Teknolojinin hızla gelişimi, gelecekteki günlük hayat tercihlerimizi kökten değiştirecek gibi duruyor. Hızla yükselen otonom teknolojisi daha şimdiden hayatımızda yerini almaya başladı. Elon Musk’ın Tesla adlı araçları, şu an kendi kendini sürme kapasitesine sahip. Her ne kadar direksiyonun başında olmamız gerekse de, Elon Musk’ın dediğine göre yasal düzenlemeler tamamlanır tamamlanmaz tam anlamıyla otonom araçlar ile sürüş deneyimi gerçekleştirebileceğiz.
Otonom araçların hayatımızı kökten değiştireceği herkesin malumu. Araştırmacılara göre 2030 yılına kadar tümüyle otonom bir ulaşıma sahip olacağız. Peki otonom araçlar gündelik tercihlerimizi nasıl etkiliyor? Wisconsin Üniversitesi’nden bir grup araştırmacı, otonom araçların çevresel etkilerini araştırmak için bir dizi anket düzenledi. Vardıkları sonuçlar epey ilginç oldu. Gelin, anketin içeriğine ve otonom araçların olası çevresel etkilerine göz atalım.
Ulaşım Alışkanlıklarımızın Değişmesi
Görsel: Wikimedia Commons
Uzun vadede yaşanması beklenen “kişisel araç devrimi”, artık kimsenin kendine ait bir aracı olmayacağı, sanki taksi çağırır gibi belli bir zaman diliminde kişiye ait olan otonom aracı çağırabileceğimiz bir dönem anlamına geliyor. Yani hem toplu taşıma hem de bireysel taşımanın birleşmesi… Bu devrim hayatımızı hiç olmadığı kadar kolaylaştırabileceği gibi çevreye potansiyel zararımızı da arttırıyor.
Araştırmacılar otonom araçların yaygın olduğu bir geleceği tasvir ederek katılımcıların ulaşım tercihleri hakkında bir anket yaptı. Ankette yürüme tercihinden tutun otobüs ve otonom taksi kullanımına kadar katılımcıların ulaşım tercihleri araştırıldı. Yapılan anket sonuçlarına göre kişisel araçların %31 oranında azalması bekleniyor. Ayrıca kısa mesafelerde dahi ulaşımda araç tercihinin artacağı gözlemlendi. Öte yandan otonom taksilerin yapacağı kilometre kayda değer şekilde yükselecek gibi duruyor.
Peki bu neye işaret ediyor? Otonom araçların varlığı gün içinde toplu taşıma veya yürüyüş gibi tercihlerimizi değiştirecek. Otonom bir araca yalnızca bir tık uzakta olma kolaylığı, normalde yürüyeceğimiz beş dakikalık mesafeleri dahi otonom araçlar ile kat etmemize sebep olacak. Yakın gelecekte aynı toplu ulaşım kadar ulaşılabilir olması beklenen otonom taksiler, toplu ulaşıma burun kıvırmamıza sebep olacak. Sonuç olarak otonom araçların yaygınlaşmasıyla trafikteki araç sayısında azalış beklense de sanıldığının aksine çevresel anlamda pozitif etkileri olmayacak. Çünkü otonom araçların sağladığı kolaylık, onlarla daha fazla kilometre yapmamıza sebep olacak.
Anket sonuçlarına enerji tüketimi ve sera gazı salınımı gibi değerlerin adapte edilmesiyle görüyoruz ki neredeyse her alanda %5 dolaylarında bir artış bekleniyor. Bu değer bizlere açıkça gösteriyor ki otonom araçlar, toplu ulaşıma kıyasla çok daha büyük çevresel etkilere sebep olacak. Buna rağmen otonom otobüsler gibi toplu ulaşım araçlarının yapay zeka sayesinde optimize edilmesi, otobüs bekleme sürelerini azaltacağı için hala seçenekler arasında yer alıyor.
Çözüm Ne?
Görsel: Falco
Araştırmacılar çalışmalarını şü sözler ile bitiriyor: “Ulaşım alışkanlıklarımız büyük bir değişimin eşiğinde. Otonom ve elektrikli araçların gelişimi bir yana, işe gidiş geliş davranışlarımızın değişmesi önemli çevresel etkilere sebep olacak gibi duruyor. Gelecekte verimli ve sürdürülebilir bir ulaşım istiyorsak, bu etkileri de göz önünde bulundurmamız gerekir”
Araştırmanın özünü belirleyen bu cümleler, bizlere çözümü de işaret ediyor aslında. Teknolojik gelişmeleri takip ederek hayatımıza adapte ederken onun çevresel etkilerini de dikkate almalıyız. Hem doğa hem de insanlık için kazan-kazan durumu sağlanmalı. Yani sürdürülebilirlik kavramının ta kendisi. Otonom araçların bizlere sağlayacağı rahatlıktan küçük fedakarlıklar yaparak doğayı koruyabiliriz. Araştırmacılar her zamanki gibi bunun sağlanması için sürdürülebilir enerji ile çalışan araçlar, toplu ulaşım ve bolca yürümeyi öneriyor.
Sonuç olarak teknolojinin tahmin edilemez yükselişini sürdürülebilir teknoloji gibi kavramlarla dizginleyerek temiz yarınları sağlayabiliriz. Araştırma, her zaman olduğu gibi yeni teknolojik atılımlara şüpheyle yaklaşmamız gerektiğine dikkat çekiyor. Eğer dikkat etmezsek Wall-e animasyonunda bir distopya olarak tasvir edilen, insanların dünyayı bir çöplüğe çevirdikten sonra otonom olarak hareket eden sandalyelerde şişmanlayıp yere basmayı dahi unuttuğu bir gelecek bizden fazla uzakta değil.
Kapak Fotoğrafı: Asawin