Başıboşlar, Gergedanlar ve Yanlış Anlamalar Hakkında | Guido Casaretto Röportajı

Osmanlı sultanının Venedik doçesinden tek boynuzlu bir at hediyesi istediğine dair bilgiyle ilk ilham kıvılcımı parlayan Guido Casaretto’nun “Başıboşlar, Gergedanlar ve Yanlış Anlamalar Hakkında” başlıklı kişisel sergisi, 10 Mayıs – 15 Ağustos 2025 tarihleri arasında YUNT’ta ziyaretleri ağırlıyor. Sergide, Casaretto’nun mekâna yerleştirdiği heykel kalıplarını kullanarak üreteceği bir çift at heykelinin yaratım sürecine tanıklık edebilirsiniz. Guido Casaretto ile sergi ve sanat üzerine sohbetimizi keyifle okumanız dileğiyle…

Guido Casaretto ile Sergi Süreci ve Sanata Dair Bir Sohbet…

Serginizin başlığı ve sergilenen işler arasındaki kavramsal veya tematik ilişkiyi nasıl tanımlarsınız? Bu başlık, eserlerinizin bütününü anlamamız için bize hangi  anahtarları sunuyor?

Guido Casaretto: Başıboşlar, Gergedanlar ve Yanlış Anlamalar Hakkında; bir seyahatimde, Venedik Grafik restorasyon bölümünün yayınlanmış öğrenci tezlerine rastlamam üzerine gelişen bir proje.

Karşılaştığım yayınlar arasında, Venedik Dukalığı ile Osmanlı İmparatorluğu arasında gelişen bir ticari anlaşmazlığın kayıt defteri üzerine eğilen bir tezin hikayesi ilgimi çekmişti. Kayıtlarda, ticari bir husumet sonucunda, Osmanlı İmparatorluğuna, tüm detayları ile 2 adet tek boynuzlu at hediye edildiği not edilirken, hediye edilen unsurun ne olduğuna dair bir tasvir bulunmuyor.

Sergi adından geçen Gergedan ve tezde bahsi geçen tek boynuzlu at farklı kültürlerde kendilerine atfedilen farklı özellikler ve şifa ile tarif edilen canlılar.  Birisi mitolojik bir figür olarak diğeri ise gerçek bir varlık olarak bildiğimiz bu iki figürün kesiştiği ortak nokta boynuzları.

Örneğin; Antik Yunan yazarlar Hindistan’da tek boynuzlu bir hayvandan bahsederler. Ctesias gibi tarihçiler, unicorn benzeri yaratıkları tanımlar. Ortaçağ Avrupa’sında ise Unicorn, saflığın ve masumiyetin sembolü haline gelir. Çin mitolojisinde ise, unicorn benzeri bir kutsal hayvan barış ve refahın simgesidir. Gergedan da boynuzu itibari ile bir çok kültürde şifa ve güç sembolü olarak bilinir.

Her iki durumda da biçimsel özellikleri ile bir hayvana atfedilen güç, söylencelerle gelen ve yakın tarihimizdeki temsil biçimleri ile atlar ve anıt heykel arasındaki ilişki serginin kavramsal çizgisini ifade ediyor.

At, güçle ilişkilendirilen evrensel bir sembol ve bu sembol üzerinden kültürel ve coğrafi aktarım meselesiyle doğrudan bağ kurabiliyorum. Kullandığım bronz at kalıpları, orijinal heykellerin reçine kopyaları. Bu kalıplar İtalya’daki bronz atölyelerinden alınmış; pek çok parkta, bahçede ve anıtsal çalışmada kullanılan, oldukça tanıdık bir forma sahipler.

Guido Casaretto

Fikirlerinizin kaynağına indiğimizde, kişisel deneyimleriniz, toplumsal olaylar, sanat tarihi referansları veya tamamen soyut düşünceler mi ön plana çıkıyor? Bu sergideki işler özelinde bu kaynaklar nasıl bir etkileşim içinde?

Guido Casaretto: Okuduklarım, gördüklerim, kişisel deneyimlerim, tarih, bilim, ilgi alanlarım içine giren pek çok konu sonucunda kümeler oluşuyor. Çalışmalarım coğrafi ve kültürel temsillerin aktarım ve tekrar yoluyla incelenmesi, yerel anlatılar, zanaatkârlık, malzeme deneyselliği ve tarihsel, sanat tarihiyle ilişkili ve teknolojik uygulamalara yapılan göndermeler etrafında şekilleniyor.

Bu serginin de coğrafi ve kültürel aktarımlar ile temsil, tekrar konuları etrafında şekillendiğini söyleyebilirim.

Anıt heykeller ismi üzerinde anıtsal bir değere sahip ve toplumsal değeri olan kişilerin tarihteki izleri olarak kamusal alanda karşımıza çıkarlar. Böyle bir eserin kalıbından üretilen ve kişilerin keyfi kullanımı için üretilmesi size ne düşündürüyor?

Guido Casaretto: At üzerinde yer alan figür ile birlikte genellikle evrensel bir sembol olarak güç, iktidar veya barış ve özgürlük temsillerini taşımak için bir nevi kaideye dönüşür. Bu bağlamda sergide kullanılan kalıplar, başka birçok heykelin üretiminde kullanılmış ve kullanılmaya devam edecek olan parçalar. Burada temsil ettiği, o “kopyanın” özelinde, kendisi neye işaret ediyor önemli olan sanıyorum bu.

Bu sergideki katmanlı üretim ve özellikle seçtiğiniz tırnak içinde asil olmayan malzemelerin bu anıt ve anıt olmayanın karmaşası ile alakası ne derecede?

Guido Casaretto: Malzeme ve üretim sürecimi genellikle üzerinde çalıştığım proje belirliyor. Daha doğrusu, tekrar ettiğim ya da kopyaladığım durumlar bu süreci şekillendiriyor. Bu nedenle kullandığım malzemeler, çoğunlukla etik ve estetik unsurlarıyla zaten belirlenmiş oluyor ve ben de bu çerçeve dışında yeni bir yargı geliştirmekten kaçınıyorum.

Bununla birlikte, üretim sürecine doğrudan dahil olmayan her şeyi elemek için çaba gösteriyorum.

Bir örnek vermek gerekirse: Bu heykelleri üretmek için, birinin önceden bu kalıpları belirli bir formda hazırlayıp dökmesi ve birleştirmesi gerekir. Ancak bir anıtı “anıt” yapan şeyin soylu ve değerli bir malzeme olması, benim için ikincil bir karar. Ben bunun yerine her zaman en basit ve en ulaşılabilir seçeneği tercih etmeye çalışıyorum.

Bu yaklaşımın doğal bir sonucu olarak, atık niteliği taşıyan malzemeler de üretim sürecime dahil olabiliyor.

Sanat pratiğinizin sanat tarihi içindeki konumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Geçmişteki akımlar, sanatçılar veya düşünce biçimleriyle kurduğunuz bilinçli veya bilinçsiz bağlantılar var mı? Mesela neden gergedanlar?

Guido Casaretto: Sanat pratiğimi sanat tarihiyle doğrudan konumlandırmaktan çok, onunla dolaylı ilişkiler kurarak ilerliyorum. Bazen bir biçim, bazen bir yaklaşım ya da üretim etiği; geçmişle kurulan bağların bir uzantısı olarak işlerime yansıması, sürecin kendi dizgesinden kaynaklanıyor.

Gergedan boynuzuna atıfla temsil ettiği ve benzeştiği mitolojik bir figür ile olan ilintisi, pek çok kültürde tarih boyunca farklı anlamlar yüklenmiş bir hayvan olarak bu proje özelinde ismi ve çağrışımları ile yer bulan bir figür.

Serginizdeki eserler aracılığıyla izleyiciyle nasıl bir iletişim kurmayı amaçlıyorsunuz? İzleyicinin eserlerinizle kurduğu kişisel ve duygusal bağ sizin için ne kadar önemli? Eserlerinizin farklı yorumlara açık olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Guido Casaretto: Nesne ile duyusal bağlar kurma biçimimiz çalışmalarımda hep bir unsur oldu fakat o ilişkiyi de yukarıda bahsettiğim sürecin parçası olarak ele alıyorum.

Duygu izleyicinin öznel tecrübelerine bağlı olduğu için, sürecin dışında kalmış oluyor. Farklı yorumlara açık olmasına gelirsek, çalışmanın devamlılığını sağladığını düşünüyorum.

Sonuçta ortadaki nesneye bağlı olsa da üzerine konuştuğumuz bir çıktı değil.

Bu sergide kamusal alanın günümüzde evrildiği hale de açık bir gönderme var. Ya da ben öyle okudum. Var mı? Varsa kamusal alanın sanatçı ve toplum arasındaki paylaşımını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Guido Casaretto: İşaret ettiğiniz gibi, elbette ilk ele aldığım nokta bu oldu. Geçmiş çalışmalarımda, çok geniş alanlarda üretme şansım olmasına rağmen, kamusal alan deneyimim, izleyici olmakla kaldı.

Kamusal alanda, karşımıza çıkan tüm sanat eserleri, ne kadar da bu ilişkiye dikkat edilse de bir empozisyon unsurunu taşıyor.

Üzerinde bulunduğu alanı aslında kamudan alıp, sadece dışarıdan izlenir kılıyor ve tabii ki bu çoğu zaman, geçmişe atıfta bulunan bir özne veya olgu ile, günceli meşrulaştırmak için toplumun arasına atılmış oluyor.