Antroposen Nedir?

Antroposen Nedir?

 

“Bir umuttur yok olmaya karşı az çok hazırlıklı olmak. 

 

B. Necatigil.”

Sizce yok olmak ile tahribat arasında nasıl bir fark var? Yok olmak, bir şeyin ömrünün sona ermesi anlamına gelir. Burada yok olan şey özne konumundadır. Yani yok olma eylemi tamamen ona aittir. Halbuki tahribat kendi kendine gerçekleşmez. Birileri, bir şeyleri tahrip eder. Yani bir şey ancak tahrip edilir, bu noktada tahribata uğrayan şey etken değil edilgen bir konuma geçer. Özneden nesneye dönüşür, bu da şeylerin doğal döngüsünde tahribata uğramadığı, yalnızca yok olduğu anlamına gelir. Peki tüm bu akıl yürütme ile Antroposen kavramını nasıl ilişkilendireceğiz?

Antroposen (Anthropocene), Yunancadan türetilen bir kelime. Anthropo “insan” demekken cene (sen) ifadesi ise “yeni” anlamına geiyor. Yani Anthroposen, yeni insan gibi bir anlama sahip. Kelime, ilk olarak dünyanın insan merkezli yeni bir çağa girdiğini ifade etmek için ortaya atılıyor. Antroposen’den önce içinde bulunduğumuz Holocene çağı ise 12.000 yıl önceki Buzul Çağı ile başlıyor. Çağların isimlendirmesini dünyanın doğal kaynaklarının uğradığı değişimlerden yola çıkarak yaptığımızı hesaba kattığımızda, bir çağın insan odaklı isimlendirilmesi birçok anlam taşıyor. 

Elbette bunlardan ilki, insanın doğal kaynaklar üzerinde kurduğu hakimiyet ve maalesef neden olduğu tahribatın boyutları. Antroposene dair tartışmalar hala sürse de tartışmaya kapalı olan bir konu var, o da eğer böyle devam edersek bu çağın, gezegenin yok olmasına neden olan türe atfen isimlendirileceği gerçeği. O yüzden en önce Antroposen’e yol açan değişimleri sonra da üstümüze düşenleri gözden geçirmemiz şart.

Antroposen Çağının İşaretleri ve Altın Sıçrama

Antroposen Nedir?
Antroposen nedir: Atom bombası

Fotoğraf: Wikimedia Commons

Bir jeolojik çağın isimlendirilmesi doğada ve özellikle toprakta gözlemlediğimiz değişikliklerle ilişkili. Peki, insanlık 12.000 yıldır süren bir diğer çağın kapanmasına yol açacak kadar hangi tür değişikliklere yol açtı? Bu soruyu yanıtlamak için önce altın sıçrama kavramını anlamamız gerekiyor. 

Altın sıçrama, büyük çaplı değişikliklere yol açan ve çağların kapanıp açılmasında en büyük rolü oynayan önemli gelişmelere verilen isim. Dünyanın bir anda buz örtüsüyle kaplanmasına yol açacak kadar soğuk bir havanın açığa çıkması, geçtiğimiz çağın altın sıçramasına tekabul ediyor. 

Bu çağın altın sıçraması ise çok daha trajik: 1945-50 ve dünyanın başına gelen en kötü şey, atom bombaları. Atom bombalarının açtığı jeolojik ve çevresel hasarlar, Antroposen çağının ilk işaretlerini bizlere haber verdi. Üstelik söz konusu yalnızca bombalar da değil. 

1950’den beri:

  • Karbondioksit, nitrik oksit ve metan gazındaki artış ivmelendi.
  • Stratosferdeki ozon arttı, yüzey sıcaklığı yükseldi.
  • Okyanustaki asit seviyesi arttı, kontrolsüz balıkçılık zararlı boyutlara ulaştı.
  • İşlenen topraklar arttı, tropik ormanlar iyiden iyiye azaldı.

 Bu çevresel işaretlerin yanı sıra sosyal yaşantıyla bağlantılı olarak:

  • Dünya nüfusu artışı ivmelendi, şehirlerde yaşayan insan sayısı arttı.
  • Enerji kullanımı ve su kullanımı arttı, daha fazla baraj inşa edildi..
  • Ulaşım, telekomünikasyon ve uluslararası turizm imkanları güçlendi.

Hem çevresel hem de sosyal işaretleri birlikte değerlendirdiğimizde, 1950’deki altın sıçrama ve Antroposen çağını inkar etmek iyice güçleşiyor. Atom bombası denemelerinin jeolojik anlamda izler bıraktığı gerçeğini de hesaba katarsak, yeni bir çağa girdiğimiz tezi hepten dikkat çekici bir hale geliyor.

Antroposen ve İnsanlığın Karnesi 

Antroposen Nedir?

Fotoğraf: Dziana Hasanbakeva

Antroposen’i, taşıdığı anlamı ve onu tanımlamamızı sağlayan sosyal ve ekolojik değişimi göz önünde bulundurduğumuzda insanlığın karnesi o kadar da parlak gözükmüyor. Zaten atom bombası dehşetinin üzerine biraz düşündüğümüzde dahi, insanlık olarak silkinip kendimize gelmemiz gerektiğini düşünmemek elde değil. Üstelik tahribat-yok olma ayrımında üstünde durduğumuz gibi, insanlık bu değişimlerin gerçekleşmesinde bilinçli bir şekilde rol oynayan tek canlı. Yani kendi kendini ve dünyayı bilerek ve isteyerek tahribata uğratıyor. O yüzden Antroposen kavramının ortaya çıkışını, bu yeni çağı ve beraberinde getirdiklerini kendimize uyarı olarak alalım.

Behçet Necatigil’e atfen, yok olmaya karşı az çok hazırlıklı olalım ki geleceğe dair bir umudumuz olsun.

Dizginleri doğanın eline tekrar verelim ve bu çağı en yakın gelecekte açtığımız gibi kapayalım. Bu sefer tahribatla değil, yaşamla var olduğumuz bir çağa doğru yola koyulalım. Kendi yerimizi ve rolümüzü daha iyi bilerek.

Antroposen kavramıyla ilgili daha detaylı bilgi edinmek isterseniz bunun için oluşturulmuş ve harika bilgiler içeren bu internet sitesini kullanabilirsiniz.

Kapak Fotoğrafı: Jaanus Jagomagi