Şakir Paşa Ailesi | Cevat Şakir Kabaağaçlı

Güncelleme Tarihi: 29 Aralık 2024

Akdeniz’in yazarı, Bodrum’un ruhu “Halikarnas Balıkçısı” mahlaslı Cevat Şakir Kabaağaçlı’yı ne kadar tanıyorsunuz? Şakir Paşa Ailesi mensuplardan Cevat Şakir yalnızca ünlü bir roman ve hikâye yazarı değil; aynı zamanda ressam, çevre gönüllüsü, Bodrum Belediyesinin kadrolu bahçıvanı, mavi yolculukların öncüsü, turizm rehberi olarak eşsiz bir figür. Bize göre, Cevat Şakir Kabaağaçlı Akdeniz’in tuzlu rüzgarlarında yeşeren ve Bodrum’un beyaz evleriyle sarmaş dolaş olmuş bir deniz çiçeği. Onun dünyasına adım atmak, sadece bir yazarı değil aynı zamanda Akdeniz’in büyüleyici ruhunu da keşfetmek demek.

Cevat Şakir Kabaağaçlı Kimdir?

Osmanlı Devleti’nin köklü ailelerinden Kabaağaçlızadeler olarak da bilinen Şakir Paşa Ailesi fertlerinden Cevat Şakir, Osmanlı bahçesinde kök salan bir Batı filizi adeta. Osmanlı komutanı ve tarih yazarı Mehmet Şakir Paşa ile Sare İsmet Hanım’ın çocuğu olarak 17 Nisan 1890’da Girit’te dünyaya gelen Cevat Şakir, ismini amcası Cevad Paşa’dan alıyor. Hem amcasının hem de babasının adını taşıyan bu çok yönlü genç adam, sanat ve düşünceyle yoğrulmuş bir ailede yetişiyor.

Şakir Paşa Ailesi

Osmanlı’nın devlet işlerinde birçok önemli görev üstlenen Şakir Paşa Ailesi, en parlak dönemini Ahmet Cevat Paşa’nın sadrazamlık sürecinde yaşıyor ve yalnızca devlet işleriyle değil, sanata olan katkılarıyla da tanınıyor. Ailenin yetiştirdiği sanatçılar arasında Cevat Şakir Kabaağaçlı’nın yanı sıra kardeşi Fahrelnisa Zeid resim sanatındaki başarılarıyla, Aliye Berger ise gravür alanında öne çıkıyor. Kardeş çocuklarından Füreya Koral Türkiye’nin ilk kadın seramik sanatçısı olarak tarihe geçerken; Fahrelnisa’nın çocukları Nejad Melih Devrim resim ve Şirin Devrim ise tiyatroculuğuyla sanat dünyasında iz bırakıyor. Dünya çapında yetiştirdiği ünlü isimlerle Şakir Paşa Ailesi, Osmanlı modernleşmesinin ve sanatının en önemli temsilcilerinden.

Cevat Şakir Kabaağaçlı Hayatı ve Bilinmeyenleri

Bodrum’a olan katkıları ve “Halikarnas Balıkçısı” kimliğiyle tanıdığımız Cevat Şakir’in, bu noktaya gelene dek oldukça ilgi çekici bir eğitim ve ilişki geçmişi bulunuyor. Çeşitli alanlarda alınan eğitimler, Türkiye edebiyatı ve basın hayatına katkıları, denize ve bitkilere olan ilgisi, İtalyan aşkı, kuzeniyle evliliği, sürgün edilmesi ve nihayet Bodrum ile tanışarak bambaşka bir hayata yelken açması… Onun yaşamı, bir yazarın dönüşüm hikayesinden çok daha fazlasını anlatıyor bizlere.

Çok Yönlü Eğitim Hayatı

Şakir Paşa Ailesi’nin en büyük çocuğu olarak 17 Nisan 1890’da Girit’te dünyaya gelen Cevat Şakir, çocukluğunu babasının memuriyetinden dolayı Atina’da geçiriyor. Daha sonra ailesiyle birlikte Büyükada’ya yerleşen Cevat Şakir, iyi İngilizcesi sayesinde Robert Koleji’ne kabul ediliyor. Ancak “hapishane” olarak adlandırdığı bu okulun ona en büyük katkısı, Tevfik Fikret ile tanışması ve kitaplarla güçlü bir bağ kurması oluyor.

Cevat Şakir’in denizlere ilgisinin Bodrum’la tanışmadan çok daha öncelere dayandığını biliyoruz. Robert Koleji sonrası İngiltere Portsmouth’da “denizcilik” eğitimi almak isteyen Cevat Şakir, Şakir Paşa Ailesi ısrarlarıyla Oxford Üniversitesi’nde Tarih Bölümü’ne gidiyor. Oxford’daki eğitimini tamamlamadan İstanbul’a dönen yazar, kısa bir süre sonra Roma’ya giderek Güzel Sanatlar Akademisi’nde resim eğitimine başlıyor. Akademide tanıştığı model Agnesia Kafiera ile 1914’te İstanbul’a dönen Cevat Şakir, “hamile, İtalyan model” bir gelin ile Şakir Paşa Ailesi için büyük bir şok yaşatıyor.

Basın Dünyasına Giriş ve Fırtınalı Yıllar

Cevat Şakir’in Türkiye’ye döndüğü yıllar, Şakir Paşa Ailesi için ekonomik boğuşmaların olduğu bir dönem. Ekonomik sebeplerle Büyükada’dan Afyon’daki çiftliklerine taşınan aile, burada da bir başka yıkımla yüz yüze kalıyor. Genç ve yakışıklı Cevat ile babası arasında boy gösteren şiddetli geçimsizlik, Cevat Şakir’in babasını öldürdüğü trajik geceyle sonuçlanıyor.

Bu cinayetin sebebi ne dersiniz? Kimi tarihçiler bunu ekonomik sebeplere bağlarken, kimileri de bu olayın Mehmet Şakir Paşa ile Cevat Şakir’in eşi Agnesia Kafiera arasında yaşandığı iddia edilen bir yasak aşk yüzünden olduğunu savunuyor. Bu cinayetin sebebi ne olursa olsun, “baba katili” olarak on beş yıl kürek cezasına çarptırılan Cevat Şakir, verem hastalığı sebebiyle 1920’de özgürlüğüne kavuşuyor.

Şakir Paşa Ailesi ve dostları Cevat Şakir’e sırt döndüğü için İstanbul’da yalnız geçen bir dönemden sonra kendini toparlayan yazar, İtalyan aşkından olan kızını bulmak için Avrupa’ya gidiyor. Gençliğinde çapkınlığı ile nam salmış yazar, bu sefer İspanyol bir kadına aşık olarak ondan bir çocuk sahibi oluyor. Bu konuda detaylı bilgi olmasa da, oğlunun İspanya iç savaşında öldüğü biliniyor.

İstanbul’a döndüğünde kuzeni Hamdiye Hanım ile evlenen Cevat Şakir, 1925’e dek haftalık dergilere tercümeler yapıyor, yazılar yazıyor, karikatürler çiziyor ve dergi kapakları tasarlıyor. Onun dergi kapaklarına yaptığı çizimler, Türk basın tarihinde grafik tasarım ve illüstrasyonun gelişmesine sağladığı katkı yadsınamaz bir gerçek.

Bodrum ile Yeniden Doğuş

“Halikarnas Balıkçısı” Cevat Şakir, bu ismi sürgün yıllarına borçlu. 1925 yılında Resimli Hafta dergisinde yer alan bir yazısı nedeniyle üç yıl Bodrum’a sürgün edilen yazar; Cevat Şakir Kabaağaçlı olarak sürgün gittiği yerde “Halikarnas Balıkçısı” olarak özgür bir liman buluyor.

Eserlerinde özgür ve asi denizi, balıkçıları, dalgıçları, sünger avcılarını ele alan yazarın kitap sayfaları arasında kaybolurken burnumuzda tuzlu deniz kokusu, ruhumuz Akdeniz’e doğru yelken açıyor adeta. Hayatının 25 yılını Bodrum’da geçiren, maviliklerde özgür deniz ruhunu keşfeden yazar, yalnızca denizi, denizcileri anlatmakla kalmıyor; aynı zamanda Bodrum’da kültürel bir kimlik inşa ediyor.

Hamdiye Hanım’dan sonra Bodrum’da Giritli Hatice Hanım ile evlenerek üç çocuk sahibi olan Cevat Şakir, Bodrum’da yazar olmanın yanında balıkçı, bahçıvan, eğitmen gibi kimliklerle de yer ediniyor. Bodrum onun için yalnızca eserlerinde geçen bir arka plan değil, güzelleşmesi için katkıda bulunduğu bir ev.

Denizde Balık Adam, Karada Ağaç Adam

“Her şey geçer, ama denizin hatırası kalır. İnsan her zaman denizi hatırlar ve denizle kendisini bulur.”

Zannediyor musunuz ki Cevat Şakir’in Bodrum’a olan katkısı sadece eserleriyle burayı dünyaya tanıtmasından ibaret? Cevat Şakir, Bodrum’a sürgün gelmeseydi belki de günümüz Bodrum’u bugün bildiğimiz haliyle var olmayacaktı. “Denizde balık adam, karada ağaç adam” olup çıkmış Halikarnas Balıkçısı’nın Bodrum’a katkısı büyük.

  • Begonviller ve mimozalar: Bodrum’un sembolü haline gelen begonviller, mis kokulu mimozalar, galalar… Cevat Şakir, 45 farklı bitki türünü Bodrum’a getirerek şehrin doğal dokusunu değiştiren kişi. Bugün Bodrum sokaklarında dolaşırken saçınıza taktığınız mimozada ya da beyaz badanalı evlerin begonvillerle süslenişine hayran kaldığınızda, teşekkürle anmanız gereken kişinin kim olduğunu artık çok iyi biliyorsunuz!
  • Palmiyeler: Neyzen Tevfik Caddesi’ndeki sıra sıra dizili palmiyeler, Cevat Şakir’in Büyükada’da Troçki’nin bahçesinden çalıp Bodrum’a getirdiği tohumlardan yetişme. Bugün Bodrum sokaklarını zarif bir şekilde süsleyen bu ağaçlar, Halikarnas Balıkçısı’nın Bodrum’a bir diğer armağanı.
  • Turunçgil üretimi: Greyfurt, mandalina gibi toplam 18 farklı turunçgil türünü Türkiye’ye kazandıran isim de Cevat Şakir. Onun sayesinde Bodrum, mandalina üretiminde öncü bir bölge. Denizlere olduğu kadar bitkilere de sevdalı olan Halikarnas Balıkçısı, turunçgil yetiştiriciliği üzerine bir el kitabı bile yazıyor!
  • Mavi Yolculuk: Dünya çapında “Mavi Yolculuk” kavramını tanıtan kişinin Halikarnas Balıkçısı olduğuna şaşmamak gerek! Cevat Şakir, 1945 yılında Azra Erhat, Sabahattin Eyüboğlu gibi sanatçı dostlarıyla İzmir-Bodrum arasında düzenlediği tekne gezileriyle bu eşsiz deneyimi başlatıyor. Her yıl tekrar eden bu deniz yolculuğu hem Bodrum’un keşfedilmesine hem de “Mavi Yolculuk” tanımının dünyaya yayılmasına öncülük ediyor.

Halikarnas Balıkçısı için Bodrum bizzat katkı sunduğu bir yuva, bir yaşam biçimi. Bugün Bodrum’u Bodrum yapan pek çok unsurda onun izlerini görmeye devam ediyoruz.

Ege’de Son Durak: İzmir ve “Merhaba”

“Kamyon, diktiğim ağaçların arasından geçti. Yokuş başına vardı. Yirmi beş ya da yirmi yedi yıl önce jandarma muhafazasında ilk defa Arşipel’i görmüştüm. Yine baktım. Çocuklar deniz kıyısında büyüdükleri evin damını seçince ağladılar. Dönemeci döndük, artık ne Bodrum görünüyordu ne de Arşipel.”

İkinci Dünya Savaşı’nın getirdiği zorlu günler ve çocuklarının eğitimi Cevat Şakir’i 1947’de Bodrum’dan ayırıyor. “Yatağan” isimli teknesini ve evini satarak ailesiyle birlikte İzmir’e yerleşen Cevat Şakir burada Tan, Cumhuriyet, Anadolu, Demokrat İzmir, Gündüz Hikayeleri gibi gazete ve dergilere yazmaya başlıyor ve bir yandan turist rehberliği yapıyor.

Halikarnas Balıkçısı, İzmir’de de doğayla ilişkisini koparmıyor elbette. İzmir Fuar Alanı’nı adeta bir cennete çeviriyor; İzmir’den Bodrum’a uzanan Ege kıyılarında insanları ilk kez “Mavi Yolculuk” ile tanıştırarak ismine yaraşır bir yaşam sürüyor. Hayatına İzmir’de devam eden yazar, yoktan var ettiği Bodrum’la bağını hiçbir zaman koparmıyor fakat hiçbir zaman da “tatil” dışında orada yaşamaya dönemiyor. Gidiyor denizci dostlarını görüyor, elleriyle diktiği ağaçları selamlıyor, maviliklerle özlemini gideriyor.

Merhaba!

“Merhaba!
Yokuş başına geldiğinde Bodrum’u göreceksin, sanma ki sen geldiğin gibi gideceksin. Senden öncekiler de böyleydiler, akıllarını hep Bodrum’da bırakıp gittiler.”

Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir, İzmir’deki “Merhaba” adını verdiği apartmanda, 13 Ekim 1973’te dünyaya “Elveda” ediyor. Vasiyeti üzerine, sevdalısı olduğu Bodrum topraklarına karışmak üzere cenazesi Bodrum’a götürülüyor. Bir süre çok sevdiği maviliklerde tekneyle süzülüyor; ardından turunç ve palmiye dalları, mimozalar ile süslenerek Gümbet’te Türbetepe’ye gömülüyor.

Halikarnas Balıkçısı, bir sürgünden bir ilhama, bir yazarın yalnızlığından bir toplumun kültürel mirasına dönüşen bir yaşam sürüyor. Bodrum’dan İzmir’e, mavi derinliklerden yazdığı eserler yalnızca bir coğrafyayı değil, aynı zamanda bir ruhu yansıtıyor. Bugün onun mirası, eserlerinde olduğu kadar, bir mimoza dalında, bir turunç yaprağında ve serinleten bir palmiye gölgesinde bize her zaman “Merhaba!” demeye devam ediyor.

Halikarnas Balıkçısı Eserleri

Türk edebiyatına denizle, doğayla ve insanın özgürlük arayışıyla yoğrulmuş unutulmaz eserler kazandıran Halikarnas Balıkçısı okuyucuya eşsiz bir yolculuk sunuyor. Eğer siz de denizin, doğanın ve inan ruhunun büyüleyici dünyasına dalmak istiyorsanız, Halikarnas Balıkçısı’nın edebiyatına giriş yapın.

  • Hikaye: Ege Kıyılarından, Merhaba Akdeniz, Ege’nin Dibi, Yaşasın Deniz, Gülen Ada, Ege’den, Gençlik Denizlerinde, Parmak Damgası, Çiçeklerin Düğünü, Dalgıçlar, Gülen Ada
  • Roman: Aganta Burina Burinata, Ötelerin Çocukları, Uluç Reis, Turgut Reis, Deniz Gurbetçileri, Bulamaç
  • Otobiyografi: Mavi Sürgün
  • Deneme: Anadolu Efsaneleri, Anadolu Tanrıları, Anadolu’nun Sesi, Hey Koca Yurt, Merhaba Anadolu, Düşün Yazıları, Altıncı Kıta Akdeniz, Sonsuzluk Sessiz Büyür, Arşipel
  • Çocuk Kitabı: Yol Ver Deniz, Denizin Çağırışı, İmbat Serinliği, Nasrettin Hoca, Gündüzünü Kaybeden Kuş, Define Adası, Tünek Ahmet

Mavi Sürgün

Halikarnas Balıkçısı’nın en bilindik eserlerinden Mavi Sürgün, Bodrum’un güzelliklerini okurlara adeta bir ressamın fırçasından dökülür gibi canlı ve etkileyici bir şekilde sunan otobiyografik bir kitap. Mavi denizleri, dalgaları, balıkçıları, sünger avcılarını ve balıkçı köylerini tasvir eden Mavi Sürgün, yalnızca Cevat Şakir’in kişisel hikayesi değil, Bodrum’un bir kültür ve turizm merkezi olarak şekillenmesinin de başlangıç noktası. Mandalina kokusunu burnunda hissetmek, Bodrum hasretini gidermek isteyenlere tam bir başucu kitabı!

Aganta Burina Burinata

Deniz ve denizcilik sevgisinin işlendiği başyapıtlarından Aganta Burina Burinata, Mahmut karakterinin denize duyduğu büyük tutkuyu, denizle insan arasındaki derin ilişkiyi ve bu ilişkinin getirdiği zorlukları ele alıyor. Yalnız bir denizcilik romanı değil, insanın özgürlük arayışını ve doğayla kurduğu derin bağları anlatan bu kitap, adeta kişinin kendi iç dünyasını keşfetme yolculuğu.

Merhaba Akdeniz

Akdeniz’in masmavi suları, güneşin parıltısı, dalgaların sesi… Denizle insan arasındaki bağı anlatırken, denizin hem dost hem öğretmen oluşunu bize gösteren Halikarnas Balıkçısı’nın Merhaba Akdeniz adlı eseri, edebi eser olduğu kadar kültürel bir belge olarak da herkese önerdiklerimizden.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir