Gizli Bir Empati Sergisi | Kasa Galeri

Gizli Bir Empati Sergisi | Kasa Galeri

‘’Sanat Nedir?’’ sorusuna bir cevap arayacak değilim. Fakat karşılaşıldığında düşüncenin bir kısım süreçleri bir tür ‘’kestirme’’ haline geldiği aşikar. 23 Aralık 2022 tarihine kadar Kasa Galeri’de görülebilecek olan Gizil Bir Empati sergisi de bu bağlamda oldukça ilginç bir deneyim imkanı sunuyor. M. Cevahir Akbaş’ın küratörlüğünde gerçekleşen sergide 13 sanatçının farklı disiplinlerden pek çok işine rastlıyoruz.

Sergi, ‘’İnsan-hayvan iletişiminin kanıksanmış yönleri yanında görünmeyen, sezilmeyen taraflarının altını çizer.’’ cümlesi ile takdim ediliyor ve ‘’empati’’ kavramına da temas ediliyor. Tüm bu doneler bir araya getirildiğinde Gizil Bir Empati sergisi, genelde ekoloji ve tabii olarak özelde sürdürülebilirlik üzerine düşünen insanlar için bir ‘’kestirme’’ haline dönüşür mü diye merak uyandırıyor.

Benim için bu kestirmenin fikir dünyamda kendisine bir yer edindiğini rahatlıkla söyleyebilirim. Fakat yepyeni soru işaretleri edindiğimi de söylemeden edemeyeceğim. Sergiyi gezip binanın dışına çıktığımda sokağın karşısında beni karşılayan dönerciyle manalı kesişmem henüz bitmemişken, üç genç kızın olanca şefkatleriyle bir kedi yavrusunu sevdikleri köşeden geçen iki zabıta memurunun dilenci kadınları bağır çağır kovalayışları soru işaretlerimi perçinledi. Şimdi size sergi özelinde biraz bunlardan bahsetmeye çalışacağım.

Gizli Bir Empati Sergisi | Kasa Galeri
Eser: Flu, Bekir Dindar, Gizil Bir Empati

Sergi, temel olarak insanın canlılıkta ve canlılığa karşı konumlanışı, bu konumlanışın kurallarını belirlediği iletişim ve böylesi bir iletişimin empati ve diyalog gibi kavramlara getirdiği perspektif üzerine odaklanıyor. Tabii bütün mesele insanın antroposantrik yahut ekosantrik konumlanışı üzerinden çözülmeye başlıyor. Bu konumlanış; yarattığı perspektifte bütün bilme, anlama, içselleştirme, aksiyon alma vb. süreçlerimizi kendi ilkeleri ile şekillendirecektir. Sığ bir antroposantrizmin insan-hayvan ilişkisini türcülük gibi pek çok kavramın paralelinde bir tür tahakküm ilişkisine dönüştürdüğünü duyumsayabiliyoruz.

Burada, problemin hemen fark edildiği hususlar olduğu gibi ilk bakışta göze oldukça masum gözüken lakin tahakküm kurumunu sinsice besleyen hususlar da yok değil. Örneğin ekosantrik bir etik anlayışının inşa edilmesi yerine insanmerkezci bir etik anlayışının hayvanları da kapsayacak şekilde genişletilmeye çalışılması veyahut hayvanlarla empati kurma düzleminin onları insanlaştırmakta aranması… 

Sözgelimi bir köpek yavrusuna eziyet edilirken birinin çıkıp aynısının bir çocuğa yapılması fikri üzerinden meseleye dikkat çekmesinde bir beis göremeyebiliriz. Fakat bu insanın hayvanla, onun hayvan olarak kalmasına izin vererek empati kuramamasının basit bir örneğidir. Hatta bana kalırsa, hayvanlara özel isim vermenin değer atfedebilmek için insanlaştırma arzusunun bir sonucu olduğu ve hayvanlarla kurulan bağlara “arkadaşlık”, “dostluk” gibi anlamlar yüklemenin tek taraflı olduğu savunulabilir.

Gizli Bir Empati Sergisi | Kasa Galeri
Eser: Gak, Sinekler, Kedi Fare, Erdem Varol, Gizil Bir Empati

Bu noktada yeniden sergiye dönmek istiyorum. Seçkide Naile Kaş’ın Memento Mori ismini verdiği ölü bir yusufçuk fotoğrafı bulunuyor. Viktoryen Dönem’den ölü fotoğrafçılığı olarak aşina olduğumuz bu durum, genelde çocukların olmak üzere insanların ölümü sonrası yapılan bir tür yas ritüelidir. Bütün canlılar için ortak bir durak olan ölümün insan ve hayvan arasında kurulabilecek bir iletişime zemin teşkil etmesi fikri oldukça heyecan verici. Öleceğini hatırlamak insana özgü olsa da ölümün hatırası canlı merkezci bakış açısıyla empatik bir tür bağı mümkün kılabilir. Buna karşın yine seçkide yer alan Sena Başöz’ün Türkiye’nin Vahşi Memelileri başlıklı video işi bazı sorular sormama sebep oluyor.

Bu videoda Aykut İnce’nin Türkiye’de fotoğrafladığı vahşi hayvanlar sırayla geçerken hayvanların yanında beliren isimler gündelik bir tonda seslendiriliyor. Şayet ortada benim idrak edemediğim bir ironi yoksa bu eserin muhatabı olan kişiler üzerinde uyanan ‘’empati’’ hissini pek de ‘’sağlıklı’’ olarak tanımlamazdım. Nitekim Melike Bayık’ın sergi için kaleme aldığı metnin buraya tıklayarak ulaşabileceğiniz versiyonunda yer alan ‘’(…) hayvanlarla karşılaşmalarımızı insan merkezliliğin yaygın ancak dar parantezinin dışında tahayyül etme çabası (…)’’ lafzı ile örtüşmediğini de rahatlıkla söyleyebilirim. Buradaki mesele üzerine düşünmek için Özlem Güçlü’nün yine sergi özelinde kaleme aldığı Hayvan Dönemeci: Sorulara ve Bilemeyişlere Davet başlıklı metne göz atmanızı da ayrıca tavsiye ederim.

Kapak Fotoğrafı: Wings Depressed, Özge Akdeniz, Gizil Bir Empati