Bihter Ayyıldız ve Volkan Narcı

Marmara’dan Akdeniz’e Bir Sürdürülebilirlik Serüveni

Göcek’te, Deniz Yaşamını Koruma Derneği kurucusu Volkan Narcı ile Marmara’dan Akdeniz’e gerçekleştirdiği sürdürülebilirlik serüveninin 37. gününde bir aradayız. Narcı’ya hem sürdürdüğü projelerini hem de özellikle Marmara Denizi özelinde mercanların deniz ekosistemindeki yerini sorduk.

En son seninle Tavşan Adası’nda Anadolu Efes’in, Denize +1 Nefes projesi kapsamında bir araya gelmiştik. Projeden biraz bahsedebilir misin?

Tavşan Adası, Büyükada’nın en güneyinde bulunan, insan elinin daha az değdiği bir ada. Marmara’nın çok değerli bir özelliği var; Karadeniz’in, Akdeniz’in, Ege’nin bütün renkli canlılarını bilirsiniz. Tavşan Adası, bunların hepsini birleştiren bütünsel bir merkez. Biz de Deniz Yaşamını Koruma Derneği olarak yaklaşık altı yıl süren bir mücadele sonrasında burada bir koruma alanı ilan ettirebildik. Cumhurbaşkanlığı Kararınca ve Çevre Bakanlığı Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğünce bir koruma alanı ilan edildi. 

Mercanlar, aslında denizler için yağmur ormanları gibi. Çok basit bir anlatımla mercanlar, habitat oluşması için gerekli anahtar tür.  Mercan olursa deniz yaşamı olur, deniz yaşamıyla beraber soluduğumuz her üç nefesin ikisini denizden alırız. Bu bir yandan da hem turizm, hem kaynak, hem besin hem de deniz ekosistemini oluşturan bir yapı ortaya çıkmasını sağlar.

Marmara’dan Akdeniz’e 1 Sürdürülebilirlik Serüveni Volkan Narcı

Anadolu Efes, bu anlamda hem projenin kamuoyunda duyulması için hem de sizin bu çalışmaları ve araştırmaları yapabilmeniz için de fon sağlayıcısı olarak hayatınıza girdi. Bu beraberlikten bahsedebilir misiniz?

Biz burada; çapalamadan, insan elinden, trafikten, kirlilikten ya da oltalardan kırılmış olan mercanları denizin dibinden topluyoruz ve topladıklarımızı tekrar ekosisteme kazandırıyoruz. Burada da işte +1, Anadolu Efes’le devreye giren bir yapı var. Biz bu projeyi yapmak için onlarla birlikte projenin yönetimsel sürecini oluşturuyoruz ve Anadolu Efes de bunu yapabilmemiz, insanlarda bu farkındalığı oluşturabilmemiz için +1 projesiyle bize destek veriyor. 

Bir anlamda aslında bu proje, hem fiziki olarak bir doğayı koruma projesiyken bir yandan da farkındalık projesi…

Gerçekten öyle… Ekip, gönüllü olarak çalışıyor. Düşünün; karşısı Karadeniz, kışın sekiz dereceye hatta altı dereceye düşen; yazın ise 24 dereceye çıkan bir su… 15-20 metre altında sabit 15 derece. Kışın gönüllü olarak sekiz derecelik suda çalışacak kaç kişi bulacaksınız da gelip doğanın 50 yıl hatta 100 yıl sonra tekrar yeşerebilmesi için mücadele verecek?

Marmara’dan Akdeniz’e 1 Sürdürülebilirlik Serüveni

Sizin +1 projesinden bağımsız olarak da 37. gününde olduğunuz bir Marmara’dan Akdeniz’e sürdürülebilirlik serüveniniz var. Bu serüven ne zaman son bulacak? Ne kadar sürecek?

Herhalde eylül sonunu bulur ama bağımsız olmakla beraber hâlâ biz, Denize +1 Nefes kapsamında görüşüyoruz. Paydaşlığımızı ve bilgi aktarımını devam ettiriyoruz; birlikte yol almak böyle bir şey… 

Bu projenin çıkış amacı da şu; Akdeniz, Ege çok güzel sular ve herkes burada. Herkes, burada çalışmaya çalışıyor, burayı korumaya çalışıyor çünkü tüm Avrupa Birliği ve tüm Akdeniz, sular güzel diye burada. Biz de diyoruz ki: “Sizin orada göremediğiniz her şey Marmara’da var ve bu serüvene çıkma sebebimiz bu.”

Yolda, belli rotalarda, insan elinin değdiği ya da insanın olmadığı yerlerde dalışlar yaparak (günde iki dalış) ve ortalama 35-40 mil yol giderek bugüne kadar 60’a yakın dalış gerçekleştirdik. 

Bunun aslında bir amacı var ve bir harita ortaya çıkacak değil mi?

Evet, Türkiye’de ilk defa yapılıyor böyle bir şey. Dünyada da eşi benzeri çok nadir bulunur. Bizim dede dediğimiz, hayalini kurduğumuz Kaptan Kusto (Jacques Yves Cousteau) bu tarz bir turu devlet desteği ile yapmış. Bu sayede, Emile Gagnan’la beraber bizim bugün kullandığımız tüpleri buluyorlar. Eğer devlet onlara destek olmasaydı, onlar burada denize açılmasalardı ne o rotalar ne o canlılar ne o belgeseller ne de böyle bir donanım bulunabilirdi. 

İşte biz de aslında Türkiye’de insanların hayal kurmayı unuttuğu tam da bu noktada bir hayalle; Marmara’dan Akdeniz’e sürdürülebilirlik serüveni içerisinde fırtınalar, havalar, dalgalar, tekneyle beraber yola çıktık. Tekrar parantez içinde söylüyorum bu bir “mavi tur” değil. Günde iki dalışla 50 mil yol yapıp fotoğraflama yaptık. Bir de buraya özel bir etki ekledik. Geçtiğimiz her yerde, o bölgelerin en yaşlılarını buluyoruz, o bölgedeki balıkçı kooperatiflerini, akademisyenleri ve hikâye anlatanları buluyoruz.

Ekolojik bir arşiv çalışması gibi aslında…

Kesinlikle öyle, sualtına, su üstüne, insan etkisine, dünden bugüne değişenlere baktığımızda “Neden bu değişiklik oldu, ne yapabiliriz?” diye düşünüyoruz. “Marmara’nın Türkiye’deki ve Dünya’daki önemi nedir?” sorularını sorduğumuzda ortaya tek bir cevap çıkıyor: Marmara, gelecek Akdeniz deniz yaşamının son sığınağı. Yani biz, bugün Marmara’yı korumazsak Akdeniz’i kaybederiz. Çünkü iklim değişikliği ve küresel ısınma dolayısıyla sular ısınıyor… Buradaki tüm yerel ve istilacı türlerin hepsi ufak ufak yukarı doğru çıkıyor. Biz doğru bir politika yürütebilirsek gelecek Akdeniz deniz yaşamı ile Marmara’nın tüm hayatı burada, Tavşan Adası’nda tekrar hayat bulmaya başlıyor.

Umarım bu proje, çok güzel sonuçlanır ve +1’leriniz her gün daha da artar.

Marmara’dan Akdeniz’e 1 Sürdürülebilirlik Serüveni
Bihter Ayyıldız, Volkan Narcı ve Selda Susal Saatçi (Anadolu Efes Grup Kurumsal İletişim ve İlişkiler Direktörü)

Röportajımızın bu kısmında Anadolu Efes Grup Kurumsal İletişim ve İlişkiler Direktörü Selda Susal Saatçi’ye sorularımızı yöneltiyoruz…

Anadolu Efes olarak yıllardır, farklı dallarda; sanat, spor, kültürel miras, ekoloji, doğa gibi birçok alanda destekçisiniz. Buradaki motivasyonunuz nedir?

Aslında Anadolu Efes, kurulduğu günden beri bunları doğasında, DNA’sında taşıyan bir şirket. Bu topraklardan aldığımızı tekrar bu topraklara vermek bizim için çok çok kıymetli ve önemli bir şey. Belirlediğimiz odak alanlarında uzun süreli işler yapıyoruz ki istediğimiz o sosyal etkiyi yaratalım. Sadece hükumetler, bireyler, şirketler değil burada hepimiz iş birliği yapmak zorundayız. Dolayısıyla biz bu güçleri birleştirdiğimize asıl etkiyi yaratabiliyoruz.

Değer ortaklığı yapabildiğimiz kurum ve kuruluşların bir araya gelmesi bu etkinin büyütülebilmesi anlamına geliyor. Etki çemberinin genişletilmesi anlamında iş birliği yapmak çok çok kıymetli diye düşünüyoruz. Bu aslında şirketin kültürü. Şirket dediğimiz şey de bireylerden oluşuyor dolayısıyla her bir birey, her bir çalışan bunları gönülden yapıyor. Bu anlamda da tüm bunları yapabilmemize fırsat verebildiği için şirketimizle gurur duyuyorum. 

Volkan’ın çıkmış olduğu bu yolculuk, sizden bağımsız bir serüven de olsa burada kurum olarak projeleri ne kadar desteklediğinizi, onları sahiplendiğinizi biz görmüş oluyoruz. Peki, Denize +1 Nefes projesiyle ilgili senin görüşünü alabilir miyiz?

Bizi çok heyecanlandıran bir proje olduğunu söylemem lazım. Geçtiğimiz yıl itibarıyla Tabiatımız Özel diye bir proje başlattık ve bugüne kadar 3.5 milyon ağaç tohum topunu doğayla buluşturduk. Denizlerimiz için ne yapabiliriz diye araştırmaya başladık ve yollarımız bir şekilde Deniz Yaşamını Koruma Derneği ile kesişti. Maviyi seviyoruz ve maviyi koruyoruz. Maviyi hep birlikte korumamız oldukça önemli!