Hayatta bir hedef belirlemiş ve bu hedef ile topluma değer sunan insanlar hayranlık uyandırıcı! Değer üretmek ne demek: “Bir bireyin topluma katkıda bulunması, başkalarının hayatını zenginleştirmesi ve daha iyi bir dünya inşa etmek için çaba göstermesi”. Sevgili Dilara Koçak ve Hüseyin Şirin de sadece kendi yaşamlarını değil, aynı zamanda başkalarının yaşamlarını da pozitif yönde etkilemek için The Good Wild markasını kurmuş ve doğa dostu marka olma yoluna baş koymuş kişiler. Şimdi gelin, geleceğin gıdasını üretmeyi hedefleyen bu güzel markayı tüm detayları ile Hüseyin Şirin’den dinleyelim.
The Good Wild markasının temelleri nasıl atıldı? Bu yolculuğa nasıl başladınız ve markanın kuruluş sürecini bizimle paylaşır mısınız?
Yararlı gıdayı daha yararlı hale getirmek; yararlı gıdanın içerisinde bulunan zararlı, elimine edilebilecek ürünleri elimine ederek daha yüksek besin içeriğine ve biyoyararlılığa sahip, doğaya saygılı gıdalar üretmek amacı ile başladık.
The Good Wild, geleceğin gıdasını üretmeyi hedefleyen bir vizyonla ortaya çıktı. Bu amaçlar doğrultusunda bir gıda mühendisi ve bir beslenme uzmanı bir araya geldik. Gıdanın kimyasına, beslenme yönüne, sürdürülebilirliğine ve güvenliğine önem veren bir markanın ortaya çıkması için tecrübelerimizi ve güçlerimizi birleştirdik.
Artan dünya nüfusu, iklim krizi ve gıdaya erişim zorlukları, bitkisel proteinin gelecekte ne kadar kritik olacağını gösteriyor. Geleneksel beslenme alışkanlıkları ve gıda sistemlerini yeniden düşünmek gerekiyor. Ancak bitkisel protein tüketimi, sindirimdeki zorluklar ve düşük biyoyararlılık sebebiyle genellikle tercih edilmeyebiliyor. Bu noktada filizlendirme ve fermantasyon devreye giriyor.
Geleneksel gıda yöntemlerini bilimle birleştirerek bu soruna çözüm bulmayı amaçladık. Şehir hayatında sürekli filizlendirme yapmak hem zaman hem de gıda güvenliği açısından zorluklar yaratabiliyor. Biz de bu süreci herkes için kolay, erişilebilir ve sürekli hale getirmek için doğa dostu marka The Good Wild’ı kurduk. The Good Wild, yabandan ilham alarak gıdaları bilimle iyileştiriyor.
“Yabandan ilham almak” ifadesi dikkat çekici. Filizlendirilmiş ve fermente edilmiş bakliyatları dünyada bir ilk olarak sunuyorsunuz. Bu bakliyatların önemi hakkında neler söylemek istersiniz?
Biz bilimle beraber gelenekselden ilham alarak gerçek gıdayı ileriye taşıyoruz ve bunu yaparken yabandan ilham alıyoruz. Yaban; doğduğu toprakta doğal karakteriyle, insan müdahalesi olmadan bağımsız yetişendir. Biz de bizim toprağımızda doğan tohumları sahipleniyoruz.
Topraklarımızın değeri olan mercimeği, nohutu filizlendirerek özünü bozmadan iyileştiriyoruz. “Herhangi bir katkı ve koruyucu madde içermeyen, doğal niteliğine müdahale edilmemiş“ gerçek gıdanın herkesin hakkı diyerek girişimimize başladık. The Good Wild ile tohumları, özünü bozmadan gelecek nesillere taşıma sorumluluğunu üstleniyoruz.
Filizlendirme, baklagillerin besin değerini ve sindirilebilirliğini arttıran bir yöntemdir. Fermantasyon ise bağırsak dostu bir gıda koruma yöntemidir. Bu iki geleneksel yöntemi modern bilimle birleştirerek “Upgraded Food” kategorisini oluşturduk. Bu sayede sindirimi kolay, besleyici ve doğal gıdaları herkes için erişilebilir hale getiriyoruz.
Evde filizlendirme sürecinin sürdürülebilirliğini nasıl sağlıyorsunuz?
Evde filizlendirme yapmak hem zaman alıcı hem de gıda güvenliği açısından riskli olabilir. The Good Wild olarak geleneksel gıda koruma yöntemlerini kullanarak bu süreci herkes için kolay hale getiriyoruz.
Fermantasyon sayesinde filizlerin raf ömrünü uzatırken, besin değerlerini koruyoruz. Aynı zamanda düşük ısıda kurutma yöntemiyle filizleri saklanabilir ve pratik hale getiriyoruz. Geleneksel bilgiyi inovasyonla buluşturarak bitkisel proteinin herkes için erişilebilir olmasını sağlıyoruz.
“Upgraded Food” kategorisi hakkında bilgi verebilir misiniz? Bu kavram gıda sektörüne ne gibi katkılar sağlıyor?
“Upgraded Food” sadece insana değil tüm canlılara ve ekosisteme fayda sağlayan iyileştirilmiş gerçek gıdadır.
Bir pazarlama terimi olarak karşımıza çıkan super food ve etkisi kabul görmüş fonksiyonel food kavramlarının daha ötesinde bizim yarattığımız yeni bir kavram upgraded food iddiamız şu;” iyi olanı daha da iyileştiriyoruz”. Biz de bu söylem ile gıdanın sadece bizi değil çevreyi, biyolojik çeşitliliği bütünsel olarak gezegenin her unsurunu beslediğini biliyor ve sahip olduğumuz teknolojik altyapıyı bu uğurda kullanıyor, geleceği beslemeyi ilke ediniyoruz.
Dönüşüm, isteğimiz The Good Wild ile şekilleniyor, yabanın şifasında geleceğe umutla bakıyoruz. Yabanı güçlendiren, yabanın içinde gizli sırlara ulaşmamızı sağlayan her yeni bilgiye kucak açıyor, dönüşümün mucizevi gücüne inanıyoruz.
Az önce de belirttiğim gibi upgraded food kategorisindeki ürünlerimiz Türkiye Gıda İnovasyon Platformu, TÜGİP ‘in Rol Model Programı kapsamında TÜBİTAK MAM desteği ile AR-GE çalışmalarına devam ediyor.
The Good Wild ülkemizde ve globalde önemli ödüller kazandı. Gelecek hedefleriniz nelerdir?
Evet çok mutluyuz, ikisi uluslararası olmak üzere 12 adet ödül kazandık. Hedefimiz, Türkiye’den çıkan bir marka olarak dünya çapında bir etki yaratmak. İlk yatırımımızı geçen sene Almanya’dan aldık, bu sene de Avrupa pazarında ilk Almanya’ya ardından İngiltere ve ABD pazarlarına açılmayı planlıyoruz. Doğa dostu marka olarak hem ürün inovasyonu hem de tasarım alanında kendimizi geliştirmeye devam ederek, globalde daha fazla tanınır hale gelmeyi hedefliyoruz.
The Good Wild sürdürülebilirlik konusunda hangi stratejileri izliyor?
Bitkisel proteinin yaygınlaşmasını sağlamak bizim için kritik bir hedef. Hayvansal protein üretimi, toprak verimliliğini azaltırken karbon ayak izini de artırıyor. Oysa mercimek gibi bakliyatlar, toprakta azot tutarak doğal gübre işlevi görüyor ve ekosisteme fayda sağlıyor.
The Good Wild olarak sadece bireylerin sağlığını değil, gezegenin sağlığını da ön planda tutuyoruz. Gıda tüketim alışkanlıklarını dönüştürerek toplumsal karbon ayak izini azaltmayı hedefliyoruz.
