Modanın Tarihsel Gelişimi

Moda Tarihi: Antik Roma’dan Sürdürülebilirliğe…

Güncelleme Tarihi: 21 Aralık 2022

Moda tarihi aynı zamanda insanlığın da tarihi demek. Kıyafet tercihleri toplumsal yapıya ayna tutarken her geçen gün hızla büyümeye devam eden tekstil endüstrisi moda akımlarının da yön vermesiyle üretim şekillerini değiştiriyor. 

Günümüzde tasarımcılar tasarladıkları ürünler ile toplumdaki rolleri tanımlarken geleceğimizi şekillendiriyor. Peki, geçmişte ‘’moda’’ toplum için ne anlama geliyordu? Tarihsel süreçte moda hangi basamaklardan geçti?

Moda Nasıl Ortaya Çıktı?

Modanın Tarihsel Gelişimi
Fotoğraf: Andrew Neel

Moda, aslında insanla birlikte var olan bir kavram. Ancak bugünden baktığımızda artık içerisinde birçok alanı barındıran oldukça geniş bir alan olarak karşımıza çıkıyor. Her zaman bu kadar kapsayıcı bir kavram olmayan moda, yıllar boyunca çeşitli aşamalardan geçti. Modanın tarihsel gelişimine geçmeden önce bugün tanımladığımız modern moda kavramının doğuşuna yer vermek gerekiyor. 

Modanın doğuşu bir terzinin buluşu olarak değerlendiriliyor. 1900’lü yıllarda İngiliz terzi Charles Worth, House of Worth ismini verdiği atölyesinde diktiği kıyafetlerle ismini duyurmaya başlamıştı. Şehrin çeşitli bölgelerinden insanlar Worth’a kıyafet tasarlatmak için Londra’ya doğru yola çıkıyorlardı. Ününü giderek arttıran Worth, tasarladıklarını sergilemek için yeni bir yol deneyerek canlı manken kullanmayı düşündü ve canlı manken kullanan ilk terzi olarak tarihe geçti. Bugün, Charles Worth’un attığı bu adım, modanın günümüzdeki halini alması için atılan ilk adım olarak kabul ediliyor. Ancak modayı bir buluş olarak değerlendiren tarihçilere katılacak olursak bu buluş, o yıllarda Charles’ın yanında çalışan Paul Poiret’e ait. 

İngiltere’de Charles Worth ile uzun yıllar çalışan Poiret, sonrasında Paris’e dönerek kendi butiğini açıyor. Tasarımlarını tanıtmak için bugün defile olarak adlandırdığımız ancak o günlerde katılımın çok kısıtlı olduğu özel davetler veren, bugünkü kadın giyimine ışık tutan, tasarım anlayışını şekillendirip bir nevi ‘’hızlı modayı’’ yaratan Paul Poiret, modern modanın mucidi olarak biliniyor. Poiret’in 1900’lü yılların başında kurduğu modern moda anlayışının günümüze ışık tuttuğu doğru. Peki ama 1900’lere gelene kadar moda nasıl şekillendi?

Antik Roma Döneminde Moda

Modanın Tarihsel Gelişimi
Fotoğraf: Ivan Bertona

Moda ve sanat tarihinde oldukça kritik bir yeri olan Antik Roma döneminin en belirgin özelliği toplumsal statüye verdiği önem. Giyilen kıyafetlerin materyalleri, takılan takılar, saç ve sakal kesimlerinin hepsi, statünün bir göstergesi olarak aristokrat ve yoksulların giyiminde kendisine yer buluyordu. Giysilerin üretiminde en çok yün, keten ve ipek tercih ediliyordu. 

Yün İtalya’dan, ipek Çin’den, keten ise Kos Adası’ndan geliyordu. Pahalı ve uğraştırıcı bir işlem olduğu için kumaşlar genellikle boyanmıyordu; yalnızca aristokratların giysileri renkliydi. 

Roma’da renkler bile statüye göre şekilleniyordu. Örneğin mor renk ‘’lüks’’ bir renkti. Çünkü o yıllarda yalnızca ezilmiş deniz salyangozlarından elde edilebiliyordu ve mor giyebilen insanlar imparatora yakın kişiler olarak biliniyordu. 

Romalı erkeklerin en bilindik giysisi ‘’toga’’, altı metreye yakın bir kumaşın vücuda sarılması şeklinde kullanılıyordu ve yine bağlanış şekli ve renklerin farklılığına göre toplumdaki statüyü temsil ediyordu. Rahipler, yargıçlar, köleler, köle olarak doğup sonradan azad edilenler hepsi farklı renklerde togaya sahiplerdi.

Roma’da kadınlar ise çoğunlukla ‘’stola’’ adı verilen bir çeşit elbise giyerlerdi. Stola açısından togadaki gibi çeşitli bir ayrım olmamakla birlikte stola kadınların medeni halini yansıtıyordu. Yine tercih edilen takılar, stola üstüne takılan aksesuarlar değişiklik gösteriyordu. Roma’da moda ve güzellik, yıllar boyunca insanların birbirlerinin kim olduğunu anladıkları yol olarak işlev gördü. Bu sebeple Roma kültürü modanın toplumdaki anlamı için her zaman iyi bir örnek olarak karşımıza çıkıyor.

Antik Mısır’da Moda

Modanın Tarihsel Gelişimi
Fotoğraf:  British Library

Modanın coğrafi özelliklere göre şekillendiğinin en önemli örneği  Antik Mısır. Mısırlılar hava sıcaklığından dolayı genel olarak ketenden yapılan kıyafetleri tercih ederlerdi. Hem kadınlar hem de erkekler güneş ışınlarını azaltmak için gözlerinin altına boya sürerlerdi. Bugün Mısır’ı tasvir eden birçok eserde çok sık gördüğümüz bu kültürün sebebi coğrafya sebebiyle yaşanan yüksek sıcaklıklardı. 

Roma’nın aksine Mısır’da kadın ve erkek kıyafetleri arasında önemli bir fark yoktu. Antik Mısır’da kadın figürü önemli bir yer tutuyordu. Üst sınıf kadınlar daha uzun, vücuda oturan elbiseler giyerken alt sınıftan kadınlar babaları, kocaları ve varsa oğullarıyla aynı kıyafeti tercih ederlerdi. Erkekler açısından ise toplumdaki fark yalnızca takılardı. Üst sınıf erkekler yalnızca taktıkları takılar ile çiftçi ve zanaatkarlardan ayırt edilebiliyordu.

Rönesans Döneminin Modaya Etkisi

Modanın Tarihsel Gelişimi
Fotoğraf: Birmingham Museums Trust

Dünya tarihinin en önemli dönemlerinden olan Rönesans dönemi, karanlık çağdan aydınlığa, modern olana geçiş olarak tanımlanıyor. Edebiyat ve sanattaki etkisini derinden hissettiğimiz bu dönemin giyim alışkanlıklarına olan yansıması da oldukça önemli. 14. yüzyılda İtalya’da başlayan bu hareketin simgesi kadınların üzerinde gördüğümüz bele oturan ve  kocaman kabarık bir eteğe dönüşen gösterişli elbiselerdi. Kıyafetlere, takılara, saç modellerine oldukça çok para harcanması bu dönem için alışılmış bir durumdu. 

Kadınlar pahalı ayakkabılar giyerdi, bu sebeple elbiselerin boyu bilekte biterdi çünkü ayakkabılarını göstermeleri onlar için önemliydi. Kabarık kolluklar tercih edilirdi ve genelde elbiseden ayrı olarak dikilirdi. Erkek giyiminde ise kolları ve yakası dantelli gömlekler ve üstüne giyilen’’jerkin’’ adı verilen ceketler önemli yer tutuyordu.

Tüm bu giyim tercihleri tabii ki üst sınıf içindi. Alt sınıf için çıkarılmış giyimlerini düzenleyen bir yasa mevcuttu. Kumaşların renkleri ve kıyafetlerin materyalleri için kısıtlamalar bulunuyordu. Alt sınıf keten, yün veya koyun derisi kullanabilirdi. Kadife, ipek ve saten kullanımı yasaktı. Mor rengi yalnızca kraliyet ailesi kullanabilirken, kırmızıyı ise yalnızca soylular kullanabilirdi. Bugünden bakıldığında bu kanun, Rönesans dönemine temel oluşturan hümanistik bakış açısının moda alanına yansımadığını da  gözler önüne seriyor.

Sanayi Devrimi Sonrası Dönem ve Hızlı Moda Kavramı

Modanın Tarihsel Gelişimi
Fotoğraf: J Williams

uharlı makinelerin icadı ile başlayan sanayi devrimi, üretime hız ve çeşitlilik kazandırdı. Bu durum tüketim anlayışını toplumsal ve ekonomik olarak tamamen değiştirdi. Daha önce elle dokunarak atölyeler aracılığı ile ve çoğunlukla kişiye özel olarak üretilen giysilerin yerini daha hızlı üretilebilen ve her bedene uygun farklı seçenekleri olan günümüz alışveriş tarzı aldı.  

Tekstil devrimi olarak adlandırdığımız bu süreç, İngiltere’de başlayıp ABD içerisinde devam etti. Hazır giyim dediğimiz kavram zamanla tüm dünyaya yayılarak yeni normal üretim şeklini aldı. 

Hazır giyim anlayışı son on yılda ‘’hızlı moda’’ kavramını doğurdu. Hızlı moda üç hafta gibi kısa sürede düzenli olarak yeni kreasyonların çıkarılması ve insanların sürekli yeni bir ürün almaya teşvik edilmesi olarak karşımıza çıkıyor. Aynı zamanda bu kadar kısa sürede tasarlanan ürünler oldukça kalitesiz materyaller kullanılarak üretiliyor ve yeni ürün almaya teşviğin yanında mecburiyet de doğuruyor. Küresel markaların desteklediği bu moda akımı, dünyanın her yerinde kendisine yer buluyor.

Sürdürülebilir Modanın Ortaya Çıkışı

Modanın Tarihsel Gelişimi
Fotoğraf: Karsten Würth

Sürdürülebilirlik 1970’lerde şekillenen ‘’Modern Çevre Hareketi’nin’’ sonuçlarından biri olarak karşımıza çıkıyor. 1987 yılında çevresel sorunlar için yayınlanan Brundtland Raporu’nda sürdürülebilir kalkınmadan bahsedilmesi sonucunda sürdürülebilirlik kavramı daha da dikkat çekerek moda sektörünü de etkilemeye başlıyor. İlk olarak pamuk, polyester ve naylon kullanımının zararları tespit edilerek daha iyi alternatifler bulunmaya çalışılıyor ve zaman içinde bütün tedarik zincirine adapte edilmesi gereken bir kavram olarak şekilleniyor.

Hızlı moda anlayışının karşısında duran sürdürülebilir moda akımı, toplumsal adaletin yanında dururken çevre sorunlarına da çözüm oluyor. Günümüzde yaygın olan trendler eskiye kıyasla daha hızlı bir şekilde değişiyor. Farklı ilgi alanları, farklı bakış açıları çeşitli moda akımları ve stiller yaratıyor. Her geçen gün yeni markalar ve yetenekli tasarımcılar keşfediliyor. Bu durumun yanına bir de geleceğimiz için kaçınılmaz bir çözüm olan sürdürülebilirlik kavramı da eklenince duyarlı tüketiciler alışveriş alışkanlıklarını sürdürülebilirlik konusunda hassas bir tutum takınan markalardan yana kullanıyorlar. 

Tekstil endüstrisi özellikle Sanayi Devrimi’nden bu yana enerji ve su kaynaklarının kullanım şekilleri ile dünyamıza ciddi hasarlar veriyor. Bu sebeple modern moda dünyası markalarının tercihi alternatif ham maddelere yönelmek ve tedarik zincirindeki tüm aşamalar açısından şeffaflaşmak yolunda ilerliyor.

Referanslar:

1234 -5

Kapak Fotoğrafı: Cleo Vermij