Dünyada çalışan hakları tüm tarih boyunca tartışılan, üzerinde düzenlemeler yapılan ve emek verenlerin farklı konularda yeni şeyler elde etmek için mücadele ettiği bir konu. Ancak son yıllarda bilgi akışının hızlanması ve yeni uygulamaların hayata geçmesi, bu haklar üzerinde daha fazla konuşulmasına neden oluyor.
Dünyanın farklı yerlerindeki devlet politikalarının yanı sıra birçok özel şirketin çalışan hakları konusunda hayata geçirdiği uygulamalar, çalışanların taleplerini de etkiledi. Elbette teknolojinin gelişmesi ve iş akışlarının değişmesi de bu haklar üzerinde etkili oldu.
Peki, dünyada çalışan hakları konusunda ne gibi farklı uygulamalar karşımıza çıkıyor? Gelin, tüm bunlara biraz daha yakından bakalım.
Dünyadan Örneklerle Çalışan Hakları
Dünyada çalışanların mutluluğu ile ilgili pek çok araştırma yapılıyor. Bu araştırmalardan elde edilen verilere göre çalışanlar, iş-yaşam dengesini korumayı çok önemli buluyor. Stresin azalması, verimliliğin artması açısından oldukça önemli. Ayrıca, fiziksel aktivitelere zaman ayırabilmek de çalışanların motivasyonunu artıran unsurlar arasında.
Üstelik, ABD’li profesyoneller arasında yapılan bir anketin sonucu oldukça şaşırtıcı. Araştırmaya katılan kişilerin %96’sı esnek çalışma saatlerine sahip olmak istiyor. Bu uygulamanın bağlılığı artıracağı düşünülüyor.
Peki, çalışanların mutluluğu için nasıl uygulamalar geliştiriliyor? Farklı ülkelerden örneklerle bu konuya daha yakından bakalım.
Esnek veya Uzaktan Çalışma Hakkı
Özellikle Covid-19 pandemisi hem işverenler hem de çalışanlar için yepyeni bir görüş açısı kazandırdı: Uzaktan çalışmak mümkün!
Daha önceleri bazı şirketler uzaktan çalışma için çeşitli uygulamalar yapıyordu. Bu uygulamalar daha çok haftanın belirli günleri hibrit olacak şekilde karşımıza çıkıyordu. Ancak pandemi sonrası bu uygulamalar çoğaldı. Artık birçok şirket hibrit çalışma modeline döndü. Hatta bazı şirketler tamamen uzaktan çalışma modelini benimsedi. Bu uygulama, çalışanların özellikle işe gidiş dönüş yolunda kaybettiği zamanı ortadan kaldırdı.
Bu konuda öncü devletlerden biri ise Finlandiya. 2020 yılında yürürlüğe giren “Çalışma Zamanı Yasası” (Working Hours Act) sayesinde çalışanlar esnek çalışma saati talep etme hakkına sahip. İşçi ve işveren arasında yapılan anlaşma sayesinde çalışanlar, haftanın belirli zamanlarında istedikleri yerden çalışabiliyor. Ayrıca çalışanlar, çalışmak istedikleri saat dilimlerini de belirleyebiliyor.
Almanya’da “Teilzeit- und Befristungsgesetz” (Kısmi Zamanlı ve Geçici İş Kanunu) ismi verilen yasa dikkat çekiyor. Bu yasaya göre eğer iş uygunsa çalışanlar, sürekli olarak yarı çalışma talep edebilir. Diyelim ki günlük 4 saatlik bir çalışma ile işlerinizin tamamını bitirebiliyorsunuz. Bu durumda işvereninizden tamamen yarı zamanlı çalışma şekline geçmeyi talep edebilirsiniz. Yasaya göre eğer koşullar uygunsa işverenler yarı zamanlı çalışmayı kanunen kabul etmek zorunda.
Haftada 4 Gün Çalışma
Çalışma koşullarının yanı sıra günümüzde çalışma süreleri ile ilgili de ciddi adımlar atılmaya başlandı. Bu kapsamda Belçika, Almanya, İngiltere, Yeni Zelanda, Fransa gibi ülkelerde haftanın dört günü çalışma ile ilgili pilot uygulamalar hayata geçirildi.
İş-yaşam dengesini korumak için hayata geçirilmesi planlanan bu uygulama testlerinde elde edilen veriler, çalışanların çok daha verimli ve mutlu olduğunu ortaya koydu. Herhangi bir performans düşüşünün gözlenmemesi, aksine çalışan memnuniyetinin artması ile bazı şirketler kalıcı olarak haftalık çalışma süresini bir gün eksiltme kararı aldı.
Türkiye’de ise haftalık yasal olarak belirlenen 45 saat çalışma süresinin 37,5 saate düşürülmesi için daha önce bir kanun teklifi hazırlandı. Ancak henüz yasal olarak Türkiye’de çalışma saatleri kısalmadı. Yine de bazı özel şirketlerin haftanın dört günü çalışma modelini denediği ve hayata geçirdiği biliniyor.
Mesai Saatleri Dışında Ulaşılmama Hakkı
Mesai saatleri, temel olarak çalışma süresinin sınırlandığı saatler. Bu bağlamda çalışanlar hak olarak bu saatlerin dışında çalışmamalı. Ancak elbette pratikte işler tam olarak böyle işlemiyor.
Dünyanın birçok yerinde milyonlarca çalışan, mesai saatleri dışında aramalara cevap vermek durumunda kalabiliyor. Hatta birçok şirket, çalışanlarına özel bir hat vererek bu hattın 24 saat ulaşılabilir olmasını zorunlu kılıyor.
Ancak bazı ülkeler, artık bu durumun önüne yasa ile geçmeye başladı. Son olarak bu kararı veren ve çokça konuşulan Avustralya, yürürlüğe koyduğu yasa ile çalışanların mesai saatleri dışında ulaşılmama hakkını koruma altına aldı.
Ayrıca Fransa, İtalya, İspanya gibi ülkelerde de çalışanların ruhsal sağlığını korumak amacıyla işten uzaklaşma hakkı ile ilgili düzenlemeler mevcut. Özellikle Fransa’da mesai saatleri dışında ulaşılmama hakkı, işveren tarafından sağlanması gereken bir zorunluluk olarak görülüyor.
Ebeveyn İzni
Bir çocuğun bakımı özellikle ilk yıllarda çok fazla emek gerektiriyor. Bu konu ile ilgili annelere tanınan doğum izni, şirketlerin politikaları kapsamında değişkenlik gösterebiliyor.
Türkiye’de yasal olarak yeni anneler, doğumdan önce ve sonra sekizer haftalık izinler alarak toplam 16 hafta ücretli izne çıkabiliyor. Babalar ise kamu çalışanı ise 10, değilse 5 gün yasal olarak izin alabiliyor. Ancak elbette özel şirketlerde bu süre değişkenlik gösterebiliyor.
Dünyada ebeveyn izinleri ise daha eşitlikçi bir yaklaşım ile ele alınıyor. Örneğin İsveç’te anne-babalar için belirlenen ücretli izin süresi toplam 480 gün. Anne ve babalar bu süreyi istedikleri gibi aralarında paylaşabiliyor.
Kanada’da ise ebeveyn izni biraz daha uzun. 18 ay olarak belirlenen toplam izin süresi, yine anne ve baba arasında paylaşabiliyor. İzin süresi sonunda ise çalışanın herhangi bir kaybı olmuyor. Çünkü işveren, izin sonrası çalışanı eski pozisyonuna döndürmek zorunda.
Yıllık İzin Hakkı
Tüm çalışanlar için belki de en keyifli şey yaz geldiğinde yıllık izinlerini kullanıp şöyle güzel bir tatile çıkmak. Bu konuda diğer ülke uygulamalarına bakmadan önce Türkiye’nin durumuna yakından bakalım.
Türkiye’de yıllık izin süreleri çalışma süresine göre değişkenlik gösteriyor. Bu süreler ise şöyle;
- 1-5 yıl arası çalışanlar 14 iş günü
- 5-15 yıl arası çalışanlar 20 iş günü
- 15 yılın üzerinden çalışanlar 26 iş günü
Türkiye’de izin hakkı kazanmak için çalışma yılını doldurmak gerekiyor. Bu da 365 günlük bir çalışma süresinden sonra izne çıkılabileceği anlamına geliyor. Ancak bazı özel şirketler, çalışanlarına ilk yıllarını doldurmadan da izne çıkma hakkı veriyor.
Ayrıca Türkiye’deki çalışma saatlerinin yasal olarak 45 saat. Bu durum, hafta içi 8 saat çalışanlar için cumartesi yarım günlük bir çalışmayı da yasal kılıyor. Ancak birçok firma cumartesi çalışmıyor ve haftalık çalışma saati 40’a indiriliyor. Ancak bu durum, izin konusunda bazı anlaşmazlıklar yaratabiliyor.
Normal şartlarda cumartesi günü çalışmayan şirketler, yıllık izin kullanımı sırasında bu günü de izinlere sahil edebiliyor. Kısaca, resmi tatil günü yalnızca pazar olarak görüldüğü için bir haftalık bir izin 6 iş günü olarak hesaplanıyor.
Dünyadaki örneklere baktığımızda ise oldukça farklı uygulamalar görebiliyoruz.
Fransa, bir yıllık çalışma süresi zorunluluğunu ortadan kaldıran ülkelerden biri. Çalışanlar her ay için 2,5 günlük bir izin hakkı kazanıyor ve bu izni istedikleri sürede kullanabiliyor. Yani mayıs ayında işe başlayan bir çalışan, temmuz ayında kazandığı iki aylık toplam 5 günlük izin hakkını kullanarak izne çıkabiliyor. Bu uygulama, diğer ülkelerdeki özel şirketlerde de sıklıkla karşımıza çıkıyor.
Diğer bazı ülkelerde ise yıllık izin süreleri şöyle;
- Almanya: 20 gün
- İspanya: 22 gün
- Finlandiya: 24 gün
- İsveç: 25 gün
- Norveç: 25 gün
- Brezilya: 30 gün
Sınırsız İzin Hakkı
En temel haklardan biri olan yıllık izinler ülkeler bazında farklılık gösterse de bazı özel şirketler bu konudaki sınırları tamamen ortadan kaldırmış durumda. Bu şirketler, çalışanlarının izinlerinin belirli bir süreye bağlı olmasını istemiyor ve onlara sınırsız izin hakkı veriyor.
İlk anda sınırsız izin hakkı diye bir şeyin var olacağına inanmak zor gelebilir. Ancak birçok firma, bu uygulamayı hayata geçirmiş durumda. Elbette bu sınırsız izin hakkı belirli şartlara bağlı. Bu şartlar firmalara göre değişkenlik gösterse de temel olarak şöyle sıralanabilir;
- Kullanılan izinler belirli bir süreden fazla olamaz.
- Alınan izinler iş akışını aksatamaz.
- İzin almak için belirlenen süreden önce bildirim yapmak gerekir.
- Yöneticiler, tüm çalışanların izinli olduğu süreleri göz önünde bulundurarak istenilen tarihte iznin kullanmasını uygun görmeyebilir. (Aynı anda üç kişinin iki hafta süreyle izne çıkmak istemesi gibi)
Yani temel olarak iş akışı etkilenmediği sürece çalışanlar belirli bir sınıra bağlı kalmadan yılın istediği zamanlarında istediği kadar izin alabiliyor.
Mutsuzluk İzni
Hepimiz bazı günler kendimizi ruhsal olarak kötü hissedebiliriz. Bu günlerde işe gitmek istemeyiz ve bazen de işe gitmemek için bahaneler üretiriz. İşte Japonya, bu bahaneleri ortadan kaldıracak bir hak tanıyor çalışanlarına.
Japon kültüründe insanların ruh sağlığı ve mutlu olması oldukça önemli. Bu mutluluğu korumak ve iş yerlerinde olumlu bir atmosfer oluşturmak için hayata geçirilen uygulama, çalışanlara mutsuz olduğu günlerde işe gelmeme hakkı tanıyor. Mutsuzluk izni olarak tanımlanan bu uygulama ile olumsuz bir ruh hali içerisinde olan çalışanlar, evlerinde kalabiliyor ve daha iyi hissetmek için kendilerine zaman ayırabiliyor.