PlumeMag olarak medya partneri olduğumuz Furnishings and Design Istanbul’da Onaranlar Kulübü, fuar alanındaki standları ileri dönüştürecek yaratıcı tasarımlar geliştirmek üzere programlar tasarladı. Günümüzde küresel çapta artan tüketim ve atık sorunları, sürdürülebilirlik kavramını hayatımızın merkezine taşıdı. Bu bağlamda, eşyaların ömrünü uzatmak ve atık miktarını azaltmak için ortaya çıkan tamir kültürü, çevre dostu bir yaşam tarzı benimseyenlerin ilgi odağı haline gelmiş durumda. Türkiye’de bu alanda öncü bir rol üstlenen Onaranlar Kulübü, tamir kültürünü yaygınlaştırmak ve sürdürülebilir bir gelecek inşa etmek için önemli çalışmalar yürütüyor.
Onaranlar Kulübü’nün kurucu ortağı ve direktörü Ufuk Akengin ile bir araya geldik. Kulübün küresel sürdürülebilirlik hareketindeki yerini, mobilya sektöründe tamir kültürünü yaygınlaştırmak için geliştirdikleri stratejileri, gençleri bilinçlendirmedeki rolünü ve daha birçok konuyu ele aldığımız röportajın odağı olan tamir kültürünün gelişmesini umuyor keyifli okumalar diliyorum.
“Ürünler, döngüsellik düşünülerek tasarlanmalı.”
Küresel sürdürülebilirlik hareketleri içinde Onaranlar Kulübü’nü nerede konumlandırıyorsunuz?
Onaranlar Kulübü, küresel sürdürülebilirlik hareketleri içerisinde kendi çalışma alanlarında güçlü bir etki yaratma hedefiyle hareket eder. Bizim yaklaşımımız, küçük müdahalelerle büyük farklar yaratma üzerine kurulu. Topluma ilham vermek, farkındalık oluşturmak ve bireylerin yaşadıkları çevreye sahip çıkmasını sağlamak, küresel sürdürülebilirlik hareketinin yansımalarını oluşturuyor. Küresel ölçekteki sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmak için bireylerin ve toplulukların güçlenmesi gerektiğine inanıyoruz.
Mobilya sektöründe tamir kültürünü yaygınlaştırmak için nasıl daha etkili stratejiler geliştirilebilir?
Mobilya sektöründe tamir kültürünü yaygınlaştırmak için öncelikle toplumda bu kültürün değerini vurgulayan farkındalık içerikleri düzenlemek gerekiyor. Topluluk odaklı etkinliklerle bireylere tamir ve onarım becerilerini kazandıracak eğitim programları ve atölyeler sunmak, tamir edilebilir ürünlerin tasarlanmasını teşvik etmek, bu konuda iş birlikleri yapmak gibi yöntemler geliyor aklımıza. Tabii ki ürünün döngüselliğinin düşünülerek tasarlanması ilk adım olmalı; burada, tasarımcılara ve üreticilere büyük sorumluluk düşüyor.
Genç nesilleri sürdürülebilir tüketim ve üretimin önemi konusunda daha fazla bilinçlendirmedeki rolünüzü nasıl tanımlıyorsunuz?
Gençleri bilinçlendirmek ve farkındalık odaklı içerikler üretmek, Onaranlar Kulübü’nün en önemli misyonlarından biri. Gençlere sürdürülebilir tüketim ve üretim konusunda farkındalık kazandırmak için çeşitli programlar, atölyeler ve etkinlikler düzenliyoruz. Ayrıca gençlerin katılımını teşvik eden interaktif projeler geliştiriyoruz. Özellikle dijital mecralarda bu içerikleri yaygınlaştırarak farkındalık geliştirmek çok kıymetli.
“Dijital platformların rolu çok kritik…”
Dijital platformlar aracılığıyla tamir bilgisi paylaşımlarının çoğalmasının bu konuda farkındalık yaratması ve ardından da bir yaşam biçimi haline gelmesi için nasıl bir süreç öngörünüz var?
Dijital platformlar, tamir kültürünün yaygınlaşmasında ve bu bilincin bir yaşam biçimi haline gelmesinde kritik bir rol oynuyor.
Süreç, öncelikle dijital platformlar üzerinden geniş bir bilgi paylaşım ağı oluşturmakla başlar. Kullanıcı dostu rehberler, videolar ve interaktif içerikler aracılığıyla tamir becerilerini yaygınlaştırmak, insanların bu kültürü benimsemesini sağlayacaktır. Bu paylaşımlar, zamanla bireylerin tamir etmeyi tercih etmelerine ve bu yaklaşımı hayatlarının bir parçası haline getirmelerine katkıda bulunur. Ayrıca bu süreçte sosyal medyanın gücünden yararlanarak tamir kültürünü destekleyen topluluklar oluşturmamız da önem taşıyor.
Topluluğunuzun tamir becerilerini geliştirmek için nasıl bir eğitim programı uyguluyorsunuz?
Katılımcılarımızın tamir becerilerini geliştirmek için hem teorik hem de pratik eğitimler sunuyoruz. Bu eğitimler, temel tamir becerilerinden ileri seviye ileri dönüşüm ve üretim tekniklerine kadar geniş bir yelpazeyi kapsıyor. Atölye çalışmaları, uygulamalı eğitimler ve deneyimli mentorlarla birebir eğitimler, katılımcıların becerilerini geliştirmelerine yardımcı oluyor. Özellikle onarım kültürünü desteklemek bağlamında Onarım Günleri düzenliyoruz. İstanbul’da yaptığımız Onarım Günü etkinliklerinden haberdar olmak için Hope Alkazar’ın içerik programını kontrol edebilirsiniz. Onarım Günleri etkinliğimize herkes katılabiliyor.
Sürdürülebilir malzemelerin kullanımı konusunda sektördeki üreticilerle nasıl bir diyalog kuruyorsunuz?
Çalışma süreçlerimizde bize gelen talepler genel olarak üretim süreçlerinde oluşan atıkların değerlendirilmesi ve ileri dönüşüm içerikleri üretilmesi üzerine oluyor. Tabii ki çok endüstriyel süreçlere sahip ürünler ve atıklar süreçlerimize entegre etmek için uygun olmuyor fakat daha temel materyallerle üretim yapan kurumlarla sürdürülebilirlik farkındalığı üzerine projeler ve içerikler geliştiriyoruz.
Ekonomik açıdan dezavantajlı gruplara yönelik projeleriniz var mı?
Farklı dönemlerde dezavantajlı gruplar ve ihtiyaçları üzerine çalışıyoruz elbette. Geçtiğimiz dönemde Toplum Gönüllüleri Vakfı ve Save the Children kurumları ile ortak sosyal entegrasyon projelerinde çalıştık. Son dönemde özellikle özel sektörden paydaşlarımız ve gönüllüleri ile birlikte farklı yerellerde okul onarımı ve benzeri projeler de yapıyoruz.
“En büyük zorluk kaynak yaratmak…”
Atık yönetimi konusunda yerel yönetimlerle iş birliği yapıyor musunuz?
Yerel yönetimler bizler için oldukça güçlü paydaşlar. Birkaç projemiz için özellikle belediyelerin atık depolarında bulunan malzemelerin farklı amaçlar için ileri dönüştürülerek değerlendirilmesi üzerine çalıştık. Bu kısım biraz daha kompleks; her atık değerlendirmeye uygun olmuyor, bazılarının tekrar işlenmesi çok zor, üreticiler de çalışmak istemiyor ikinci ömrüne geçecek malzemelerle… Bu bağlamda bazı projelerimiz için yerel yönetimlerin depolarındaki malzemeleri keşfediyor ve kullanabileceklerimiz varsa temin ediyoruz ama çok sık yaptığımız bir uygulama değil bu.
Son beş yılda kulübün en büyük başarısı ve en büyük zorluğu ne oldu?
Son beş yılda Onaranlar Kulübü’nün en büyük başarısı, geniş bir topluluk oluşturarak şehirlerde fark yaratan projelere imza atmak oldu diyebiliriz. İstanbul’un en merkezi noktalarına ileri dönüşüm kültürlerini merkezine alan kamusal alanlar tasarlamak, güçlü partnerliklerle topluluğumuzda sağlamak istediğimiz farkındalık ve değişim hedeflerine ulaşmak için programlar düzenlemek gibi birçok iş birliği düzenledik. En büyük başarı için birçok örneğim var; hiç birini birbirinden ayıramadım düşününce…
Yaşadığımız en büyük zorluğa gelince, bir sosyal girişim olarak günümüz dünyasında hayatta kalmak ve projeler için kaynak yaratmak diyebiliriz. Sanıyorum bu her sosyal girişimin derdi. Tabii biliyoruz ki her zorluk aşılabilir, değişim ve gelişim kolay değil. Bu bağlamda her zorluktan öğrenerek çıkmayı çok seviyoruz.
Sürdürülebilirlik hedeflerinize ulaşmak için en büyük engel ne oldu? Nasıl aştınız?
Zorluklardan bahsetmeyi çok sevmeyiz; öğrendiklerimizi paylaşmak daha kıymetli geliyor. Karşılaştığımız birçok zorluk oldu tabii ki… Bu zorluklarla başa çıkmak için hedeflerimiz doğrultusunda ısrarcı olmayı, varacağımız yere ulaşana kadar topluluğumuza ve takımımıza sıkı sıkı sarılmayı ve birlikte üretmenin gücünü hissetmek için birlikte çalışmayı öğrendik. Birlikte üretmek bize motivasyon veriyor ve yaptığımız işten sıkılmadan üretmeye, onarmaya ve paylaşmaya devam ediyoruz.