Cumhuriyet Döneminde Kurulan Fabrikalar ve Düşen Kaleler

Bayramda birkaç günlüğüne Ayvalık’taydık. Dönüş yolunda, bir arkadaşımızın tavsiyesiyle, salaş bir balıkçıda gün batımını izlemek üzere Gömeç yakınlarındaki Keremköy’e uğradık. Köyün girişinde, eski bir taş binanın önünden geçerken bir tabela gözüme çarptı: Her fabrika bir kaledir.” – Mustafa Kemal Atatürk. Cumhuriyet döneminde kurulan fabrikalar, kapatılan fabrikalar… Hepsi dalga dalga içimde yükseldi.

Henüz o tabelanın etkisinden çıkamamışken, arkadaşımızın önerdiği balıkçıya vardık. Zaman sanki 30 yıl geri sarılmış gibiydi. Mekân, doğa, deniz, insanlar… Her şey gerçekti. Her şey sadeydi. Her şey olması gerektiği gibiydi. Burada geçirdiğimiz vakit için anda kalmak ifadesinden daha iyi bir ifade olamaz.

Tabeladaki yazı daha aklımda sıcacıkken, zamanın tüm hoyratlığına karşı ipek gibi sulara izi düşen, kendisine fırlatılmış kor bir ateş topu gibi olan turuncu güneşi arkasına almış, gün batımının olup olabilecek tüm ihtişamına dev cüssesi ile eşlik eden harikulade bir yapı karşısında soluksuz kaldım.

Her halinden geçmişte bir fabrika olduğu anlaşılan, 2 bacası gururla ayakta duran bu yapı; bir zamanlar kendi iskelesi ve gümrüğü olan, üretimiyle sadece bölgeyi değil, Türkiye’nin kalkınma belleğini de taşıyan Gümüşlü Zeytinyağ ve Sabun Fabrikası’ymış.

Fotoğraf: kulturenvanteri.com

Döner dönmez yaptığım araştırmada bu fabrikanın 18. yüzyılda kurulup, Cumhuriyet’le birlikte bölgenin en büyük zeytin, zeytinyağı, sabunhane ve prina (Zeytinyağı üretimi sırasında zeytinlerin sıkılmasıyla geriye kalan posa) tesisi haline geldiğini öğrendim. Cumhuriyet döneminde kurulan fabrikalar arasında önemli bir kale.

Gömeç’te, Sanayi Bakanlığı’nın tescilli ilk sulu baskı zeytinyağı fabrikası olan yapıda 1954’te günde 60 ton sıkım kapasitesine ulaşılmış. Bu tesis ürettiği pirinayı yakarak kendi enerjisini de kendisi üretmiş.

Ayvalık kültürel mirasının sembol yapılarından biri olan fabrikayı 2023 yılında satın alan Tunç Cecan ODTÜ Mimarlık Fakültesi, Kültürel Mirası Koruma Programı ekibi ile yaptığı çalışmalarla bu yapıyı restore ederek bir müze ve kültür merkezi haline getirmiş.

Her ne kadar gönül ‘’Keşke bu bu yapı bir fabrika olarak kalsaydı…’’ diye arzu etse de öğrendiklerim beni mutlu etti.  En azından bölgede kanalizasyon giderini denize bırakacak, sözüm ona doğanın içinde eşsiz deneyim yaşatacak bir tesis daha açılmamış olmasına memnun oldum.

Ayvalık seyahatinden güzel anılarla dönmüş oldum ama yanımda bavulumdan daha ağır bir yük de vardı…  Gümüşlü Fabrikası, Cumhuriyet döneminde inşa edilen ve yıllar içinde terk ettiğimiz kalelerin içimde uyuyan hatıralarını canlandırdı.  Çünkü “Her fabrika bir kaledir.” yalnızca geçmişten gelen bir hatırlatma değil; bugünün Türkiye’sine yöneltilmiş güçlü bir söylem. Peki, cidden biz bu kaleleri neden terk ettik? Cumhuriyet döneminde kurulan fabrikalar niye hala ayakta değil?

Bir Kale Kurmak: Atatürk’ün Sanayi Vizyonu

Cumhuriyet döneminde kurulan fabrikalar

“Her fabrika bir kaledir.” Bu söz, yalnızca üretimi değil, bir milletin ayağa kalkma biçimini tanımlıyor. Atatürk, Cumhuriyet’i kurarken sadece bir rejim değil, bir zihniyet inşa etti: Kendi ayakları üzerinde durabilen, üreten, katma değer yaratan, bağımsız bir ülke hayaliydi bu.

Bu yüzden ilk 15 yılda Cumhuriyet döneminde kurulan fabrikalar oldukça fazlaydı. Sümerbank, Etibank, SEKA, Nazilli Basma, Karabük Demir-Çelik… Bu kurumlar sadece istihdam yaratmadı. Onlar Anadolu’nun dört bir yanına özgüven, yetkinlik ve üretim kültürü taşıdı çünkü Atatürk için bağımsızlık sadece sınırları korumakla değil; ekonomik egemenliği inşa etmekle mümkündü.

Son 30 Yıl: Kalelerin Birer Birer Düşüşü

1990’lardan itibaren hız kazanan özelleştirme politikaları ve neoliberal ekonomi anlayışı, bu kalelerin birer birer düşmesine neden oldu. Cumhuriyet döneminde kurulan fabrikalar sırayla hazin sonlara ilerledi.

  • SEKA kapandı; Türkiye artık kağıdını dışarıdan alıyor.
  • Sümerbank tarihe karıştı; yerli tekstil devletiyle birlikte çöktü.
  • Etibank gitti; madenlerimiz yabancı şirketlere devredildi.
  • Tekel yok; üretici desteksiz.
  • TÜMOSAN, Taksan, Karabük gibi ağır sanayi yapıları rekabet edemez hâle geldi.

Bu süreç sadece birer ekonomik kayıp değil; toplumsal hafızanın ve üretim iradesinin zayıflamasıdır.

Cumhuriyet Döneminde Kurulan Fabrikalar Ya Kapatılmasalardı?

Bugün hâlâ Cumhuriyet döneminde kurulan fabrikalar aktif olsaydı:

  • Türkiye ithalata değil, ihracata odaklanabilirdi.
  • Anadolu şehirlerinde nitelikli istihdam güçlenir, göç tersine dö
  • Gençler için meslek garantili bir gelecek mümkün olurdu.
  • Tarım ve sanayi birbirini destekler, sürdürülebilir kalkınma daha ulaşılabilir olurdu.

Ama en çok da… Kendimize olan inancımız eksilmezdi.

Bir Fabrikanın Yıkımı, Bir Hafızanın Silinmesi Demek


Her fabrika, o toplumun geleceğine tutulmuş bir ışıktır. Kapatıldığında sadece ışık değil, yön de kaybolur. Bugün yeniden yerli üretim, sürdürülebilir kalkınma, katma değerli ihracat konuşuyorsak… O zaman önce şu soruyu sormalıyız: “Biz bu kaleleri neden terk ettik?”