orhan taylan

Sokağın Direniş Hafızası | Orhan Taylan

Nilüfer Belediyesi, Sokağın Direniş Hafızası başlıklı sergiye ev sahipliği yapıyor. Geçtiğimiz yıl kaybettiğimiz sanatçı Orhan Taylan’ın işlerinin sergilendiği gösteri, 28 Temmuz’a kadar görülebilecek. Sanatçının iki farklı üretim dönemine ışık tutan seçkide; Meteor | Balat Kültürevi’ndeki kısım geniş bir döneme göz atarken, Nazım Hikmet Kültürevi’ndeki kısım ise sanatçının Gezi Direnişi’nden esinlenerek yaptığı işleri merkezine alıyor.

Çoğunlukla ikonik 1 Mayıs afişinin ressamı olarak hafızalarda yer edinen sanatçının pratiği için başat bir unsur olarak söylenebilecek ilk şey zamansızlık olsa gerek. Taylan, resim diline dair bu unsuru büyük bir oranda şairlerden öğrendiğini söylüyor. Sanatçıya göre mekan, resmi şimdiki zamana hapsediyor ve ortadan kaldırıldığında daha zamansız, şiirli bir resim dili elde edilebiliyor. Sanatçının resim ve şiir arasında inşa ettiği bu ilişki, öyle sanıyorum ki çizdiği resimlerin zamansızlığında bir şeyleri açıklayabilecek tek meselenin bir dönemin ruhuna çevrilmiş romantik gözlerin nostaljisi olamayacağını gözler önüne seriyor.

sokağın direniş hafızası

Orhan Taylan’ın resimlerini belli bir akım içerisinde değerlendirmek pek mümkün gözükmüyor. Fakat 1965’te mezun olduğu Roma Güzel Sanatlar Akademisi’nde aldığı eğitimin ve politik duruşu ile anlamlandırabileceğimiz bir şekilde Güney Amerika’daki devrimci sanat hareketlerini yakından takip ettiğinin izlerini rahatlıkla seçebiliyoruz.

Özellikle seçkinin Meteor | Balat Kültürevi’nde yer alan kısmı bir resim sergisi olmanın ötesinde, gösterilen pek çok dökümanın da desteğiyle, dönemin sol görüş özelindeki sanat hareketliliğini ve politik iklimini sezebildiğimiz bir tür belgesel niteliği taşıyor. Nazım Hikmet Kültürevi’ne geçtiğimizde ise Orhan Taylan’ın Gezi Direnişi’nden esinlenerek yaptığı çalışmaları görüyoruz.

“Büyük Sayı”

gezi direnişi

Sanatçı bu resimleri Gezi Eylemleri sırasında çekilen fotoğrafları referans alarak yapmış. Bu sefer, toplumsal hafızamızda çok daha güncel bir yer tutan bir meseleyi, yine sanatçının üslubuna içkin o dinamizmin ve kendine has tavrın ışığında seyrediyoruz. Tanıklık, zamanın ruhu, nostalji ve epik anlatıların yarattığı sisin dağılması gibi mefhumlar bahsedilebilir hale geldiğinde işler ilginçleşiyor. Öyle ki sanatçının resmettiği kadın ve erkek figürlerinde belli bir “toplumsallık” bakışının yarattığı tektipleştirici etkiyi gözlemleyebiliyoruz. Tüm kadın ve erkekler idealize edilmiş bir biçimde son derece güzeller ve oldukça fit bir vücuda sahipler…

Gayet tabii bu duruma sembolik bir bakışla, kitle/halk gösterilerinin ve kolektivizmin insan bedenine etkileri üzerinden de yaklaşabiliriz. Bir gösteride yer almak büyük bir oranda otorite karşısında ve belli bir amaç uğrunda kendisini hedef haline getirmek ile ilintilidir. Bu andan sonra büyük bir “sayının” içindeki bir eleman olmak bireyselliğin önüne geçer. Otoritelerin gösterilere katılan insanların sayıları konusunda çoğunlukla yalan söylemesi de “büyük sayının” önemini ortaya koyar. Bu “büyük sayı” bir araya gelmişliğin/birleşmişliğin bir tezahürü olarak karşımıza çıkar.

“Büyük sayı” bir soyutlamanın vücut bulmuş halidir ve eylemcilerin tekil vücutlarını ikinci plana atar. Artık beden formlarını şekillendiren şey, bireysel kararlar ve ifadelerin üzerindedir. Oluşan “üstün” özgürlük, bağımsızlık ve yaratıcılık ortamı ile birlikte parçası olarak mümkün kılınan gücün ruhu bedenlerde zuhur eder. Bu merceğin altında Orhan Taylan’ın Gezi Direnişi’nden esinlenerek çizdiği resimlere baktığımızda, pozlar veren, gövdeleriyle aynı yöne dönen ve yumrukları sıkılan bedenlerin bunların yanı sıra tektipleşmesi daha anlaşılır bir hal alıyor.

Orhan Taylan Kimdir?

orhan taylan sergi

Burada daha alışılagelmiş bir biyografi yerine Sokağın Direniş Hafızası sergi broşüründe yer alan metnin sanatçıyı “tanımak” için çok daha faydalı olacağını düşünüyorum.

Selanik kökenli, Samsun 1941 doğumlu ve İstanbulludur. Ressam Seniye Fenmen’in oğlu, Robert Kolej (Lise ’60) ve Roma Güzel Sanatlar Akademisi (‘65) mezunudur. Orhan Taylan’ın eserleri dünyanın ve Türkiye’nin çeşitli müzelerinde bulunmaz. Karma sergilere katılmaz. Türk resim sanatı seçkilerine adını katmamak için çabalayanlara aldırmaz. Yurt dışında sergi açarken, oralarda ünlenmek hevesine kapılmaz. Hapishane anıları yazmak ya da sülalesi ile böbürlenmek gibi merakları yoktur. Başka sanatçıları yargılamak anlamına gelen resim jürilerinde ve bilirkişi heyetlerinde yer almaz. Sakal bırakmaz, pipo içmez. Resimde ustalık geleneğini küçümsemez. Gravür yapmaz, heykellerini çoğaltmaz. Resim öğretmenliğinin yaratıcılığa katkısı konusunda kuşkusunu saklamaz. Resimlerin önemsenmesi için uçuk fiyatlar konması gerektiğine inanmaz. Suluboya kullanmaz. Yağlıboyasını kendi yapmayı, oğlu Ferhat’ı, edebiyatı, Macintosh’unu ve büyük atölye düzeninin keyfini bir şeylere değişmez. Akşam içkisini ihmal etmez. Solaktır. Resmini akımlar içinde adlandırmaz. Avangardizmin, deneysel-kavramsal çalışmaların resim sanatı yerine dayatılmasının sanatseverleri yanıltabildiğine inanmaz. İnsan hakları kavramını küçümsemez. Polis devletine de, şeriat devletine de karşı demokrasiyi savunmayı bir erdem sayar. Yurt dışında yaşamaz. İstanbul’da Asmalımescit’te oturur, resim yapar.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir