Yolda Olmanın Dayanılmaz Hafifliği

Yolda Olmanın Dayanılmaz Hafifliği

Güncelleme Tarihi: 23 Ekim 2021

İnsanların hayatta hep bir tanımları vardır… Sevgili, eş, arkadaş gibi. Başak ve Barış tüm bu tanımlarımın sınırını genişletmiş bir çift. Onlar yol arkadaşı olmuş. 2018 yılında çıktıkları 4.5 aylık Güney Amerika seyahati hem ilişkilerini hem de hayata bakışlarını tamamıyla değiştirmiş.

Ve bu yolculuktan tam da geçen sene bugün dönmüşler. Hatta Atatürk Havalimanı kapanmadan önce iniş yapan son yolcular olarak…

Gönüllü çalışarak seyahat eden Başak ve Barış’ın anlattıkları kendimizi, doğayı ve hayatlarımızı sorguladığımız bu günlerde hepimize ilham olacak cinsten.

Çok tüketen insanlar değildik zaten, ama evimizi ve ihtiyacımız olan birkaç şeyi sırtımızda taşırken; aslında ihtiyacımız olan şeyin gerçekten ne kadar az olduğunu fark ettik.”

Başak

‘’Görmek istediğimiz her yerin, olduğundan daha güzel halleri internette mevcut artık ve evimizden çıkmadan bu yerleri görebiliriz. Ancak deneyimleyemeyiz.’’

Barış

Sizi tanıyabilir miyiz?

Başak: Küçüklüğümden beri yollara, yolculuklara meraklı biriyim. Ortaokuldayken kamplara gitmek isterdim ama küçük yerde büyümenin ve ilk çocuk olmanın dezavantajıyla gidemedim. Üniversitede ve sonrasında da çıktım yolculuklara 🙂 Hayata Renk Ver Derneği ve Kadıköy Kooperatifi gönüllüsüyüm. Yaratıcı drama eğitmenliği yapıyorum. Çocuklarla çalışıyorum ve genelde şehir dışına gidip geliyorum. Sevdiğim işi yaparken, sevdiğim yollardayım… Ayrıca bir çocuk dergisinde seyahat yazıları yazıyorum. Onlara anlatıyorum yeni yerler keşfetmenin güzelliğini. Şimdiden hayaller kuruyorlardır belki de. 🙂

Barış: Birazdan okuyacağınız yolculuğumuzdan önce iş analistiydim.  Döndükten sonra yazılım öğrenmeye başladım ve uzaktan çalışmanın yollarını arıyorum. Üniversite yıllarında gönüllü kamplara katıldım ve tek başıma interrail yaptım. Başak’la tanışmadan önce hep tek başıma seyahat ediyordum fakat artık Başak’la beraber yola çıkıyoruz.

Bu seyahate çıkmaya ne zaman ve nasıl karar verdiniz?

Başak: Bir süre sadece yolda olmak, yeni yerler keşfetmek, yeni insanlarla tanışmak hep hayalimdi. Barış’la tanıştıktan sonra da ikimizin konuştuğu, hayal ettiği bir şeye dönüştü. İstanbul’dan ayrılmak ve bir süre kendimize bir boşluk yaratmak, alan açmak istiyorduk. Aklımızda yakın zamanda yapmayı hayal ettiğimiz birkaç şey vardı; biri doğayla iç içe olabileceğimiz, toprakla uğraşacağımız bir yere yerleşmek; biri de yurtiçi veya yurtdışında bir yolculuğa çıkmak ve gönüllü çalışmak. İlk zamanlarda sadece konuşuyorduk karar vermemiştik ama hayatımızı buna göre yaşamaya başlamıştık ve para biriktiriyorduk. Evlendikten sonra bu konuyu daha çok konuşmaya başladık ve bir yere yerleşmeyi düşünmeyelim şimdilik ve önce bu yolculuğa çıkalım, dedik. 2018 yazında, Güney Amerika’nın birkaç ülkesine gitmeye karar verdik. Kasım sonunda yolculuğa çıkmak üzere…

Barış:  Bizim için ev, araba, son model telefon vb. sahibi olmaktansa gezmek, görmek, deneyimlemek hep ön planda oldu. Bu tarz bir yolculuğa çıkmak için uzun süreli bir planlama yapmak gerekiyor. Para biriktirmek, ev kapatmak (giderleri için para ayırmak), kediye ev bulmak 🙂 gibi türlü sorunlar ortaya çıkıyor. Biz bu sorunları aile içi dayanışma ile aştık. Evlenmeden bir süre önce ben dedemle yaşamaya başlamıştım. Başak da bizim yanımıza geldi. Bu hem para biriktirmemize yardımcı oldu, hem de ev kapatmadan, kediyi dedeme emanet edip yola çıkmamıza imkan tanıdı. Çalıştığım şirket dört ay ücretsiz izin vermediği için de istifa ettim ve yolculuğa çıktık.

Rotayı neye göre belirlediniz?

Başak: Aslında gitmeyi istediğimiz uzak diyarlar arasında Güneydoğu Asya ve Güney Amerika vardı. İki coğrafyayı da merak ediyorduk, keşfetmek istiyorduk ama gönüllü çalışmak ve yerelde yaşayan insanları daha da yakından tanımak için Barış’ın biraz İspanyolca bilmesini göz önünde bulundurarak Güney Amerika’yı seçtik. Ben de İspanyolca öğrenmeye başlamıştım kendi kendime ve seviyordum da hareketli, neşeli bir dil olduğu için 🙂 Evet, dil bilmeden de bir şekilde anlaşabilirdik, anlayabilirdik belki ama biz biraz daha çok ‘’tanımak’’ istiyorduk. Ki gittiğimizde de İngilizce bilmeyen çok insanla karşılaştık. Ülke olarak Arjantin, Şili, Peru, Bolivya’yı belirledik. 4 ay 4 ülke olarak düşündük. Gidip görmeyi hayal ettiğimiz yerlerin içinde bulunduğu ülkeleri seçtik. Sonra sadece ilk gideceğimiz şehre ve gönüllü olarak çalışacağımız kasabaya karar verdik. Gittikten sonra çok şey değişti. Normalde her ülke için 15 günü yolculuğa, 15 günü gönüllülüğe ayırırız diye düşünüyorduk. Ama bu ilk gönüllülük yaptığımız yerde değişmeye başladı, 3 hafta kaldık orada. Çok sevmiştik çünkü doğasını, oradaki insanları… Sonra Şili’ye geçtik. Yoldayken karşılaştığımız kişiler bize birkaç yerden bahsetti, oralara da gittik. Hostelde karşılaştığımız bir kadının yaşadığı adaya gittik, orada birkaç gün kaldık… Şili’de gönüllülük yapacağımız yere gitmeden önce yine iki hafta olarak planlıyorduk ama beş hafta kaldık orada. Sonrasında da yoldaydık. Peru ve Bolivya’da sadece yola bıraktık kendimizi…

Böyle bir seyahate çıkmadan yerine izlenmesi gereken bürokratik adımlar nelerdir?

Barış: Uzun kalınan seyahatlerde vizeye dikkat etmek gerekiyor. Bizim gittiğimiz ülkeler Türkiye’den vize istemeyen ülkelerdi. Üç ay boyunca bu ülkelerde bulunabilirsiniz. Ülkeden çıkış yapıp tekrar girdiğinizde bir üç ayınız daha olur. Vize muafiyeti olanlar dışındaki ülkeler için ülke özelinde araştırma yapmak gerekir. 

Bazı ülkelere girebilmeniz için aşı karneniz olması gerekir. Ülke bazındaki kuralları ve tavsiyeleri https://www.seyahatsagligi.gov.tr/ adresinden öğrenebilirsiniz. Seyahat sağlığı merkezlerini de ziyaret etmenizi öneririm çünkü sizin seyahatiniz özelinde nasıl önlemler alabileceğinizi anlatıyorlar. 

Ne kadar bir bütçe ön görmek gerekiyor?

Başak: Bu aslında kişiden kişiye, görmek istenilen yere ve tercihlere çok değişir. Bir yolculuğa çıkıp otostopla, bisiklet veya motorsikletle yer değiştiren kişi Güney Amerika’da gerçekten en büyük masraf olan yol masrafından kurtulmuş olur. 🙂 Kamp dışında hosteller konaklamak için çok uygun oluyor. Yerine, fiyatına ve ruh halimize göre 10 kişilik odada da kaldığımız oldu, 2 kişilik odada da. Yemeğimizi çoğunlukla kendimiz yaptık hostelde ya da dışarıda isek piknik tüpünde. Ama farklı ve bölgeye özel, güzel yemekler de yedik tabii ki. Ülkeler arasında en pahalısı Şili’ydi ve biz en fazla orada kaldık. Gönüllü çalışınca bütçe rahatlıyor, biz iki ay gönüllü çalıştık. Konaklamaya hiç para vermemiş olduk böylece, kendi çadırımızda kaldık. Yemek de yarı yarıya gibiydi. Ön göremediğimiz bazı şeyler oldu, mesela Barış’ın çantası yırtıldı, hem de ilk gün 🙂 Dikmeye çalıştık olmadı, yenisini aldık. Peru’da bir gece hastanede yattım ve bu da ekstra bir durumdu…Tüm bunlara rağmen seyahate ayırdığımız para yetti. Normal şartlarda günlük toplam 5 dolar harcadığımız da oldu, 20 dolar da… Gönüllülükte hiç harcamadığımız günler de… 

Barış: Kaçınamayacağınız giderleriniz oluyor. Pasaport, vize, uçak bileti. Güney Amerika için uçak biletleri 1000 dolardan başlıyor (Brezilya daha ucuz olabilir belki fakat biz orayı hiç düşünmediğimiz için bakmamıştık). Geri kalan da aslında sizin konfor tercihinize göre değişiyor.  Eğer “yolculuk yapmak için minimum gider ile seyahat etmek benim için uygun” diyorsanız “günlük 10 dolara seyahat” tarzı kitaplar mevcut. Ben bütçe çıkarıldıktan sonra, bütçenin üstüne yüzde onluk bir pay konup gidilmesini öneririm acil durumlar için. 

Seyahat sırasında karşılaştığınız zorluklar nelerdi?

Barış: Biz “Güney Amerika’da şu an yaz, sıcak olur” diye düşündüğümüz için çadırda kaldığımız ilk gönüllülüğümüzde soğuk çok zorladı. Üç hafta kadar o çadırda kaldık. Fakat bu zorluğa alışınca bir daha uyuduğumuz hiçbir yer problem olmadı. “Güney Amerika zaten ucuz” diye düşünürken Şili’nin ve tüm turistik bölgelerin pahalılığı bizi zorladı. Bunu da kendi yemeğimizi yaparak ve en ucuz ürünlerden biri olan şarabı bol bol tüketerek aştık. Bizim için sorunlar bunlar oldu ama herkes için değişebilir tabii… Ön göremediğiniz durumlar size zorluk olarak dönebiliyor. Önemli olan zorluklara takılmadan deneyimlemeye devam etmek.

Başak: Arjantin ve Şili çok büyük ülkeler, bu yüzden uzuuuun otobüs yolculukları bizi zorladı. Molasız 27 saat yolculuk yaptık örneğin ilk günlerimizde. Evet, tuvalet var otobüste, koltuklar çok rahat ama hava almak, yürümek istiyor insan bazen… Sonra, ben Peru’da hastalandım, molasız ve yaklaşık 30 saat süren otobüs yolculuğu sırasında yol kenarında durduğumuzda arabaya binen teyzelerden aldığım yiyecek yüzünden mi, yoksa içtiğim meyve suyundan mı emin olamadım. Tifo oldum. Geçmiyordu, bir gün hastanede yatmak zorunda kaldım. Sürekli bir arada olmanın zorluğunu yaşadık. Her yere birlikte gidiyorduk. Tabii ki birbirimize alan açıyorduk, kendi zamanlarımız oluyordu ama küçücük şeylerden tartıştığımız zamanlar oldu. Bu bizi hem zorladı hem de güçlendirdi.

Seyahatin size kattıkları neler oldu?

Barış : Çok şey var aslında ama pratik olarak hızlı ve küçük çanta yapma, İspanyolca pratiği ve güçlü bacaklar diyebilirim. Fakat bence asıl kazanımımız ilişkimizde oldu. Dört buçuk ay neredeyse hep başbaşaydık. Hızlandırılmış bir ilişki simülasyonuna girmiş gibi olduk. Başak neyi sever, neyi sevmez, neye nasıl tepki verebilir artık daha iyi biliyorum. 

Başak : Belirsizliğin içerisinde zorluklar da, sonsuz ve güzel ihtimaller de olabileceğini deneyimledik.

Oradaki birkaç ayın gün gün, hafta hafta planını yapmamıştık ve bu bize esneklik kazandırdı. Bunun dışında;

çok tüketen insanlar değildik zaten ama evimizi ve ihtiyacımız olan birkaç şeyi sırtımızda taşırken aslında ihtiyacımız olan şeyin gerçekten ne kadar az olduğunu fark ettik.

Bir gün şunu yazdım defterime ‘’Çok basit! Bir çanta, bir çadır; bazen bir oda bir mutfak, bazen üstünü örtecek bir tulum, bazen bir tabak ve ateş üstünde pişirilen yemek…’’ Yetiyordu bunlar işte… Dünyaya ve hayata güvenmeyi unutuyoruz ya bazen, bu yolculuğun bana kattığı şeylerden biri de bu güven oldu diyebilirim. Bir başka şey; gönüllü çalışırken ‘’yapamam’’ diye başladığım işleri aslında yapabildiğimi farkettim. Hiçbir şey mükemmel olmak zorunda değil diyordum ama öyle olmasını da istiyordum. Bu çelişkiden kurtulmaya ve kendi kendime koyduğum sınırları da kaldırmaya başladım. Son olarak; çok klişe olacak ama insan gerçekten yoldayken kendine daha çok dönüyor. Zayıflığını da görüyor, güçlü taraflarını da. Kendinin ve yanındaki kişinin… 

Seyahat sizin için ne anlama geliyor?

Başak: Dünyayla, tüm canlılarla daha çok temas halinde olmak demek benim için. Telaşa gelmeden, acele etmeden yol almak demek. Kimi zaman kaybolmak, kaybolmanın tadını çıkarmak, esnek olmak… İstediğimde yol almak, istediğimde de durmak… Keşfetmek demek; kendini başkalarını, dünyayı. Son olarak değişim ve dönüşüm de demek bana göre… Yolculuk, değiştirir ve dönüştürür insanı. Kattıklarıyla, azalttıklarıyla aynı insan olarak dönmez insan…

Barış: Seyahat benim için deneyimlemek demek. Şöyle bir örnek vermek isterim; geçenlerde arkadaşlarımızın aldığı yeni televizyonu test etmek için toplandık ve 4k videolar izlemeye başladık. Bu arada bir Peru videosu denk geldi. İnanın benim gördüğüm Peru’dan kat be kat güzeldi.

Görmek istediğiniz her yerin olduğundan daha güzel halleri internette mevcut artık ve evinizden çıkmadan bu yerleri görebiliriz. Ancak deneyimleyemeyiz.

Ben gittiğim yerdeki insanlarla iletişime geçmeyi, dillerini, şivelerini öğrenmeyi, yemeklerini tatmayı, müziklerini dinlemeyi, içkilerini içmeyi, onlara kendimi anlatmayı, yaşadıklarımı ve gördüklerimi paylaşmayı seviyorum. 

Dünyayı dolaşmak ve dünyayı tanımak iki ayrı kavram, sizce turistik geziler dünyayı tanımak ve anlamak için yeterli mi? 

Barış: Turistik gezilerden ben turları anlıyorum. Turlar bir bölge/ülke hakkında fikir veriyor fakat şirketin ve rehberin size sunduğu ile sınırlı. Tabii ki yoğun çalışanlar için hızlandırılmış turlar güzel bir seçenek olabilir fakat her gün ya da iki günde bir şehir değiştirmeyi gerektiren seyahatlerin de kısıtlı bir deneyim sunma imkanı olduğunu düşünüyorum. Bir filmin sadece en güzel sahnelerinin konduğu bir fragmanı izlemek gibi. 

Başak: Turistlerin çok olduğu yerlere giderek de orada gerçekten keyif alarak gezmek, orada bulunmanın bilincinde olmak, yaşanmışlığı hissetmek de anlama çabasıdır bana kalırsa. Biz mesela bu yolculukta turistik gezilerin yapıldığı birkaç yere gittik. Machu Picchu onlardan biriydi. İlk gittiğimizde sisli ve yağmurluydu ama bu hava gizem katıyordu o kente. İçeride bize dediler ki, şu yoldan giderseniz yukarda ‘’Güneş Kapısı’’ var. İnkalar, zamanında Cusco’dan buraya İnka yolundan günlerce yürüyerek geldiklerinde kente giriş yaptıkları kapıymış burası. 1-1.5 saatte çıkılıyor oraya, çıktık, hâlâ  sis vardı. Bizim için o yolu çıkmak bile çok güzeldi ve İnkalar’ın giriş yaptığı kapıyı, oradaki taş yapıyı görmek, 500 yıl önce buradan İnkalar’ın geçtiğini bilmek… Normalde manzarası da çok güzelmiş fakat sis yüzünden hiçbir şey görünmüyordu. Bir kadının bu durumdan defalarca yakındığını, başka birinin de ‘’sadece taş görmeye mi çıktık buraya’’ dediğini duyunca fark ettik ki bazı insanlar için önemli olan bir şey ters gittiğinde diğer bütün deneyimleri yok sayıyorlar, doğada olduklarını bile unutuyorlar. Dünyayı tanıma çabası turistik gezi olsun ya da olmasın, kişiyle ve onun algısıyla, farkındalığıyla ilgili… Çünkü biz de oradaydık ve farklı şeyler algılıyor ve hissediyorduk. Bununla ilgili son olarak şunu söyleyebilirim; Oruç Aruoba Yürüme kitabında der ki:

‘’ Önemli olan, bir yerde bulunmak değil, bulunduğu yerin bilincinde olmaktır; aynı şekilde, yolda olmak değil, yürüdüğü yolun bilincinde olmak… Yer de yön de, yol da bilinçtir… ’’

Güneş Kapısı

Seyahat ederken bir yandan para kazanmak bir yandan insanlar için faydalı olmak mümkün mü?

Başak: Mümkün tabii. Özellikle serbest çalışıyorsanız mümkün, tabii yolculuğa iş götürmek isterseniz 🙂 Daha uzun süre kalacaksanız  hostellerde, kafelerde çalışabilirsiniz. Tabii bunun için birazcık gidilen yerin dilini bilmek gerekebilir. Ya da çoğu seyahat eden kişinin yaptığı gibi blog yazarı veya youtuber olup para kazanılabilir. Sponsorluklarla seyahat eden ya da gezdiği yerlere tur düzenleyerek para kazananlar da var. Biz hiçbirini yapmadık. Vaktimizi yolculuğa ve gönüllülüğe ayırdık. Biz daha çok oradaki insanlara faydalı olmak istedik. Bir de anın tadını çıkartmak ve orada karşılaştığımız kişilerle paylaşımda bulunmak…

Barış: Yolda hem çalışıp hem gezen insanlarla tanıştık. Daha uzun süre kalsaydık bunu biz de düşünürdük büyük ihtimalle. Fakat biz gönüllü çalışma ile yolumuza devam etmeyi seçtik. Gönüllülük hem sizi mutlu eder hem de size iş veren kişileri. İnsanlarla daha derin bağlar kurmanıza vesile olur. Bir yandan da masraflarınızı azaltır. Ben gönüllü çalışmaktan çok memnundum. İşin içine para girince ilişkiler saflığını yitiriyor.

Bu tür seyahatler için takip edilebilecek bloglar ya da şahıslar kimler?

Barış: Bizim yolculuğumuzda hem ilham hem cesaret verme anlamında Hasan Söylemez çok etkili oldu. “Hayallere Yolculuk” isimli youtube projesini izlemenizi özellikle tavsiye ederim. Çanta hazırlama araştırması yaparken de Yiğit Can İç’e denk geldik. Onu keşfettiğimizde Güney Amerika gezisindeydi. Bu yüzden videolarından çokça yararlandık. Sempatik, içten birisi.

Başak: Herkes, hayalini kurduğu yolculuğa en yakın gördüğü kişileri takip eder. Barış’ın söyledikleri dışında ben birkaç senedir Dicle Doğan’ı da severek takip ediyorum -instagram: hareketamiri-. Bu tür seyahatler yapmıyor o aslında, yürüyerek seyahat ediyor ve bir gezgin değil; bir hacı. Gerçekten ne yaşıyorsa, ne hissediyorsa onu paylaştığı için de onu takip etmek hoşuma gidiyor.. Yolun, yolculuğun güzelliklerini de zorluklarını da anlatıyor. İnsanları ‘’bakın ben yürüyorum, haydi siz de seyahat edin, yola çıkın’’ gibi cümlelerle boğmuyor. Tavsiye vermiyor, deneyimleyerek ve kendinize güvenerek yola çıkabilirsiniz, diyor sadece.  Yürüyüşleri, yaptığı işler, duygu ve deneyimlerini anlattığı paylaşımlarıyla bana ilham veriyor.