Korona virüsü nedeniyle ülkemizde sağlığımız için alınan tedbirlerden biri de okullarda eğitime ara vermek oldu. Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk önce 16-30 Mart tarihleri arasında eğitime ara verileceğini, ilk haftanın tatil olduğunu, ikinci hafta ise uzaktan eğitim yapılacağını duyurdu. İki hafta ara sona erdiğinde ise 30 Nisan’a kadar eğitimin uzaktan devam edeceğini bildirdi. Üzerine basa basa ve tekrar tekrar şunu dile getirdi: ‘Bu bir tatil değil, sağlığımız için alınan bir tedbir. Eğitim devam ediyor. Bu bir tatil değil.’
Eğitim zorunlu olarak uzaktan devam ediyor. Peki uzaktan eğitim nedir?

Uzaktan eğitim, en genel tanımıyla öğreten ve öğrenenlerin aynı fiziki ortamda bulunmadıkları halde öğrenmenin gerçekleştiği bir eğitim modelidir. Tarihi 1700’lü yıllara dayanır. Uzaktan eğitim ilk olarak posta yoluyla gerçekleşir. Öğretmenler hazırladıkları kitap ve öğretim materyallerini öğrencilere posta yoluyla gönderir. Öğrenciler de kendilerinden istenen etkinlikleri ya da soruların cevaplarını yine mektup şeklinde posta yoluyla öğretmenlerine gönderir.
1900’lü yıllarda radyo ve televizyon aracılığıyla asenkron (eş zamansız, tek taraflı) şeklinde devam eder. Öğreten radyo ya da televizyondan anlatır, dinleyen ve izleyenler öğreteni takip eder.
2000’li yıllarda ise teknolojinin geldiği nokta itibariyle uzaktan eğitim daha da yaygınlaşır. Bilgisayar ve web tabanın sağladığı kolaylıkla senkronize (eş zamanlı, interaktif) bir şekilde yüz yüze eğitime en yakın düzeye gelir. Özellikle üniversiteler örgün öğrenime devam edemeyen ya da yaşam boyu öğrenmeye istekli bireyler için bu sistemi uzun zamandır kullanmakta.

Aslında uzaktan eğitim bir çatı kavramdır. Üç yüz yıl önce kullanılmış posta ile eğitime de; radyo, televizyon ya da video ile öğrenmeye de; günümüzde kullandığımız çevirim içi öğrenmeye de uzaktan eğitim denir. Kısacası uzaktan eğitim döneme ya da sahip olunan teknolojik unsurlara göre değişse de öğrenmenin insan yaşamındaki temel ihtiyaçlardan biri olduğu gerçeğini değiştirmez.
Uzaktan eğitim genellikle bireylerin kendilerinin tercih ettiği bir sistemdir. Çünkü örgün eğitime katılacak koşulları sağlayamayan bireyler için büyük kolaylıktır. Ancak Korona virüsün daha fazla yayılmasını engellemek amacıyla alınan tedbirler ile 18 milyon örgün öğretim öğrencisi için zorunlu hale gelmiştir. Bu süreç 6-18 yaş aralığındaki örgün öğretim öğrencilerinin birçoğu için ilk uzaktan eğitim deneyimidir.

Uzaktan eğitimin iki haftasını geride bıraktık. Öğrenciler TRT üzerinden EBA (Eğitim Bilişim Ağı) aracılığıyla kendileri için hazırlanmış eğitim videolarını takip ediyorlar. İlkokul, ortaokul ve lise düzeyinde hazırlanan içerikler belirlenen ders saatinde televizyon, tablet ya da cep telefonlarından takip edilebiliyor. Kaçıranlar ya da yeniden izlemek isteyenler için programın tekrarı veriliyor. Ayrıca öğretmenler kendi hazırladıkları içerik, etkinlik, alıştırma ya da testleri internet üzerinden EBA’da paylaşabiliyor. Öğrencilerin bu etkinlikleri yapıp yapmadıklarını, testleri çözüp çözmediklerini ya da test sonuçlarını takip edebiliyor.
EBA, Fatih Projesi ile eğitim hayatımıza girmiş bir sistem. ”Türkiye Cumhuriyeti Milli Eğitim Bakanlığı tarafından kurulan sosyal nitelikli eğitsel elektronik içerik ağı.’’ şeklinde açıklanıyor. Konu içerikleri, videolu anlatımlar, örnek soru çözümleri, testler, ders kitapları ile öğrenci ve öğretmenlerin iletişim kurabilecekleri mesajlaşma gibi imkanları EBA’da bulmak mümkün. Yakın zamanda EBA üzerinden sanal sınıf ortamında eşzamanlı derslerin yapılması planlanıyor.
Öğretmen, idareci, veli ve öğrencilerin kendi şartlarını zorlayarak uzaktan eğitimi en verimli hale getirmek için çaba sarf ettiklerini söylemek mümkün. Telefon ve internet üzerinden de iletişim kurarak eğitimin aksamaması için herkes gayret etmekte. Zorunlu uzaktan eğitim sosyal medyanın da gündeminde. Bu sürecin kahramanları sosyal medyada uzaktan eğitimle ilgili dönüt vermeye başladılar. Kendi tecrübelerim ve sosyal medya dönütleri bir sonraki yazıda.
Sağlıkla kalın.
Selime Güneş / Lise Edebiyat Öğretmeni