanı” olarak adlandırılır. 

Bu yol çift yönlüdür ve bağırsak-beyin, beyin-bağırsak arasında iletiyi sağlar.

Mikrobiyota Neden Süper Bir Organdır?

Yapılan araştırmalar, vücudumuzdaki bu mikrobiyal topluluğun metabolik, immünolojik, nöroendokrin açıdan her gün yeni bir fonksiyonunu daha ortaya koymaktadır.
Vücudumuzda çok büyük bir hacme ve oldukça önemli fonksiyonlara sahip olmasına rağmen yıllarca göz ardı edilen bu mikrobiyal topluluk için artık “Yeni Bir Organ – Süper Organ” tanımlamaları yapılmaktadır.

Mikrobiyota Neden Parmak İzi Gibidir?

Mikrobiyota kişisel farklılıklar göstermekte ve “Parmak İzi” kadar bireye özgü özellikler taşımaktadır. Bireye özgü mikrobiyal floranın oluşmasında doğum şekli (vajinal, sezaryan), annenin vajinal ve kolon florası, doğum sonrası beslenme tarzı (anne sütü, hazır mama), yakın çevre florası etkilidir. Bireye özgü kalıcı flora ilk üç yaşta oluşur. Daha ileri yaşlarda kişinin beslenme tarzının ve yaşam koşullarının da flora üzerine etkisi vardır. Kişinin genetik özellikleri yanında, kolonik floradaki bireysel farklılıkların bazı hastalıkların patogenezinde rol oynadığı bildirilmektedir. Bu nedenle kolonun yararlı bakteriler ile kolonize edilerek olası hastalıkların önlenebileceği düşünülmektedir.

Disbiyozis Nedir?

Bağırsakta mikrobiyotanın dengesinin bozulması, mikrobiyata kompozisyonunun değişerek zararlı mikroorganizmaların baskın hale gelmesine “Disbiyozis” denir. Bu durumda oluşan şikayetler; gaz, şişkinlik, geğirme, ishal veya kabızlık, ağızda kötü tat, karın ağrısı olabilir.

Cildimizin Mikrobiyotası 

Vücut yüzeyimizi kaplayan çeşitli virüs, parazit ve mantarlar cilt mikrobiyotamızı oluşturur. Mikrobiyota sadece cildimizde değil aynı zamanda saç köklerinde, yağ ve ter bezlerinde de yer alır.

Cilt mikrobiyotasını oluşturan bu dost mikroplar oluşturdukları antibiyotik vb ürünlerle hastalık yapıcı mikropların cildimize yerleşmesini önleyerek bizi savunur. Çalışmalarda bağırsak mikrobiyotası, bağışıklık sistemi ve gıdalarımız ile cilt mikrobiyotası arasında ilişki gösterilmiştir.  
Belkaid Y, Segre JA. Dialogue between skin microbiota and immunity. Science. 2014;346:954–959. 
Gallo RL, Hooper LV. Epithelial antimicrobial defence of the skin and intestine. Nat Rev Immunol. 2012;12:503–516.