Sokak Hayvanları Gündemine Objektif Bir Bakış

Sokak Hayvanları Gündemine Objektif Bir Bakış

22 Aralık günü yaşadığı sitenin bahçesinde sahipli ve Pitbull cinsi iki köpek tarafından saldırıya uğrayan 4 yaşındaki Asiye, hepimizin yüreğini sızlatmıştı. Görüntülerinin de ortaya çıkmasıyla birlikte ülke çapında gündem yaratan bu olay, haliyle insanları kutuplaştırdı. 

Kimisi sokak köpeklerinin hepimizin sağlığı için tehlike arz ettiğini savunurken kimisi de onların masumiyetini vurguladı. Aradan geçen iki haftadan sonra neyse ki Asiye’nin durumu iyi. Kritik zamanları atlatıp gözünü açar açmaz ailesinden oyuncak ve hamburgerini istedi bile. Yalnız fitilini ateşlediği sokak hayvanları gündemi hala tartışılmaya ve önemini korumaya devam ediyor. O zaman bu gündemi tüm objektifliği ile ele almak için önce sokak hayvanları ile ilgili verilen demeçleri hatırlayalım. Sonra da bilimsel kaynaklar ve örnek uygulamalarla sorunu ele almanın yollarını arayalım.

Sokak Hayvanları Gündemi Herkesi Kutuplaştırdı

Sokak Hayvanları Gündemine Objektif Bir Bakış
Sokak hayvanları gündemine objektif bir bakış: Sokak hayvanları hakkında farklı görüşler

Fotoğraf: Igorov Syannykov

Asiye’nin uğradığı saldırıdan hemen sonra sosyal medya, sokaktaki dostlarımızla ilgili tam anlamıyla ikiye bölündü. Bir taraf köpeklerin saldırganlık gösterip insanları canından ettiği senaryoları ön plana çıkarırken diğer taraf ise köpeklerle birlikte huzur içerisinde yaşadığımız örneklere dikkat çekti. Zıtlaşma bu denli keskin ve büyük olunca da siyasiler konu hakkında bir pozisyon alma ihtiyacı hissettiler. 

İlk olarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Sahipsiz hayvanların yeri sokak değil barınaklardır. Belediye başkanlarına sesleniyorum. Sahipsiz hayvanları için ön alın, sıcak, güvenli barınaklar kurun” şeklinde net bir açıklamada bulundu. 

Hemen sonrasında da Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, 81 ilin valiliklerine ve belediyelere bir bildiri yolladı. Bildiriye göre patili dostlarımız sokaklardan toplanmalı ve barınaklarda “güzel” koşullar altında bakılmalıydı. 

Bu bildiriye uyarak Ordu, Afyon ve İstanbul’un Bağcılar ilçesinde sokak köpekleri toplatılmaya başladı ve nahoş görüntüler bir anda sosyal medyada kol gezer hale geldi. Bu arada tekrar hatırlatalım, Asiye’mize saldıran köpekler sahipli köpeklerdi. Haliyle konunun dönüp dolaşıp sokak hayvanlarına gelmesi ve ortaya çıkan görüntüler birçok insanın tepkisini çekti. Bağlantılı olarak Ankara Barosu: “Kanunen sokaklar hayvanların yaşama alanıdır.” açıklamasını yaparken Sarıyer, Beylikdüzü ve Karşıyaka belediyeleri gibi bazı belediyeler köpekleri toplamayacaklarını açıkladı. 

Gelinen son durum mu? Tabii ki bir Türkiye klasiği olarak ortalık Teksas’a dönmüş durumda. Her belediye bu hassas konuyu kendince bir uygulama geliştirip ele almaya çalışıyor. Madem öyle, biz de kendimizce en makul çözümü sunalım.

Sokak Hayvanlarını Anlamak ve Birlikte Yaşam Koşulları

Sokak Hayvanları Gündemine Objektif Bir Bakış
Sokak hayvanları gündemine objektif bir bakış: Sokak hayvanlarını anlamak

Fotoğraf: Sandeep Handa

Öncelikle tüm bu tartışmadaki en rahatsız edici nokta kutuplarla düşünmek. Yani iyi kötü, düşman dost ve haklı haksız gibi. Halbuki empati ve iletişim odaklı bir yaklaşıma sahip olsak neden birlikte yaşayamayalım ki? 

Saldırganlık, hiçbir köpeğin genlerinde doğuştan bulunmuyor. Bunu kendimizce yorumlayıp ortaya atmıyoruz, olabildiğince objektif ve bilimsel bir tavır takınmaya çalışıyoruz. Mesela Helsinki Üniversitesi’nde 9000 köpekle yapılan araştırmaya göre sahipli köpekler, ebeveynlerinin acemiliği ya da agresifliği yüzünden saldırgan hale geliyor. Sokak köpekleri ise benzer şekilde onlara uygulanan şiddet ya da olumsuz yaşam koşulları yüzünden agresifleşiyor.  

Hal böyle olunca korkuyla büyütülen sahipli bir köpek saldırganlık gösterirken mahalleli olarak iyi davrandığımız sahipsiz dostlarımız bizlerle uyum içerisinde yaşayabiliyor. Haydi diyelim ki sokaktaki dostlarımız da çeşitli sebeplerden ötürü travmatize oldular. Böyle bir durumda atmamız gereken ilk adım onları rehabilite etmek değil mi? Biz insanlar çeşitli travmalar yüzünden güçlükler yaşadığımızda rehabilitasyon ve terapiye ihtiyaç duymuyor muyuz? Sonuçta ülkemizde böyle uygulamalar da varken köpekleri bunlardan mahrum bırakmamamız gerek. 

Örnek olarak Karşıyaka Belediyesi, korkunun yarattığı kendini koruma içgüdüsüyle çeteleşip agresifleşen dostlarımızı bahsettiğimiz şekilde rehabilite ediyor. Her köpeğin karakter analizi yapılıyor ve saldırganlık sebepleri tespit ediliyor. Sonra da ver elini olumlu koşullandırma ve bitti gitti! Artık hayatı korku dolu algılamayan dostlarımızı aldıkları gibi kendi mahallelerine geri bırakıyorlar. Herhalde uygulama diğer belediyeler için meşakkatli geliyor ki Karşıyaka Belediyesi dışında bu insancıl çözüme yeltenen pek yok…

Özetleyecek olursak sahipli sahipsiz fark etmeksizin patili dostlarımız bu saldırgan tavırlarını korkudan ötürü sergiliyor. Durum buyken objektif olarak baktığımızda onları toplamak evet, bir çözüm sunuyor ancak bu çözüm kırılan parmağı tedavi etmek yerine kesmeye benziyor. 

Yani daha hayvan odaklı çözümler mevcutken dostlarımızı yaşam alanlarından koparıp almak aynı saldırganlık madalyonunun öteki yüzü adeta. Ateşe ateşle karşılık vermeye lüzum yok; modern sorunlar alternatif çözümler gerektirir. Biz de bir an önce elimizi taşın altına koyup bu çözümleri uygulamaya başlasak iyi olur.

Kapak Fotoğrafı: Naomi Salome