Evlerinize İyi Bakın: Berna Sağlam Naipoğlu’nun Gizli Bahçesi

Evlerinize İyi Bakın: Berna Sağlam Naipoğlu’nun Gizli Bahçesi

Ankara doğumlu olan Berna Sağlam Naipoğlu, iletişim sektörüne Betül Mardin’in yanında staj yaparak başlamış. Türkiye’de iletişim sektörünün marka isimlerinden olan Berna, markaların hikayelerini önce metin haline getirip sonra da görselleştirme konusunda bir usta.

Fakat konu kendi yaşam alanına gelince, burada iletişim dünyasında marka olan Berna yerine kendine nefes alanı olarak yarattığı yaşam alanını gizli bir bahçe gibi koruyan bir kadın görüyoruz.

Omar Baban dünyasına davet ettiğimiz her isim; çok özel bir auraya, geçmişe ve kültüre sahip. Ortak nokta, materyalden çok duygu ve felsefe. İşte bu noktada size ‘’Evlerinize İyi Bakın’’ röportaj serisinde ilk defa fotoğrafsız bir röportaj sunacağız.

Röportajı okurken hayal dünyanızda neler canlandığını şimdiden merak ediyor, sizi Berna’nın samimi cevaplarıyla baş başa bırakıyorum.

Senin için ev ne ifade ediyor?

Kendime döndüğüm, bazen sığındığım bazen özgürleştiğim, huzur bulduğum, ihtiyaçlarımı rahatlıkla ve bir düzen dahilinde giderebildiğim, alışkanlıklarıma cevap veren yaşam alanım.

Çocukluğumdan beri evde olmayı severim. Önceleri okul ve spor hayatım, sonraları gerçekten çok yoğun ve saat mefhumu olmayan çalışma hayatım olduğu için evde olmak lükstür benim için. Birçok kişinin dışarıda olmayı tercih ettiği kadar ben evi tercih ederim.

Küçüklüğünden beri kaç ev değiştirdin?

Ne güzel bir soru. İlk defa saydım bu sayede. İki şehir, yedi ev değiştirmişim.

Yaşam alanlarının ruh dünyamızla, modumuzla ilişkisi hakkında ne düşünüyorsun?

Paralel olduğunu düşünüyorum. Ama ruh hali ve mod değiştikçe yaşam alanının da değişkenlik göstermesi değil bendeki tezahürü. Tercihim, ruhuma iyi gelecek ve modu yüksek tutacak ne ise öyle bir alan yaratmak ve korumak. İçine girince dışarının kargaşasının aksine huzura erdirecek, dinlendirecek, mutlu edecek ve keyif verecek bir ortam yaratmak.

Anne ve babanın eve bakışları nasıldı?

Onlar da evi severdi. Evde misafir ağırlamayı, davet vermeyi severlerdi. Evi, herkesin içine girdiğinde huzurlu hissedeceği bir ortam olarak görürlerdi. Gezmeyi de severlerdi ama evde kalındığında da mutlu olurlardı. Her ikisi de görsel zevkleri gelişmiş insanlardı. Gösterişsiz ama rafine seçimleri vardı.

Peki onları ifade eden mobilya, obje ve ya da bitkiler hangileri senin için?

Müzik dolabı, cam ve porselen objeler, 70’ler ve 80’lerin retro mobilyaları, resimler…

Renkler ve ışık konusunda ne düşünüyorsun?

Bir evin veya farklı bir mekanın en önemli iki konusu. Renk ruhu besler. Farklı ama ahenkli, tonsürton geçişler, aykırı içeriklerin ve tarzların kombinasyonuyla oluşan bütünlük.

Işık bazen kuvvetli bazen kısık ama hep var. En önemlisi ise gün ışığı. Onun eve süzülmesi ruha süzülmesi gibi, şifa gibi.

Bitkiler ve çiçekler senin için ne ifade ediyor?

Birlikte yaşadığımız nefes aldığımız dostlar. Evde de seviyorum ama bahçede daha çok tercih ediyorum. Vazoda olup asla vazgeçemediğim ise Fulya. Çıksın diye beklerim ve bitmesin diye hep takip ederim.

Taze çiçek bulundurmayı dekorasyonun bir parçası olarak da severim. Bahçede ise yasemin, ortanca, meyve ağaçları, yeşil ve renkli olan güzel bitkiler. Çoğu bitkiyi severim. Kendi ektiklerimi daha da çok kollarım. Ağaçlara dokunur ve sarılırım. Çiçeklerle birlikte hepsine müzik dinletirim.

Asla ayrılamam dediğin bir mobilyan var mı?

Nelerden ayrılmadık, mobilyaya mı asla diyeceğim? Ama diğerlerinden farklıdır diye bakabileceğim aileden kalan ve çocukluğumu hatırlatanlar öne çıkar. Bir de oğlumun bebekliğine ait birkaç parça.

Evinde her gördüğünde iyi ki almışım, iyi ki yapmışım dediğin ne var?

Sanat eserleri, vintage objeler, büyük ayna, cam yuvarlak masa, kırmızı dresuar, duvarlarımdaki harika ve farklı Jotun renkleri, renkli kilimler, Vakko Dekor’un rafine çeşitleriyle sofra aksesuarları vb. daha çok bana anı yaratmış eşyaları ve yapılmış çalışmaları seviyorum.

Evine baktığında atamadığın, satamadığın ve onunla ne yapacağını bilemediğin mobilya ya da aksesuarların var mı?

Yok. Ara sıra bu tip ayrıştırma yaparım. Sevdiğim, kıymetini bildiğim ama benim hayatımın, evimin içinde uyum ve fayda sağlamayacağına inandığım ne varsa, sevecek, yararlanacak arkadaşlarım ve çevremle ya da ihtiyacı olabilecek kişilerle paylaşırım

Evinin dekorasyonu mu yoksa kendi giyim kuşamın mı ağır basıyor?

Dengede diyebilirim. Ama evim sadece benim değil. Oğlum, eşim ve benim zevk ve ihtiyaçlarımıza göre oluştu. 2 tane de dünya tatlısı köpeğimiz var. Evin düzenini onlara göre de ayarladık.

Hepimiz için rahat ve huzurlu yaşam alanı oluşturmak çok önemli. Giyim kuşam ise bana özel. Çok severim. Dış görünüşün de çok önemli olduğuna inanırım. Kendimi doğru temsil etmek ve yansıtmak isterim. Öyle olunca da özenli seçim yapıyorum ve aynı şekilde koruyorum.

Sözün özü; bütün bunların hepsi sağlık ve huzur varsa önem teşkil ediyor. Artık seçtiğimiz ve tükettiğimiz her ürüne evlerimizde de çok dikkat etmeliyiz. İsraftan ve atıktan kaçınmalı, dönüştürebileceğimiz ve sürdürülebilir her şeyin yanında olmalıyız. Hava, su kirlendikçe, bunca tüketim dönüştürülemeyince, ağaçlar gidip betonlar geldikçe nefesimiz yetmeyecek. Bu güzel dünyayı bu güzel ülkeyi ve babamın tabiriyle Şehr-i İstanbul’u özenle korumalıyız.

Gerisi o zaman anlam kazanacak.