Güncelleme Tarihi: 3 Mayıs 2021
Çocuğa bakış değiştikçe çocuklar için yazılan metinler de değişiyor. Bugün çocuk metinleri; psikolojik, ahlaki, evrensel gibi değerleriyle ön plana çıkıyor. Yaşadığımız yüzyıldan çok önce üretilen çocuk metinleri ise farklı değerler göz önünde tutularak kaleme alınmışlardı. Bu sebeple bu metinleri, güncel olan bakış açısıyla değerlendirmek çok da sağlıklı değil. Özellikle kadınları seçilen, söz dinlemesi ve mutlaka evlenmesi gereken varlıklar olarak anlatan bu masallar, çocuklara sorgulayarak okumayı öğretmek için güzel fırsatlar veriyor.
Bu masallardan biri de Prenses ile Bezelye Tanesi. Bir çoğumuzun çocukken severek okuduğu, bir gariplik sezinlese de sevimli bulduğu bir masal bu…
“Zavallı bir prens her gün, kendisine uygun bir prenses arıyor, ama bulamıyormuş. Gece sarayına üzgün bir şekilde dönüyormuş.”
Masalın ana kahramanlarından biri bu prens… Kendisi masalımıza göre “zavallı”. Çünkü evlenecek birini bulamıyor. Masal burada bu prens betimlemesiyle erkek çocukları ayrıca baskı altına alıyor. Evleneceği kişiyi bulamayan erkekleri zavallı olarak niteliyor. Tam bu noktada çocuğunuza şu soruyu sorabilirsiniz? Bu prens gerçekten zavallı mı? Çocuğunuz masalın etkisiyle prensesini bulamadığı için zavallı olduğunu söyleyebilir. Ya da zaten sorgulayan bir çocuk ise evlenmek zorunda değil de diyebilir. Kitabın resimlerinden de faydalanarak prensin hayatını gözünüzde canlandırabilirsiniz.
Bir prens… Hizmetçileri var. Her öğün yemeği önüne hazır konuyor. Atları, arabaları var. Giysilerini giymesi için dahi ayrı yardımcıları bulunuyor. Onu sürekli koruyan askerleri var. Sarayı kışın sıcak, yazın serin… Balo verebiliyor. Arkadaşlarını çağırabiliyor. Tek derdi; prensesi yok. Tek derdi o olsun değil mi! Aslında hiç de zavallı değil. Gayet mutlu. Ama bu konuyu gerçekten dert de edinmiş olabilir. Peki neden illa kendisi gibi kraliyet ailesinden biriyle evlenmek istiyor ki? Aslında prensimizi zora sokan şey de bu. Bir prenses araması…
Davul bile dengi dengine… Masalımıza göre bir prens kendisi gibi asil biriyle evlenmeli. Zaten bu metnin ana çıkarımlarından biri de bu.
Bir gün fırtınalı bir havada kapılarını bir prenses tıklıyor. Kaybolmuş ve bu saraya sığınıyor. Zavallı prensin annesi, yani kraliçe, hemen bu fırsatı değerlendiriyor ve prensese bir kalite kontrolü yapıyor.
“Prenses için bir yatak hazırlatmış. Yatağın altına hiç kimse görmeden bir bezelye tanesi bırakmış. Sonra yatağın üzerine yirmi tane minder koydurmuş.”
Kraliçe bir anne ve zavallı prens oğlu için çok üzülüyor. Bu sebeple bu bezelye oyununu yapıyor. Peki bundan prensesin haberi var mı? Elbette yok! Çünkü prenses bunu kendi hissetmeli. Ama asıl soru şu: Prenses evlendirilmek üzere, kendisine alıcı gözüyle bakıldığını biliyor mu? Hayır, bilmiyor. Buna gerek duyulmuyor. Önemli olan gerçek bir prenses bulunması… Kraliçe, prensese nasıl uyuduğunu sorduğunda nihayet beklediği cevabı alıyor.
“Yataklar yumuşaktı ama yatakların altında bir şey vardı. Ne olduğunu bilmiyorum ama bütün gece sırtıma battı. Hiç rahat edemedim.”
Kalite kontrolünden başarıyla çıkan Prenses, prens ile evlendiriliyor. Masalımız mutlu son ile bitiyor. Kırk gün kırk gece düğün yapılıyor.
Bu masal bir insanın meta gibi sunulmasına güzel bir örnek oluşturuyor.
Meta, herhangi bir insani gereksinimi gideren, kendi gereksinimi için değil, değişim için üretilen nesnedir. Daha da basit haliyle bir üründür diyebiliriz. Çocuğunuzun çok sevdiği bir çizgi film karakterinin oyuncağı da bir üründür mesela… Ürünlerin orijinali, bir de sahteleri vardır. L.O.L bebekleri buna güzel bir örnek… Sahtelerini pazarda bulabilirsiniz. Gerçeklerini de ünlü oyuncakçılarda… L.O.L uzmanı bir çocuk zaten ilk bakışta sahtesini orijinalinden ayırt edecektir. Çünkü diğer markalar gibi bu marka da reklamlarında çocukları bu konuda uyarmakta ve kendilerini sahtelerinden ayırt etmenin püf noktalarını anlatmaktadır. Bir marka için güzel bir strateji. Ama konumuz bu değil; konumuz Bezelye Prensesi…
Bu öyle bir prenses ki hakkında çok az şey biliyoruz. Hangi rengi sever? Favori yazarları kimlerdir? Ata binebilir mi? Şarkı söylemeyi sever mi? Masalımızda bunlardan söz edilmiyor.
Çünkü masal, prensesin gerçek olup olmadığıyla ilgileniyor. Ona bir ürün gözüyle bakıyor. O gereksinimleri olan bir insan değil, gereksinimleri gideren bir ürün…
Masalda prensin, evlenmek üzere prenses aradığını bilmeyen yok. Ne malum bir pazarcı kızının prenses kılığında saraya girmediği… Bu sebeple orijinallik testine tabi tutuluyor. Tıpkı bir oyuncak markası gibi… Ve orijinal bir prenses çıkan Bezelye kızımız, prensimizin mutluluk ihtiyacını gideriyor. Elbette formaliteden de olsa prensesimize evlilik teklifi edilip, arzusu soruluyor ve o da hemen kabul ediyor. Eh, en başında da dediğim gibi bu metinler günümüz pedagojisinden çok uzak bir dilde yazılmışlar. Elbette sonu böyle olacak. Tam da bu sebeple bu masallar çocuğa eleştirel düşünmeyi kazandırmak için güzel bir zemin yaratıyor. Prensesin gerçek bir prenses olup olmadığının sorgulanması, orijinalliğinin deneye tabi tutulması, masalın prensesin değil de prensin ihtiyacının giderilmesi üzerine kurulması, kadının ürün gibi sunulmasına güzel bir örnek oluşturuyor.
“Bu prenses bir oyuncak mı da gerçek olup olmadığı sorgulanıyor?” gibi sorularla okurken çocuğunuzu düşünmeye yönlendirebilirsiniz. “Prenses ya da değil, insan insan değil midir? Bir insanı diğer insanlardan ayıran özellikler nelerdir? Prensesin ya da prensin yerinde olsaydın sen ne yapardın?“ gibi sorularınıza çocuklarınızdan çok ilginç ve eğlenceli cevaplar alabilirsiniz.
Bezelye prensesimizi her ne kadar yakından tanımasak da kendisini bezelye hassasiyetinden dolayı severek okumaya devam edeceğiz.