Türkiye, insanlık medeniyetinin gelişmesinde önemli kırılım noktalarının yaşandığı Anadolu ve Mezopotamya topraklarının tam ortasında yer alan bir ülke olarak günümüzde dünyanın en eski yerleşim yerlerine ev sahipliği yapmaktadır. Anadolu tarihini daha iyi öğrenmek ve ayağımızı bastığımız toprağın altındaki kültürel değerleri daha iyi kavramak için Türkiye’deki medeniyetin ilk izleri hakkında bilgileri toparladık. İşte Türkiye’nin en eski yerleşim yerleri…
Anadoluda İnsan Yaşamının Tarihi
İnsanın evrim tarihine göre günümüzdeki modern insan olan Homo Sapien Sapiens’in Afrika kıtasından geldiği düşünülür. Yaklaşık olarak 2.5 milyon yıl önce evrimleştiği düşünülen Homo cinsi, ilerleyen dönemlerde gelişimini sürdürerek Afrika’dan çeşitli coğrafyalara yayılmayı başarmıştır.
Son yapılan çalışmalara göre Anadolu’da ilk insan izleri, 1.5 milyon yıl öncesine dayanır. İlginç bir hikayeye sahip olan Denizli İnsanı’nın günümüzden 1.5 milyon yıl önce Denizli yakınlarında yaşadığı düşünülür. Aynı zamanda bilinen en eski tüberküloz hastalığına sahip olan Denizli İnsanı, Anadolu’da insan yaşamı için ilklerden biri olarak görülür.
Verimli topraklarıyla dikkat çeken Anadolu, zaman içerisinde insanların avcı toplayıcı kültürden tarıma dayalı yerleşik hayata geçişinde önemli bölgelerden biri olmayı başarmıştır. Anadolu’da ilk yerleşik insan yaşamının M.Ö 12.000 yılından daha da önceye dayandığı kabul edilir. Aynı zamanda ilk kapsamlı uygarlıklar olarak kabul edilen Hatti, Akad, Asur, Luvi ve Hitit uygarlıkları, Anadolu’da ortaya çıkmıştır. Ayrıca insanlığın ilk yazılı ve sözlü anlatılarının Anadolu toprakları ve çevresinde doğduğu düşünülür.
Türkiye’deki En Eski İnsan Yerleşkeleri Hangileri?
Önceki başlığımızda Anadolu tarihinin insanlık medeniyeti için büyük önem taşıdığını belirtmiştik. Anadolu’daki en eski yerleşim yerleri, tarih öncesi çağın üç bölümünde detaylıca incelenebilir. Türkiye topraklarında yerleşik medeniyet kültürünün kanıksanmasıyla birlikte Kalkalotik Çağ ve sonraki dönemlerde Anadolu’da insan yaşamına sıklıkla rastlanmaya başlamıştır.
Paleolitik Çağ
M.Ö 600 bin ile 10 bin yılları arasını kapsayan Paleolitik Çağ, Anadolu’da kültürün evrimi için son derece önemli çağlardan biri olarak kabul edilir. Tespit edilen yerleşim yerleri ışığında Anadolu’da ilk insan yerleşimi izleri, günümüzde dahi Paleolitik Çağ’a kadar gözlemlenebilir.
Yarımburgaz Mağarası
İstanbul’da Küçükçemece Gölü’nün 1.5 kilometre kuzeyinde yer alan Yarımburgaz Mağarası’nda, Alt Paleolitik Çağ’a ait el aletleri bulunmuştur. Türkiye’deki en eski yerleşim yeri olarak kabul edilen Yarımburgaz Mağarası’nda toplanan hayvan fosilleriyle birlikte Paleolitik Çağ dönemi insanlarının avcı ve toplayıcı kimliğinde alet yapımı ve kullanımını benimsediği gözlemlenebilir.
Karain Mağarası
Batı Toroslar’da bulunan Şam Dağı’nın Akdeniz’e bakan tarafında doğal yollarla oluşmuş bir mağara olan Karain Mağarası, 500 bin yıl önceye dayanan yaşam izlerine sahiptir. İlk defa 1946 yılında yapılan kazılarla ortaya çıkartılan Karain Mağarası tarihi, Paleolitik Çağ’a kadar dayanan geçmişiyle birlikte Anadolu’da insan varlığına ışık tutmaktadır.
Mezolitik Çağ
M.Ö 10.000-8.000 yılları arasını ifade eden Mezolitik Çağ, tarih sonrası medeniyetlere daha yakın toplumların ortaya çıkmaya başladığı ve çoğu kültürün doğuş noktası olan Neolitik Çağ ile Paleolitik Çağ arasındaki bir dönem olarak görülmektedir. Mezolitik Çağ, aynı zamanda Anadolu’da alet kullanımının yer aldığı kapsamlı tarımın başlangıcı olarak da kabul edilir.
Öküzini Mağarası
Antalya’da yer alan Öküzini Mağarası, ismini mağara duvarlarına boyanmış bir şekilde bulunan öküz tasvirlerinden alır. Neolitik ve Kalkolitik çağlara dair yaşam izleri de barındıran Öküzini Mağarası’nda yaşamın izlerine M.Ö 17 bin-16 bin yıllarına kadar rastlanabilir. Mağaranın belirli bir dönemde mezarlık olarak kullanıldığına dair önemli işaretler de bulunur.
Şarklı Mağara
Gaziantep’in Dülük köyü yakınlarında bulunan Şarklı Mağara’nın tarihi, ilk defa 1982 yılında gerçekleştirilen sondaj çalışmasıyla birlikte ortaya çıkmıştır. Anadolu’nun en eski yerleşim yerleri arasında yer aldığı düşünülen Şarklı Mağara’da Ortataş dönemine ait çeşitli aletler ve Yontmataş dönemine ait bulgular tespit edilmiştir.
Neolitik Çağ
Doç. Dr. Sevcan Yıldız’ın deyimiyle Anadolu’da insan yaşamının A’dan Z’ye değişim gösterdiği Neolitik Çağ, Türkiye’deki en eski yerleşim yerleri açısından büyük önem teşkil etmektedir. Yeni Taş veya Cilalı Taş isimleriyle de adlandırılan Neolitik Çağ, tarım temelli medeniyetin gelişmesiyle birlikte bireysellikten toplumsallığa dönüşün yapı taşlarını içerisinde taşır. Neolitik Çağ’ın Anadolu’da M.Ö 8 binli yıllarda başladığı düşünülür.
Çayönü
Diyarbakır’da yer alan Çayönü, Anadolu’da Neolitik Çağ yerleşimlerinin ilk örneklerinden biri olarak kabul edilir. M.Ö 8200-2000 yılları arasında yerleşim izleri barındıran Çayönü, tarihte ilk defa köpeklerin evcilleştirildiği yer olarak bilinmektedir. Çayönü ayrıca tarih öncesi dönemde sanata dair dikkate değer buluntulara ev sahipliği yaptığı için erken insan kültürü için büyük önem taşır.
Çatalhöyük
UNESCO Dünya Mirası’nda da yer alan Çatalhöyük, tarihi Neolitik ve Kalkolitik Çağ’a uzanan bir antik kenttir. Çatalhöyük’te yerleşimin 9 bin yıl öncesine kadar dayandığı düşünülür. Konya’da bulunan Çatalhöyük, tarih boyunca Bizans devletine kadar sıklıkla medeniyetler tarafından yerleşim yeri olarak kullanılmıştır.
Çeşitli bölümlerden oluşan antik kentte saray, tapınak, ortak kullanım alanı ve depolama alanı saptanmıştır. Ayrıca Anadolu’daki en eski tapınak olduğu düşünülen Doğu Höyük, Çatalhöyük Antik Kenti içerisinde yer almaktadır. Çatalhöyük’ün nüfusunun belirli dönemlerde 10 bine kadar ulaştığı belirtilir.
Göbeklitepe
Şanlıurfa’nın Örencik köyü yakınlarında bulunan Göbeklitepe, sıklıkla kaynaklarda “tarihin sıfır noktası” olarak nitelendirilir. Yan yana dizilen dikilitaşlarla birlikte insanların ve hayvanların betimlendiği düşünülen alanın, aslında bir tapınak olduğu düşüncesi, medeniyet tarihi açısından kanıksanmış bilgileri yıkmıştır. Tarihsel olarak en az 11.600 yıl öncesinde insan yerleşimine ev sahipliği yaptığı düşünülür.
Göbeklitepe’nin keşfine kadar bilim insanları, süregelen bir düşünceyle tarih öncesi çağ insanlarının göçebe küçük gruplar halinde örgütlenen avcı-toplayıcı sosyal yapılar şeklinde yaşadığını düşünüyordu. Ancak yapılan kazılar kapsamında Göbeklitepe’de bulunan taş yontuları, semboller ve motifler, kalıntıların aslında bir tapınağı işaret ettiğini, yani sanılandan çok daha önce insanların karmaşık sosyokültürel bir yapı geliştirdiğini ortaya koydu.
Belirli bir dönemde bölge insanları için oldukça uğrak bir nokta haline gelen Göbeklitepe’deki devasa dikili taşların inşa ettirilmesi için en az 500 kişinin beraber çalışmış olması gerektiği düşünülür. Bu yönüyle Göbeklitepe, kapsamlı mimari çalışma açısından Mısır’daki ünlü piramitlerden çok daha eskiye dayanır.
Referans:
Anadolu ve Tarih Öncesi Çağlar – Doç. Dr. Sevcan Yıldız
Kapak Fotoğrafı: Wikimedia Commons