Pera’nın İzleri: Doğan Timurlenk Röportajı

Pera’nın İzleri: Doğan Timurlenk Röportajı

Doğan Timurlenk, Timurlenk Cam-Çerçeve ve Timurlenk Art Galeri’nin sahibi. Kendisiyle 2016 yılında Asmalımescit’te bulunan atölyesinde, daha önce içinde bulunduğum bir sanat kurumu sayesinde tanıştık. O yıllarda yine Asmalımescit’te yer alan iki koleksiyonerin ortak sergisinde çalışma fırsatımız oldu. Bugün ise 2019 yılından beri sanat galerisinin küratörlüğünü yapmaktan mutluluk duyduğum ENDLESS ART TAKSİM’de Doğan Bey ile “PERA’NIN İZLERİ” isimli ikinci bir sergide bir araya geldik. Kendisiyle “PERA’NIN İZLERİ” sergisi özelinde çok keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Buyurunuz…

Doğan Bey, sizin koleksiyonerliğe uzanan hikâyeniz nasıl başladı?

Pera’nın İzleri: Doğan Timurlenk Röportajı
Doğan Timurlenk

1950 yılında babamın çalışmak için memleketinden kalkıp İstanbul yolunu tutmasıyla ilk sayfayı aralamış olduk. Babam, o yıllarda İstanbul’da öncelikle farklı meslekler icra ediyor, son olarak da ustasından cam çerçeve işini öğrenmeye başlıyor. Henüz 20’li yaşlarda bir genç aslında ve hayata tutunması gerekiyor. İşi öğrenmesinin ardından ağabey ve kardeşler de memleketten yola çıkıyor. Ve İstanbul yolculuğu, onlar için de yeni bir sayfa olarak başlıyor…

İlk atölyeyi Cihangir’de açıyor babam. O atölye, 10 sene kadar devam ediyor çalışmalarına. Bu sürede tabii ki birçok ressamın uğrak yeri oluyor atölye. O dönemde de bu işi yapan çok fazla kişi yok zaten. Özellikle Beyoğlu, Cihangir çevresinde parmakla sayılamayacak kadar az çerçeveci var. 

Bu süreçte babamın sanat merakı gün geçtikte artmaya başlıyor. Atölyeye yeni adım atan her ressam ayrı bir hayat hikâyesi, her biri farklı hayallerin içinde çıkan sanatçılar, sanatkârlar. Babam, ilk eser alımına bu atölyede başlıyor. Zaman zaman da direkt satın alım dışında sanatçılar, eserlerinin çerçeve yapımı bedeli mukabilinde eserlerini hediye ediyorlar. 

Aslında her iki tarafın da daha mutlu ayrıldığı bir sahne olabilir. Mali olarak günümüzde olduğundan daha zor şartlar mevcut o günlerde. Sanatçılar, yeri geliyor yaptıkları eserlerin çerçevesi için bir bedel veremeyecek durumda oluyor. Bu sayede hem sanatçılar hem de babam daha gönülden bir alışverişte bulunuyorlar diyebiliriz.

Peki, bu atölye zaman içinde nereye evriliyor?

Pera’nın İzleri: Doğan Timurlenk Röportajı

Cihangir’deki atölye 10 senenin ardından babamın abisine geçiyor. Bu, tam olarak bir el değiştirme gibi olmasa da ikinci bir yer için bir kapı daha açılıyor. Bu ikinci kapı ise Asmalımecit’te bulunan Nil Pasajı’nın bodrum katında bir cam çerçeve atölyesi. Nil Pasajı içinde vakti zamanında küçük bir sanat galerisi de yer alıyor. Buradaki mekânlardan biri olan Elit Kahvesi, 1940’lı yıllarda açılıyor ve burası için sanatçıların bir nevi buluşma noktası diyebiliriz. 

Tabii bu mekânın o dönemde belli müdavimleri de var. Hemen sokağın kesiştiği Sofyalı sokakta atölyesi bulunan ressam Avni Arbaş, Orhan Veli, Necati Cumalı, Oktay Akbal, Behçet Necatigil bu müdavimlerden sadece bazıları…

Biz de bugün hala aynı sokakta atölyemizi çalıştırmaya devam ediyoruz. Sanatçılarımız, dostlarımız mutlaka geçerken bir çay için dahi olsa uğrarlar.

Pera’nın İzleri: Doğan Timurlenk Röportajı 

1970 tarihinde ise yine aynı mevkide, Asmalımescit’te babam Özlem Sanat Galerisi’ni açıyor. Ve Cihangir’de başlayan sanat sevdası artık burada koleksiyonun temellerine ikinci tuğlayı koyuyor. Burada da eser edinimi Cihangir’deki atölyede olduğu gibi sanatçıların eserlerinin çerçeve ücreti mukabilinde devam ediyor. Tabii artık bu galeride sanatçılar zamanla sergi açmaya başlıyorlar. Asmalımescit, cumhuriyet tarihinin ressamlarını öyle güzel misafir ediyor ki bizim de payımıza düşen sanatın içinde hem iş hem estetik dolu günler oluyor.

Özlem Sanat Galerisi ne kadar süre açık kalıyor?

Pera’nın İzleri: Doğan Timurlenk Röportajı
Pera’nın İzleri Doğan Timurlenk koleksiyonu: Özlem Sanat Galerisi davetlileri

10 sene kadar aktifti. O kadar kıymetli isimlere sergiler açıldı ki… Galeriye ait muazzam bir davet listemiz vardı. Türk sanatının önemli ressamları, şairler, yazarlar, akademiden eğitimciler, doktorlar… O galerinin davetli listesinden ve sergi açan isimlerden defterden birkaç fotoğraf paylaşayım sizinle…

Bir dönem çerçeve imalat işi büyüyor ve bir fabrika sürecine giriyor demiştiniz, oranın hikâyesi nasıl başlayıp nasıl bitiyor?

Sağmalcılar’da bir çerçeve imalat fabrikası kuruluyor. Yaklaşık 20 sene kadar faaliyet sürüyor. Fakat imalatçı, o dönemde yeterli kâr edemiyor ve eş, dost çevresi de fazlalaştıkça tanıdıkla iş yürütme süreçleri de tabii zarar vermeye başlıyor. Artık zarar etmeye başlayınca fabrikayı kapatıyorlar. 2000‘li yıllarda da kendi kabuğumuza çekiliyoruz.

Doğan Timurlenk ne zaman bu işe başlıyor?

Pera’nın İzleri: Doğan Timurlenk Röportajı

1975 yılında İstanbul’a geliyorum. Ağabeyim Bahçelievler’de farklı bir meslek icra ediyor. Ailede bu işe bir tek ben atölye temeliyle başlıyorum. Küçük kardeşim antikacılık yapıyordu. Onun da Asmalımescit’te küçük bir antika dükkânı vardı. Atatürk sevdalısıydı, antikaların yanında kendine ait Atatürk resimlerinden oluşan koleksiyonu vardı. Kendisini 14 sene önce kaybettik. 

İlk aldığınız eseri hatırlıyor musunuz?

Pera’nın İzleri: Doğan Timurlenk Röportajı

Limon tutan yaşlı bir dede, piposu ağzında. Picasso kulvarında koşan yabancı bir ressamın resmiydi. Yol kenarında bir antikacıdan aldım. Eser, hala koleksiyonumuzda duruyor. Kıyamadığım ama satmak zorunda olduğum eserler de oldu. Maddi sıkışıklık sebebiyle örneğin Rus Ressam Naci Kalmukoğlu’nun (Kalmukov) iki resmini sattım. 2000’li yıllarda krizden kurtulmak için başka eserleri de ne yazık ki elden çıkarma zorunda kaldım.

İlk tanıştığınız ressamı hatırlıyor musunuz?

Pera’nın İzleri: Doğan Timurlenk Röportajı

İlk kimdi hatırlamıyorum ama Fikret Otyam, Nuri İyem, İbrahim Safi, Berç Toreser, Neriman Oyman, Tayfun Sanlıman, Yusuf Taktak, Yusuf Katipoğlu, Muzaffer Akyol, Burhan Uygur, Avni Arbaş ilk aklıma gelenler. Avni Arbaş’ın da atölyesi bizimle aynı sokakta bulunuyordu. Avni Arbaş’ın parasını almak herkese nasip olmaz. Biz de para yerine resim alıyorduk.

Bu isimlerden Postacılar sokakta Glavani Apartmanı’nda İbrahim Safi’nin atölyesi bulunuyordu. Orada da beraber bir sergi gerçekleştirdik. Ve ölümünden önceki son sergisini de 1983 yılında Odakule’de beraber yapma onuruna sahip olduk.

Doğan Timurlenk biraz kendini gizleyen bir koleksiyoner diyebilir miyiz?

Pera’nın İzleri: Doğan Timurlenk Röportajı

Kendi koleksiyonumu ikinci kez sergiliyorum. İlki Asmalımescit’te bir dostumun sanat galerisinde gerçekleşti. Aslında o sergi, dostumla ikimizin koleksiyonundan oluşuyordu. İkinci sergilememiz ise bu sene İstanbul Antika ve Sanat Fuarı’nda gerçekleşti. Ve sonuncusu da beraber emek verdiğimiz Endless Art Taksim’de gerçekleşti. Eserlerimi çok satmak istemeyen bir koleksiyonerim diyebiliriz. Eserlerle duygusal bağ kuruyorum, bu bağ gittikçe kuvvetleniyor ve onlardan ayrılmak istemiyorum. Neredeyse ailemden bir parça gibi oldular yıllar içinde.

Endless Art Taksim ise bu konuda aslında bizim için en doğru tercih diyebiliriz. Sebebi, ticari kısımdan çok ayrı olarak, bünyesinde birçok sanat disiplini bulunduracak teknik altyapıya ve oldukça sanat dolu bir bakış açısında sahip. Böyle bir sanat merkezini yaşatmak, her gün nefes almasını sağlamak kolay bir iş değil. Bu bağlamda Metin Enderer ve kıymetli eşi Tülay Enderer’i canı gönülden tebrik ediyorum. 

Sanat galerisinden tiyatro salonuna ve sanat atölyesine kadar ayrı ayrı yerler ayrılmış. Kıymetli sanatçılar, buralarda sanatlarını icra etmişler ve etmeye de devam ediyorlar. Biz de her disiplinden beslenen bir sanat merkezinde bulunmaktan mutluluk duyduk.

Çok almak istediğiniz ama alamadığınız eser oldu mu?

Pera’nın İzleri: Doğan Timurlenk Röportajı

Hiç olmadı, hatta anlatayım bir anımı… Bir gün bir antikacılar sokağından geçiyordum, sofra kurmuşlardı. Vitrinde bir eser gördüm ve içeri girip fiyat sordum ancak çok yüksek fiyat verdiler. Bana da sonrasında ikramda bulundular. Ama eser bir kere aklıma girdi, ne yapıp ne edip alacağım diye düşünüyorum. Dönüp dönüp vitrindeki eseri izliyorum. Oradan kalktıktan sonra sabahı zor ettim. Sabah gidip bankanın önünde bekledim. Hemen çektim parayı gittim antikacılara, bekliyorum ki gelsinler…

Dükkânda kapalı camdan bakıyorum esere. Dükkânın sahibi geldi, dedi “Abi yatmadın mı?”, “Yok bekledim.” dedim ve sonunda aldım tabloyu. Ama bankadan para çekene kadar içim içimi yedi o arada gelip birisi alırsa diye. Yaklaşık 20 sene oluyor, eser hala evimin baş köşesinde durur.

Bu koleksiyon ile ilgili bir hayaliniz var mı?

Pera’nın İzleri: Doğan Timurlenk Röportajı

Elbette, olmaz mı? Hayalim elimdeki koleksiyonu bir müzeye dönüştürmek. Ailem ile birlikte çalışıyoruz eşim, çocuklarım. Her gün aynı saatte dükkanımızı atölyemizi açıyoruz, Asmalımescit’te esnafımızla ilk çaylarımızı yudumluyoruz. Gün içinde yapacaklarımızı planlıyoruz, ben her gün yeni eserler görme sevdası ile dükkândan bir dakika bile ayrılmak istemiyorum. Konuklarımız geliyor, sanatçılarımız uğramadan geçmiyor. Kuşaktan kuşağa nasıl geldiyse öyle de devam etsin istiyorum. Gençlerimiz, büyüklerimiz tarihin sayfalarından geçen bu eserleri ziyaret etsinler, izlerken hayallere dalsınlar istiyorum. Geleceğimizin nice yetenekli gençleri var, onlar da kendilerinden önceki bu sanatı takip etsinler diye diliyorum…