Gürültü Kirliliği ile Başa Çıkmanın Yolları

Gürültü Kirliliği ile Başa Çıkmanın Yolları

“Kirlilik” ifadesini genellikle çevre ya da hava kelimelerinden sonra, bu isim tamlamaları çerçevesinde görmeye alışkınız. Fakat büyük şehirlerde yaşayanların çoğu, hissetmesine rağmen tam anlamıyla tanımlayamadığı başka bir kirlilik türünden de muzdarip: Gürültü kirliliği!

Şimdi basit bir deney yapalım. Birazdan art arda sıraladığımız kelimeleri okurken ve aklınızdan geçirirken ne hissedeceksiniz? 

  • Araba kornası
  • İnşaat gürültüsü
  • Yakından geçen araç sesi
  • Mekanlardan çalan yüksek sesli müzik
  • Kalabalık sesi
  • Yeni havalanmış uçak sesi
  • Açık kalmış bangır bangır çalışan televizyon sesi
  • Tadilat sesi

Daha nicesi, nicesi… Sahi, ne hissettiniz? İzin verin tahmin edelim: Gerginlik, sıkıntı, sinir ve stres… Şehir yaşantısının olmazsa olmazları!

Gürültü Kirliliği İnsana Da Çevreye De Zararlı

Gürültü Kirliliği ile Başa Çıkmanın Yolları

Fotoğraf: Maxime Francis

İlk olarak gürültü kirliliğinin ne olduğunu netleştirelim. Dünya Sağlık Örgütüne (DSÖ) göre 65 desibel (dB) ve üstündeki sesler gürültü kirliliği kategorisine giriyor. Bunun nedeni ise sesin 65 desibeli aştığında bizim için zararlı bir hale gelmesi. Zarardan kastımız işitsel hassasiyet, nabızda artış, baş ağrıları ve yüksek kan basıncı. Yetmezmiş gibi bunlar, gürültü kirliliğinin verdiği zararların yalnızca fiziksel boyutları. Üstüne bir de stres, yorgunluk, depresyon, anksiyete, uyku güçlüğü ve odaklanma sorunu gibi psikolojik zararlar da var. 

İzin verin bir iki acı gerçeğe daha değinelim. Kulaklarımızın 100 dB sese 2 saat maruz kaldıktan sonra kendini toparlamak için 16 saat dinlenmesi gerekiyor. Büyük şehirlerde, hele ki İstanbul’da yaşayıp her gün gürültü kirliliğine maruz kalanlar için kırmızı alarm! Aşağıda paylaştığımız Mimi isimli Alman bir araştırma şirketinin tablosuna göz attığınızda sonuç pek de şaşırtıcı değil.

Gürültü Kirliliği ile Başa Çıkmanın Yolları
Mimi Araştırma Şirketi raporu

Gördüğünüz üzere araştırmanın yapıldığı 50 şehir arasında İstanbul en gürültülü 3. şehir seçilmiş. 

Gelelim gürültü kirliliğinin çevreye verdiği zararlara. Sonuçta dünyada tek başımıza yaşamıyoruz ve bize zarar veren neredeyse her şey, ekolojik denge için de zararlı. Bu sebeple hayvanların da gürültü kirliliğinden olumsuz etkilendiğini söylesek pek şaşırtıcı olmaz. 

Mesela gürültü kirliliği, şehirde yaşayan veya göçerken şehir yakınlarında konaklayan kuşların aralarında iletişim kurmasını zorlaştırıyor. Şöyle ki fazla gürültü, şehirdeki kuşların çiftleşmek için çıkardıkları seslerin birbirine ulaşmasına ciddi anlamda engel oluyor. Göçmen kuşlar ise gürültü kirliliği yüzünden koordinasyon sıkıntıları yaşayarak yönlerini ve birbirlerini kaybediyor. 

Gürültü kirliliği, bir yandan da av-avcı dengesini alt üst ediyor. Nitekim hayatta kalmak için avcıların çıkardığı sesleri dinlemek zorunda olan hayvanlar, gürültü yüzünden bu sesleri yakalayamıyor. Sonra da avcılara yem oluyor ve ekolojik dengenin kaymasına neden oluyorlar. Ya da sonar, yani ses temelli yollarla iletişim kuran yarasa veya yunus gibi hayvanlar, gürültü yüzünden avcılık yapmakta güçlük çekiyorlar. Sonuç yine aynı, kayan ekolojik denge. 

Gürültü Kirliliğini Önlemek Sürdürülebilirlik Demek

Gürültü Kirliliği ile Başa Çıkmanın Yolları

Fotoğraf: Sebastian Unrau

Gürültünün sırf insanlara ve hayvanlara verdiği zararlar bile kirliliğin önüne geçmek için yeterli. Üstüne bir de gürültü kirliliğini azaltma yöntemleri ile dünyamızın geleceği için amaç edindiğimiz sürdürülebilir çözümler birbiriyle kesişince bingo! İnsan harekete geçmek için daha ne isteyebilir ki? O zaman haydi şu önlemlere bir göz atalım.

  • Gürültü kirliliğine en fazla katkıda bulunan etmenlerden biri araçlar. Belki düz mantık olacak ama kişisel araçları daha az kullanıp bisiklet, elektrikli araçlar veya en olmadı toplu taşıma gibi hem sağlıklı hem de sürdürülebilir alternatiflere yönelmeye başlasak fena olmaz mı?
  • Tabii bir de ev eşyalarının yarattığı gürültü var. Bazen dikkatsizlik yapıp kullanmadığımız halde televizyon, bilgisayar ya da telefon gibi eşyalarımızı açık bırakıyoruz. Onlar da biz fark etmesek bile gürültü kirliliğine doğrudan katkıda bulunuyorlar. Tabii bir de gereksiz yere enerji tüketiyorlar. 
  • Daha kalıcı bir çözüm ise ağaç dikmek! İşe bakın; ağaç dikmenin faydalarına bir yenisi daha eklendi, şaşırdınız mı? Araştırmalara göre ağaçlar 10 desibele kadar sesi emip rahatlıkla yalıtabiliyor. Herkese bir hafta sonu şehrin tüm kalabalığından uzaklaşıp Belgrad ormanına gitmeyi tavsiye ediyoruz. Sesin ne denli kesildiğini ve gürültü kirliliğinin etkilerini anlamanız için benzersiz bir fırsat olabilir.

Gördüğünüz üzere gürültü kirliliğini önlemek için sunabileceğimiz en iyi üç örneğin üçü de sürdürülebilirlikle doğrudan alakalı. Tam da bu sebeple gürültü kirliliğini önlemek, sürdürülebilirlik demek. Hem kendi sağlığımız, hem çevredeki diğer canlıların sağlığı hem de evrenimiz için gürültü kirliliğine yönelik harekete geçmemiz şart!

Kapak Fotoğrafı: Chairul Fajar