Vitelli Design Stüdyo’nun kurucusu Yiğit Tellioğlu’nun, aynı zamanda markasının çekimleri için stüdyo olarak kullandığı Balıkesir’deki evine konuk olduk. Her odası ve köşesi farklı birer konsepte sahip ama bütün içinde birbiriyle uyum içinde olan bu yaşam alanı, arkad formlu yüksek camları, yaşam alanına büyük bir hareket katan bitkileri ve cesur renk ve desen seçimleriyle göz kamaştırıyor.
Koloni tarzın, çağdaş tasarım ögelerinin ve İngiliz country stilinin bir arada bulunduğu eklektik yaşam alanında ortak nokta, renklerin ve ışığın yarattığı coşku. Bu eve girip de enerjisi yükselmeyecek kimse yoktur sanırım.
Senin için ev ne ifade ediyor?
Ev benim için o kadar önemli ki her tatil dönüşü eve vardığımda mutlu olurum. Ev, insanı rahatlatmalı, insanın huzur bulduğu, kendi kendine kalabildiği özel alanı olmalı. İnsanın evde kendisiyle vakit geçirebilmesi çok değerli.
Küçüklüğünden beri kaç ev değiştirdin?
Ailemle yaşarken bir kışlık, üç yazlık ev değiştirdim. En keyif aldığım şey; yeni bir ev ile beraber yeni bir ortama adapte olmak. Üniversite hayatım boyunca ise İstanbul’da toplam dört ev değiştirdim. Bunun yanı sıra Roma’da, Dubai’de, Londra’da ve Los Angeles’ta okumak ve çalışmak için bulunduğum zamanlarda oralarda da evlerim oldu. Her biri, benim için ayrı bir maceranın kapısını açtı ve bambaşka anılar biriktirmemi sağladı.
Yaşam alanlarının ruh dünyamızla, modumuzla ilişkisi hakkında ne düşünüyorsun?
İyi hissetmek istediğimde evin dekorasyonunu değiştirirken buluyorum kendimi. Yeni alanlar yaratmak ve eve farklı dokunuşlar katmak beni mutlu ediyor. Çabuk sıkılan bir yapım olduğundan diğer parçalarla kolay uyum sağlayabilen zamansız parçalara sahip olmayı seviyorum. Bu, hem ruh halime göre değişiklik yapmamı kolaylaştırıyor hem de kendi içinde yeni bir hikâye yaratıyor.
Anne ve babanın eve bakışları nasıldı?
Üç çocuklu bir ailede büyüdüğüm için bizim ev, her anlamda yaşayan bir evdi. Misafir hiç bitmezdi. Evin en güzel yeri hep salon ve yemek bölümüydü. Bir şeyler paylaşmak ve misafir ağırlamak ise ebeveynlerimin en sevdiği şey.
Peki aileni ifade eden mobilya, obje ve ya da bitkiler hangileri senin için?
Babam, her gittiğimiz ülkeden hediyelik eşya alıp klasik köşesine koymaya bayılır. Bu köşe, bizim için de ailece yaptığımız tatilleri hatırlatan keyifli bir köşedir. Ayrıca TV bölümündeki sallanan koltuk, her zaman oradaydı. Annemin kendi yaptığı ürünler (yağlı boya tablolar, seramik işleri, boyadığı sandıklar ekmek kutuları) ise evin hemen hemen her yerindedir. Tabii bir de olmazsa olmaz hobi bahçeleri.
Renkler ve ışık konusunda ne düşünüyorsun?
Yaşadığımız hayatın kalitesini arttırmak için doğru renk ve ışık dengesi çok önemli. Ben de bu bağlamda renkler konusunda cesur kararlar alabiliyorum. Evi dizayn ederken her bir odanın rengine tek tek karar verdim. Evimi aynı zamanda kendi ürünlerimin fotoğraf stüdyosu olarak da kullandığım için eve giren gün ışığı benim için çok önemli. Pandemide, tüm günümüzü evimizde geçirebilme şansı yakaladık. Bu şans, bana gün içinde evimin güneş ile yaşadığı ilişkiye şahit olma imkânı tanıdı. Uyandığımda terasta süzülen bir ışık, gün batımında evin en karanlık odasından süzülüp beni mutlu etmeye yetiyordu.
Bitkiler ve çiçekler senin için ne ifade ediyor?
Bence bitkiler, güzel bir evin olmazsa olmazı. Doğru bitkiyi bulmak zor olsa da kapalı mekânda yaşayan bitkileri doğru konumlandırdığınız zaman bitkiler, bulundukları ortamın havasını değiştiren en güzel şeyler.
Asla ayrılmam dediğin bir mobilyan var mı?
Asla ayrılmam dediğim bir mobilyam yok ama zamansız mobilyaları farklı şekillerde kullanmayı sevdiğim için eşyalarımdan ayrılmam zaman alabiliyor. Özellikle evimdeki manevi değeri yüksek bazı sanat eserlerinden ayrılamayabilirim.
Evinde her gördüğünde iyi ki almışım, iyi ki yapmışım dediğin ne var?
Tabii ki sanat eserleri… Özellikle evime aldığım tablo veya heykel gibi sanat değeri olan koleksiyonluk parçalar, içime sinip doğru yerlerini buldukları zaman bu durum beni çok mutlu ediyor.
Evine baktığında atamadığın, satamadığın ve onunla ne yapacağını bilemediğin mobilya ya da aksesuarların var mı?
Bazen beğendiğin bir şeyi o anda alırsın fakat aslında henüz yeri hazır değildir. Aldığın şey, belki de ileride bir gün başka bir evin en can alıcısı parçası olabilir. Bu nedenle ben, eşyaları atmayı değil farklı yerlerde, farklı şekillerde değerlendirmeyi seviyorum. Bu düşünceyle de evde sık sık değişiklik yapmayı, mobilyalarımın yerleri ile oynayıp farklı alanlar yaratmayı seviyorum.
Evinin dekorasyonu mu yoksa kendi giyim kuşamın mı ağır basıyor?
İkisi de kendi tarzımı yansıtmak için güzel araçlar. Zaten içinizden geldiği gibi yaşıyorsanız eviniz ile ne giydiğinizin de bence bağlantısı oluyor. Bunun yanında ev dekorasyonu, giyim kuşam tarzı kadar hızlı değişemeyeceği için güne hazırlandığınız giyinme ortamınızın bence sizi iyi hissettirip beslemesi gerekiyor.
