venedik bienali

60. Venedik Bienali ve Öne Çıkan Pavyonları

Güncelleme Tarihi: 31 Mayıs 2024

“Dünyanın neresine gidersek gidelim, bir topluluk içinde insanlarla bir arada olduğumuz sürece birileri için biz de yabancıyız. Şehrin yerlisi olsak bile.” 

Bu yıl dünyanın önde gelen bienallerinden Venedik Bienali “Foreigners Everywhere” yani “Yabancılar Her Yerde” teması ile karşımıza çıkıyor. Foreigners Everywhere teması, 2000’li yılların başında İtalya’daki ırkçılık ve yabancı düşmanlığıyla mücadele eden Torinolu kolektif Stranieri Ovunque’dan geliyor. 

Bienalin küratörlüğünü üstlenen Adriana Pedrosa, Venedik Bienali’nin ilk Latin Amerikalı ve açık eşcinsel küratörü. Pedrosa, Foreigners Everywhere teması ile dil, millet ve kimlik, ırk, cinsiyet, cinsel yönelim, özgürlük, zenginlik tarafından yönetilen eşitsizliklerle ilgili tehlikeleri ve zorlukları sorgulamaya davet ediyor hepimizi. 

Genellikle kendi topraklarında yabancı muamelesi gören sanatçıların öne çıktığı Venedik Bienali, Kanada’dan Nikaragua ve Peru’ya, Kore’den Sri Lanka ve Sudan’a, Fas’tan Zimbabve’ye kadar her kıtadan ve neredeyse her ülkeden 300’ü aşkın sanatçıya yer veriyor. 2024 Venedik Bienali’nde 86 ülkenin pavyonunun dışında, Venedik’in her yerine yayılmış çok sayıda sergi de eşlik ediyor. 

20 Nisan’da başlayan bienal, 24 Kasım’a kadar devam edecek. 

Venedik Bienali Türkiye Pavyonu

türkiye pavyonu
Fotoğraf: IKSV

Gelelim Türkiye’nin sanat ve mimarlık dünyasını uluslararası dünyaya tanıttığı Venedik Bienali Türkiye Pavyonu’na. Türkiye’nin Venedik Bienali Uluslararası Sanat Sergisi’ne ilk katılımı, Beral Madra’nın kişisel çabaları ile ilk kez 1991’de gerçekleşti. Beral Madra, 1991-2001 yıllarında bienalde yer alan Türkiye sergilerinin küratörlüğünü ve direktörlüğünü de üstlendi. 

İlk kez Venedik Bienali Türkiye Pavyonu ise 2003’te düzenlendi. 2003’ten bugüne kadar çağdaş Türk sanatını uluslararası dünyaya tanıtan Venedik Bienali Türkiye Pavyonu 2024 yılında Türk Hava Yolları ana sponsorluğunda, İstanbul Kültür Sanat Vakfının (İKSV) koordinasyonunda hazırlanıyor.

60. Venedik Bienali Türkiye Pavyonu’nda Gülsün Karamustafa’nın “Oyuk ve Kırık Dökük: Bir Dünya Hâli” isimli eseri Türkiye’yi temsil ediyor. Oyun ve Kırık Dökük: Bir Dünya Hâli isimli eserde Karamustafa’nın farklı malzemeleri kullandığı çalışmalarına film ve ses kompozisyonu da eşlik ediyor. 

Oyun ve Kırık Dökük: Bir Dünya Hâli

gülsün karamustafa
Fotoğraf: IKSV

Gülsün Karamustafa göç, bellek, aidiyet ve kültürel kimlik meselelerini ve Türkiye’nin modernleşmesi ile bunun nüfus üzerindeki etkilerini 50 yılı aşkın süredir sanat pratiğinde sürdürüyor. İnsanlık için “içi boş ve kırık” diyen Gülsün Karamustafa, 60. Venedik Bienali Türkiye Pavyonu Oyun ve Kırık Dökük: Bir Dünya Hâli eserinde insan ilişkilerinin zayıflığı, kaybolan değerleri, insanlar arasında süregelen çatışmaları ve tüm bunlar üzerinden şekillenen dünya algısını yansıtıyor. 

Günlük nesneler üzerinden yeni anlamlar yaratan Karamustafa, yıkıcı savaşlar, depremler, çevre felaketleri karşısında yaşanan suskunluk, boşluk ve kırıklık izlerini farklı objeler ile mekana taşıyor. Venedik Bienali Türkiye Pavyonu’nda yer alan sergide yerleştirme sanatı ile dünya savaş alanı ve sürekli değişen bir zemin olarak tasvir ediliyor; Venedik’in ünlü Murano camlarından yapılmış üç avize karşılıyor ziyaretçileri. Avizelerin her biri Hristiyanlık, Yahudilik ve İslam olmak üzere tek tanrılı inançları temsil ederken; dikenli tellere sarılı ışıklı semboller, dinler arasındaki tarihi gerilim ve çekişmeleri simgeliyor. 

İnsanlığa yeni bir bakış açısı katan, dünya çapında göç, savaş ve gösterileri konu alan siyah beyaz propaganda görüntüleri içeren yaklaşık 14 dakikalık bir film de Oyun ve Kırık Dökük: Bir Dünya Hâli eserine eşlik ediyor. 60. Venedik Bienali Türkiye Pavyonu Gülsün Karamustafa’nın önceki üretimlerine odaklanan kitap ile son bulunuyor. 12 yazarın katkısıyla hazırlanan kitabın editörlüğünü Melis Cankara, grafik tasarımlarını Esen Karol ve sergi danışmanlığını Yelta Köm üstleniyor. 

60. Venedik Bienali Öne Çıkan 5 Pavyon  

venedik bienali pavyonları
Fotoğraf: La Biennale di Venezia

Kışkırtıcı, ilham verici birçok eserin sergilendiği 60. Venedik Bienali bu yıl da mutlaka görülmesi gereken pavyonlara ev sahipliği yapıyor. Bienali ziyaret etmek istiyor fakat kısıtlı zamana sahip olduğunuzu düşünüyorsanız, sizin için 80’i aşkın pavyon içinden “mutlaka” görmeniz gereken 5 pavyon belirledik. 

Mısır Pavyonu  | Giardini

mısır pavyonu
Fotoğraf: Wael Shawky

Drama 1882 – Wael Shawky 

İskenderiye doğumlu sanatçı Wael Shawky’nin Drama 1882 başlıklı eseri, Mısır’ın 1879-82’de emperyal nüfuza karşı gerçekleştirdiği, 1882’de İngilizler tarafından bastırılan ve sonra 1956’ya kadar Mısır’ı işgal eden milliyetçi Urabi devrimini ele alan enstalasyon ve 45 dakikalık müzikal film. 

Masal, gerçek ve kurguyu iç içe geçiren sanatçı, 60. Venedik Bienali Foreigners Everywhere temasına doğrudan cevap veriyor: Yabancılar, bugün sahip olduğumuz göçmen tanımı değil, onlar sömürgeciler. 

Film, performans, resim, çizim ve heykel alanındaki çalışmalarını tarihsel gelenek ve olayların merceğinden yeniden çerçeveleyen Wael Shawky’nin Drama 1882 isimli eseri 60. Venedik Bienali’nin mutlaka görülmesi gereken işlerinden. 

Lübnan Pavyonu  | Arsenale

lübnan pavyonu
Fotoğraf: Lebanese Pavilion in Venice 24

A Dance with her Myth – Mounira Al Solh

Lübnan İç Savaşı’nın zirvesinde çocukken Beyrut’tan Suriye’nin Şam kentine gitmek için ayrılan Mounira Al Solh, 60. Venedik Bienali Lübnan Pavyonu’nda ziyaretçileri efsane ve gerçeklik arasında bir köprü kurmaya davet ediyor. Resim, sketch, heykel, nakış, video gibi çeşitli medyumlardan oluşan 41 parçalık A Dance with her Myth, efsanevi bir hikayeye dayanıyor: Prenses Europa’nın beyaz boğa şeklini alan Zeus tarafından kaçırılması. 

Mounira Al Solh, Fenikeli prenses Europa örneğini takip ederek günümüzde kadınların karşılaştıkları zorluklar ve onların dayanıklılık kapasitelerine dair bir bakış açıcı sunuyor. Cinsiyet eşitliğine, kadınların karşı karşıya olduğu muhafazakar ve ataerkil güçlere değinen A Dance with her Myth ile Al Sohl, özgürleşmeyi, özgürlüğü, eşitliği, dayanışmayı kutlayan bir görsel alan yaratıyor. 

Bulgaristan Pavyonu  | Sala Tiziano / Centro Culturale Don Orione Artigianelli 

bulgaristan pavyonu
Fotoğraf: Bulgarian Pavilion Venice

The Neighbours – Vasil Vladimirov

60. Venedik Bienali oldukça rahatsız edici bir enstalasyon sanatını ağırlıyor: The Neighbours. Bulgaristan’ın 1945-1989 tarihlerinde Komünist dönemde siyasi şiddetten sağ kalanların susturulmuş ve silinmiş anılarını gün ışığına çıkaran etkileşimli bir multimedya enstalasyonu olan The Neighbours, 20 yıllık bir araştırmanın sonucu. 

Bulgaristan sınırları içinde yabancı olarak etiketlenen insanlara tanıklık edebileceğiniz The Neighbours, ses kayıtları, röportajlar ve toplama kamplarından videolar içeriyor; ziyaretçi kendini “ürpertici” Komünist dönemden kalma bir ev ortamında buluyor. 

Nijerya Pavyonu  | Dorsoduro

nijerya pavyonu
Fotoğraf: Nigeria Imaginary

Nigeria Imaginary – Andrea Emelife

Bu yıl 60. Venedik Bienali kapsamında görülmesi gereken pavyonlardan biri Nijerya Pavyonu. Nigeria Imaginary, Andrea Emelife küratörlüğünde sekiz sanatçıyı buluşturuyor. Nijerya tarihindeki büyük anların yanı sıra olabilecek ve henüz var olmayan Nijerya’nın rolünü araştıran Nigeria Imaginary, ülkeye dair farklı bakış açıları ve inşa edilmiş fikirler sunuyor; Nijerya’nın geleceğini hayal etmek için diasporik bir mercekten yararlanıyor. 

Resim, fotoğraf, heykel, ses, film ve AR gibi çeşitli medyumlardan yararlanılan Nigeria Imaginary, uzun süredir kayıp olan ilkel bir kültürün eski kalıntıları olarak değil, gelişmişliğin ve sanatsal buluşun örnekleri olarak karşımıza çıkıyor. 

Panama Pavyonu | Spazio Castello

panama pavyonu
Fotoğraf: Panama Pavilion

Traces: on the body and the land – Ana Elizabeth Gonzalez & Monica Kupfer 

Venedik Bienali’nde ilk kez yer alacak Panama Pavyonu, 2024 yılında bienal kapsamında öne çıkan pavyonlardan. Panama Pavyonu, Panamalı dört sanatçının çalışmaları aracılığıyla göçün bireyler ve çevreleri üzerinde bıraktığı kalıcı izlerin derin yansımasını araştırıyor. 

Traces: on the body and the land, çizimler, tablolar, kolajlar, cam heykeller ve enstalasyonlardan oluşuyor. Sanatı ve mevcut göç krizini birbirine bağlayarak toprakta ve vücutta silinmez izler bırakan kendi zorlu yolculuklarını yapmak zorunda kalanlar için empati yapmaya teşvik ediyor. 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir