Veganlık, minicik bir cümleyle tanımlamak gerekirse, hayvansal gıda yememek ve hayvansal ürün içeren herhangi bir eşya da ürünü kullanmamaktır. Sanılanın aksine, sadece bir beslenme biçimi değildir, hayvanlara ve dolaylı olarak doğaya zarar veren herhangi bir ilişkide yer almamak demektir. Veganizm ise doğanın hiçbir parçasına zarar vermeyen, sürdürülebilir bir yaşam biçimini ve bu yaşam biçiminin arkasında yatan felsefeyi ifade eder. Kısacası veganizm; et, yumurta, bal, balık, peynir gibi havyansal ürünleri yememeye ve hayvanlardan elde edilmiş bazların kullanıldığı ürünleri kullanmamaya indirgenemez. Peki veganizm nedir, ne değildir?
Beslenmede Veganizm Nedir?
Fotoğraf: Dan Christian
Vegan beslenmek, ölü hayvan bedeni yememek ve canlıların kendi yaşamlarını sürdürebilmek için ürettikleri ürünleri çalmamaktır. Dişi memeliler, aynen insanlar gibi, doğum yapıp dünyaya yeni yavru getirdikleri zaman süt üretirler ve bu üretilen süt yavrunun fiziksel/zihinsel gelişimi için besindir. Arıların yaz boyu topladıkları bitki özlerinden ürettikleri bal, kovanlarından dışarı çıkmadıkları kış günlerinde yaşamlarını sürdürebilmeleri için stokladıkları güçlü bir besindir.
Dünyamızdaki kuşların %90’ını kümes hayvanlarının oluşturduğunu biliyor muydunuz? Kümes hayvanları bir A4 kağıt büyüklüğündeki alanlarda sürekli yapay olarak döllenip yumurta vermeye zorlanır ve sonra da yenmesi için kesilirler. Büyükbaş hayvancılıkta da durum pek farklı değil. Hayvanlar daracık alanlarda hapis gibi tutuluyorlar. Tükettiğimiz süt, dişi büyükbaş ve küçükbaş hayvanlardan geliyor, ancak bu hayvanlar doğal olarak sürekli gebe kalıp süt üretemeyeceklerinden, ömürlerini yapay döllenme ile geçiriyor, sürekli gebelik hissi yaşıyor ve sürekli süt veriyorlar. Veganizm, biz insanlar bir dilim peynir yemenin keyfini çıkaracağız diye, binlerce hayvanın bu zulme maruz kalmasını reddediyor.
Ancak gerçekten doğa dostu bir beslenme biçimi, sadece hayvan ürünlerini yemeyerek mümkün değil. Mevsim dışı ya da endüstriyel tarım ürünü sebze ve meyveleri yemek de hayvanların yaşam alanlarına zarar veriyor. Tarım zehiri olan pestisitler kullanılarak yapılan endüstriyel tarım, hayvanların yaşamını mümkün kılan doğal kaynakları da zehirliyor. Domates tarlasına pestisit sıkıldığında, bu pestisitler toprağa ve suya da karışıyor, bitkinin yaprağı ya da çiçeğine yapışan pestisitlerin arılar, kelebekler, kuşlar yiyor ve zehirleniyorlar. Dolayısıyla veganizm, sadece hayvan ürünü yememeye indirgenemez; hayvanlara ve doğaya dolaylı olarak zarar veren gıda üretim biçimlerini de dışlar. Veganizm, bir bütün olarak doğa dostu beslenmek demektir.
Kozmetik ve Temizlikte Veganizm
“Save Ralph” filmini izlemeyen kalmadı sanırım. Kozmetik ve temizlik dünyasına hükmeden markaların yarısı, ürünlerini hayvanlar üstünde test ediyor. Bu nedenle uzun yıllardır, “vegan” sertifikalı ürünler var, bu ürünlerin üretiminde hayvanlar üstünde test yapılmıyor ya da ürünlerin elde edilmesinde hayvansal ürün kullanılmıyor. Veganizmi, doğa dostu yaşam felsefesi olarak düşünürsek doğaya ve hayvanlara zarar vermeyen kozmetik ve temizlik ürünlerinin tercih edilmesini anlayabiliriz. Veganizm, hayvanlara doğrudan değil dolaylı olarak da zarar vermemeyi kapsar. Kullandığınız bir şampuan hayvanlar üstünde test edilmemiş ve hayvansal bir ürün içermiyor olabilir (rujlarda balina yağı, sabunlarda ise keçi sütü ya da bal olabiliyor, şimdilerde ise salyangoz kremleri kötü bir trend). Ancak eğer doğal kaynakları kirletecek zararlı kimyasallar içeriyorsa, doğaya zarar veriyor, su kaynaklarını zehirliyor ve bu kaynaklardan su içen canlılara da zarar veriyor. Bu, tüm temizlik ve kozmetik ürünlerimiz için geçerli. Tercih ettiğimiz ürünlerin sadece hayvanlar üstünde denenmemiş olması yeterli olmaz, doğaya ve doğal kaynaklara da zarar vermemesi, zararlı kimyasallar içermemesi gerekir. Veganizm felsefe olarak bunu gerektirir.
Yani, Nutella’da hayvansal gıda olmayabilir, ama palm yağı var ve palm yağı elde etmek ürüne Amazonlar’ın yarısı yok edildi, yani binlerce canlının evi ve gezegenimizin akciğerleri. Hindistan cevizi yağı, muhteşem faydaları ile biliniyor ancak toplanması pek zahmetli olan bu meyveyi toplamak için bu işin ustaları olan orangutanların pek çok şirket tarafından köleleştirdiği biliniyor. Bal yemiyor olabilirsiniz ancak mumları seviyorsanız ve “doğal” olduğu için balmumundan elde edilmiş mumlar kullanıyorsanız dikkatli olmalısınız.
Bitkilerin De Canı Yok Mu?
Fotoğraf: Ashley Yann
Olmaz olur mu! O zaman bitkileri de mi yemeyelim? Yani elma da mı yemeyelim? O zaman ne yiyeceğiz?
Bitkiler, gezegenimizin gerçek üreticileridir. Yaşamaları için bereketli ve sağlıklı topraklara, tertemiz su ve havaya ihtiyaç duyarlar, doğadan aldıklarını meyve, sebze ve tohum olarak doğaya verirler. Yaşamak için ya da yeniden üretebilmek için ürettikleri sebze ve meyvelerin kendilerine ihtiyaçları yoktur. Dolayısıyla bir elmanın meyvesini, bir domates fidesinin domatesini yemek, fidenin ya da ağacın kendisine zarar vermiyor. Bitkilere zarar veren şey, kirli toprak, kirli hava ve kirli sudur. Bitkilerin canı var, bunun için doğayı kirletmemeliyiz ki yaşasınlar.
Bitkiler de canlı, et yemek ile elma yemek arasında fark yok!
Nevşin Mengü’nün bu konuya harika bir yanıtı var: “Çocuğunun önünde domates ve salatalık doğrayıp salata yapıyor ve ona yediriyorsun değil mi? Sorun yok. Ama çocuğunun yanında tavuk öldürüp sonra onu tencereye koyup pişirmiyorsun ya da inek katledip sonra onun etini mangala atmıyorsun. Demek ki fark var! Hem de çok büyük bir fark!”

Kapak Fotoğrafı: Simon Berger