Yaşamı Korumak İçin 7 Yılımız Var

Güncelleme Tarihi: 23 Ağustos 2022

Manhattan’ın ünlü Union Meydanı’ndaki Metronome isimli enstalasyon geçtiğimiz haftaya kadar çok detaylı bir şekilde saati gösteriyordu. 19 Eylül’den beri ise küresel ısınmanın yerküremiz üzerindeki etkileri geri döndürülemeyecek bir noktaya gelmeden önce harekete geçmek için ne kadar zamanımız kaldığını hatırlatıyor.

7 Yıl ve Giderek Azalıyor 

Jeenah Moon / The New York Times

 

New York’ta 21-27 Eylül 2020 tarihleri arasındaki hafta İklim Haftası olarak çeşitli etkinliklere sahne oluyor. Andrew Boyd ve Dan Goland da bu çerçevede “The Climate Clock” (İklim Saati) adını verdikleri yerleştirmelerinde iklim değişikliğinin yol açtığı ekolojik zarara dikkat çekmek istiyorlar. Geçtiğimiz hafta sonu Metronome’un LED ekranında dünyanın bir son tarihi olduğu yazısının ardından saat geriye doğru işlemeye başladı. Karbon salınımı sorununa sürdürülebilir çözümler sunmamız için bu yazıyı kaleme aldığımız sırada 7 yıl, 98 gün, 19 saat, 48 dakika ve 23 saniyemiz bulunuyordu. Şu an ne kadar zamanımız kaldığını görmek istiyorsanız Climate Clock adresini ziyaret edebilirsiniz.

Sanatçılar ekrana yansıyan saatin Berlin’de iklim değişikliği üzerine çalışmalar yapan Mercator Research Institute on Global Commons and Climate Change tarafından yapılan hesaplamaları kaynak aldığını belirtiyorlar. Yerleştirme 27 Eylül’e kadar meydandan geçen insanları anbean uyarmaya devam edecek.

Kamusal Sanat Çalışmaları Dünyayı Kurtarır mı?

SO? Mimarlık’ın Suda Yaşam projesinden prototip. 4. İstanbul Tasarım Bienali’nde sergilenen yüzen evler olası deprem sonrasında bir çözüm olabilir mi?

Bu tür kamusal sanat çalışmalarının davranışlarımızı ne kadar etkilediği konusunda şüpheler olabilir. Büyük bir meydanda size dünyayı kurtarmak için ne kadar zamanınız kaldığını hatırlatan dev bir saatin saniyelerini yavaşlatmak için harekete geçer miydiniz? Bizi uyandırmak için ortaya konan enstalasyonlar gerçekten amaçladıklarına ulaşıyorlar mı, yoksa sadece sanatçıların isimlerini duyurmaya mı yarıyor bu işler? İki yönlü bir akış var bana kalırsa. Çok kötümser olmamak gerek. Sürekli göz önünde olan ve dile getirilen konulara dair bir duyarlılık kapısı açıldığı aşikar. Keşke ülkemiz de bu türden çalışmalara daha çok ev sahipliği yapsa…

Dünyanın öte tarafında bizler bu türden yerleştirmeleri görmek için genelde bienal zamanlarını bekliyoruz. Onların da ne kadar ses getirdikleri ve hatırlandıkları ortada. Eğer kültür-sanat sektörü içinde değilseniz aklınıza hemen gelecek bir iki tane iş çıkabilir. O da belki. İnsan ve doğa ilişkisini eserlerine yansıtan sanatçılarımız kısıtlı bir zaman diliminde kısıtlı bir kitleyle buluşuyor çoğu zaman. Kısıtlı imkanları da göz ardı etmemek gerek. Sürdürülebilirliğin ne kadar önemli olduğunu ve gezegenimiz için çalan tehlike çanlarını Türkiye’de de daha çok anlatmak, göstermek gerekiyor. Mesela Taksim’de dört başı mamur bir enstalasyon olsa ve İstanbul’da büyük bir depremin yaklaştığını her sabah ve her akşam bize hatırlatsa bazı şeyler değişir miydi, sizce? Az da olsa?