“Doğru Liderlik” ve 4 Film Önerisi

“Doğru Liderlik” ve 4 Film Önerisi

“Doğru liderlik’’, aslında tek tanımı olan bir kavram değil. Farklı şartlar, farklı liderlik tipini doğru kılıyor. Bu şartlar; toplumun, kurumun ve örgütün; yapısı, kültürü ve dönemsel iklimiyle değişkenlik gösteriyor. Yani liderlik, şahsi kabiliyet ve arzulardan çok liderlik edilecek sistemin ihtiyacı ve bu sistemin parçalarının isteklerine göre şekilleniyor diyebiliriz.

İçinde yaşadığımız kapitalist sistem kabaca iki ya da daha fazla insanın var olduğu her ortam için bir lidere ihtiyaç duyuyor. Daha önce sert tavırlı, otoriter, hiyerarşik dengi bulunmayan, iktidarını güç ve/veya sermaye birikiminden alan ve en iyi ihtimalle “babacan’’ olmakla övülebilen liderlik tipi yerini yeni trendle beraber daha kolektivist, demokrat ve katılımcı liderlere bırakıyor. Gelişen dünya düzeni, teknoloji ve kompleksleşen örgüt yapıları bağlamında bu oldukça anlaşılır bir eğilim. Fakat çoğu zaman burada dikkat edilmesi gereken bir göz boyama durumu olabiliyor. Bu yeni liderlik tipi, organizasyonel değişimleri beraberinde getirmeyip sadece tavırlarda ve sözlerde kalıyor olabilir. Yani alışkın olduğumuz vahşi kapitalist ve altta kalanın canı çıksıncı yaklaşım, ‘’bir gün sen de zengin olabilirsin’’ kariyer yalanı ile sözgelimi prezentabl bir kılığa dönüşüyor olabilir. Böyle durumlarda sadece biçimsel bir değişim yaşamış olmaktan pek öteye gitmemiş oluyoruz. Fakat her şeye rağmen daha insan merkezli, adil, etik ve çevreci bir düzenin sağlandığı çağdaş liderlik yaklaşımları şimdilik biraz marjinal örnekler olsa da mümkün.

“Nasıl Yardımcı Olabilirim?’’

Bu yazı için Netflix’de yayınlanan New Amsterdam dizisi ile motive oldum diyebilirim. Dizi, Dr. Max Goodwin’in Amerika’nın en köklü hastanesine yönetici olmasıyla başlar. Fakat hastane sistemsel olarak çökmüş ve sürekli olarak zarar etmektedir. Bunun için sevgili doktorumuzun pek çok engelle başa çıkması aynı zamanda da hastalarla ilgilenmesi gerekmektedir. Konusu gayet alışılmış olan dizide, bir dizide görmeye alışık olduğumuz diğer bazı öğeler de mevcut; hastanede her gün yaşanan olağanüstü olaylar, yakışıklılığı ve son derece sempatik tavırları ile gönüllerde taht kuran bir başrol, biraz da aşk… Bunların yanı sıra henüz ilk bölümden gördüğümüz daha çok son yıllarda yer verilmeye başlanan öğelerden de bahsedilebilir; multikültürel çalışanlar, tesettürlü bir hemşire, siyahi adamla beyaz kadının aşkı… Fakat tüm bu yeni ve eski klişelerin dışında dizi bizlere farklı bir şey de sunuyor. Farklı bir liderlik yaklaşımı. Sevgili yöneticimiz; sık sık tüm çalışanları ve hastaları ile etkili bir iletişim kuruyor ve fikirlerine danışıyor. Çalışanlarından hizmet beklemek yerine hiyerarşiyi tersine çevirerek onlara hizmet edip çalışanlarından verim almayı tercih ediyor. Bunun için de  onlara sık sık ‘’nasıl yardımcı olabilirim?’’ sorusunu yöneltiyor. Bir otorite figürü olmak bir yana dursun hastaları bilinçlendirmeye çalışarak otoriteyi eleştiriyor. Tüm bunlar sayesinde “yürüyen bir sistem eleştirisi’’ gibi başarılı bir şekilde hastanesini yönetebiliyor.

İyi Bir Yönetici Olmak İçin 4 Film Önerisi

Dead Poets Society (1989) | IMDB: 8,1

Robin Williams’ın; idealist öğretmen John Keating rolünü canlandırdığı filmde, bir öğretmenin muhafazakar bir akademide özgür düşünen beyinler için öğrencilerine yaptığı liderlik ve kalıplaşmış eğitim sistemine karşı bir başkaldırı anlatılıyor. 

Gandhi (1982) | IMDB: 8,0

Başrolünde Ben Kingsley’in oynadığı film, yönetim literatüründe ‘’hizmetkar liderlik’’ olarak geçen paradigmanın ilk akla gelen temsilcisi olan Hint pasifist siyasetçi ve düşünce adamı Mahatma Gandhi’nin hayatını konu alıyor.

Coach Carter (2005) | IMDB: 7,3

Film, oyuncularının sahada olduğu kadar özel hayatlarında ve derslerinde de başarılı olmasını isteyen Koç Carter’i ve sergilediği eğitici liderlik modelini konu alıyor. Filmde Koç Carter’i ünlü oyuncu Samuel L. Jackson canlandırıyor.

Les Choristes (2004) | IMDB: 7,9

Film; 1949 yılı Fransa’sında, kimsesiz ve fakir öğrencilerin bulunduğu yatılı erkek öğrenci yurdunda geçiyor. ‘Suyun dibi’ adı verilen okulun son derece katı kuralları olan, sert ve şiddet uygulamaktan çekinmeyen bir okul müdürü var. Okulda görevine yeni başlayan öğretmen Clement Mathieu’nun bu durumu düzeltmek ve öğrencilere faydalı olabilmek için sergilediği çaba görülmeye değer. Film, aynı zamanda farklı yönetsel davranışların insanlar üzerindeki etkisini ortaya koyuyor.