Artık havalar iyice ısındı. Bu güzel havaların tadını çıkarmazsak olmaz. Biz de henüz tatile çıkmayanlar ya da yazı İstanbul’da geçirecek olanlar için üç kültür rotası derlemeye karar verdik.
Prens Adaları
Fotoğraf: Gülşah Aydoğan
İstanbul’un gerdanlığı olarak da anılan Prens Adaları, dokuz adadan meydana gelir ve bunların beşinde yerleşim mevcuttur. Öyle sanıyorum ki herkes için en gözdesi Büyükada’dır. Adaya çıktığınızda sizleri tarihi vapur iskelesi karşılayacak. Burada ada haritasını edinebilirsiniz. Büyükada’nın muhteşem doğası içinde piknik yapabilir, kendine has köşklerinin arasında kiraladığınız bisikletlerle gezebilirsiniz.
Gitmişken muhakkak görmeniz gereken yerlerden bazıları ise şöyle;
- Hamidiye Camii
- Rum Yetimhanesi
- Aya Yorgi Manastırı
- Reşat Nuri Güntekin’in Evi
- Adalar ve Sait Faik Abasıyanık Müzeleri
Adalar’a; Beşiktaş, Bostancı, Yeşilköy, Kadıköy ve Avcılar gibi İstanbul’un farklı bölgelerinden kalkan vapurlarla rahatça gidebilirsiniz.
Altın Boynuz
Fotoğraf: d.n.c films
Zeus ve İo’nun kızı Haliç’teyiz… Burada turumuz Kariye Müzesi’nde başlıyor. Daha sonra sahile doğru yürürken Tekfur Sarayı ve Kasturya Sinagogu ile karşılaşıyoruz. Vlaherna Meryem Ana Kilisesi’ne geldiğimizde artık sahile varmış oluyoruz. Yolculuğumuza deniz kenarından devam ederken halıları ile dikkat çeken Surp Hireşdagabet Ermeni Kilisesi’ne rastlıyoruz. İlgi çekici bir sanat deneyimi yaşamak istiyorsanız az ilerideki Balat Monologlar Müzesi’ne uğramanızı ayrıca tavsiye ederim. Biraz daha yürüdüğümüzde, benim İstanbul’daki favori kilisem olan Sveti Stefan Kilisesi’ne varıyoruz. Namıdiğer Demir Kilise… Rum Mektebi’ni ve Fener Rum Patrikhanesi’ni ziyaret ederek turumuzu tamamlıyoruz.
Balat evlerinin gölgesindeki dar sokakları arşınladığımız bu turu, antikacıları gezmeden ve gün batımında Altın Boynuz’u seyretmeden noktalamayın derim.
Üsküdar
Fotoğraf: Emin Konak
Seyahatimiz Bağlarbaşı’ndan başlıyor. İlk durağımız İstanbul Boğazı’nın en güzel manzaralarına şahit olabileceğiniz Fethi Paşa Korusu. Yaklaşık 16 hektarlık yeşil alanı kapsayan bu harika koruda birbirinden güzel yürüyüş parkurları yer alıyor. Ayrıca yeme içme alanları da mevcut. Fethi Paşa Korusu’nu aşağı çıkıştan yani Paşa Limanı Caddesi’nden terk ediyoruz.
Sahil boyunca Üsküdar’a doğru kısa bir mesafemiz var. Fakat burada önemli bir hususa değinmek istiyorum. Sahilde yürürken neredeyse bütün kuşların ayaklarının parçalanmış olduğuna şahit oluyoruz. Çünkü balık tutan bazı vatandaşlarımız kopan misinalarından kontrolsüz bir şekilde kurtuluyorlar. Kuşlar da bu misinalara takılıp ayaklarından oluyorlar. Umarım bu konuda en kısa sürede bir farkındalık oluşur.
Meydana geldiğimizde bizi, hemen Mihrimah Sultan Camii’nin önündeki 3. Ahmet Çeşmesi karşılıyor. Yeni Valide ve Kuşkonmaz Camii’lerini gördükten ve Aziz Mahmut Hüdayi’nin ara sokaklarında kaybolduktan sonra Salacak Sahili’nde Kız Kulesi ve Tarihi Yarımada’yı seyrederek bir yorgunluk kahvesi içebilirsiniz.
Bonus: Beyoğlu
Fotoğraf: Selim Çetin
Meydanı, hanları, İstiklal’i, Pera’sı, Galata’sı… Fakat ben bu listede Beyoğlu’nu farklı bir konseptte ele almak istiyorum. Çağdaş Sanat seyahatimiz Dolapdere’de, Arter ve Pilevneli’de başlıyor. Daha sonra Kazancı Yokuşu’ndan inip Anna Laudel’i ziyaret ediyoruz. Tekrar İstiklal Caddesi’ne dönüp aşağıya doğru yürümeye başlıyoruz. Sırasıyla Versus Art Project, Mısır Apartmanı’ndaki Zilberman Gallery, yine aynı apartmandaki Galeri Nev, Martch Art Project, Salt Beyoğlu, Pera Müzesi, Art On, Meşher derken Galata’ya varıyoruz.
Mecaliniz kalır da Karaköy’e inerseniz, aynı binada olan x-ist ve Mixer’e de uğrayabilirsiniz. Öyle sanıyorum ki böyle bir sanat turu, İstanbul Modern Sanat Müzesi’nde bitmeyi hak eder.
Kapak Fotoğrafı: Oziel Gomez