Güncelleme Tarihi: 23 Ekim 2021
Türkiye modasına yön veren, Türk tasarımcılara ilham veren ve Türk tasarım gücünü dünya çapında temsil eden Mehtap Elaidi, serüven tadında çıktığı moda yolculuğunda 20. Yılını kutluyor.
Türkiye’de sürdürülebilirlik kavramı daha konuşulmazken zamansız tasarım felsefesi ile tasarım yapan, kendine has tekniği ve kişisel estetik birikimiyle bu tasarımları marka çatısı altında bir araya getiren tasarımcı ile 20 seneyi birkaç soruda özetlemeye çalıştık.
Türk moda sektörüne ve Türk tasarımcılara, kendi markasına verdiği ölçüde emek veren Mehtap Elaidi’nin moda dolu 20 yılını kutluyoruz.
20 sene önce bilmediğin bir sektöre cahil cesaretiyle giriş yaptığını söylüyorsun. İtici güç ne idi?
Moda benim çocukluk hayalimdi ama bir şekilde hayat beni farklı yönlere çektiği için arka plana atmıştım. O dönem ilk kariyerimi sonlandırmıştım ve elimde de bu işe yatırabileceğim bir birikimim vardı. Kendime ödül vermek istediğim bir dönemden geçiyordum ve kendimi ödüllendirmeye karar vermiştim.
Bilgi eksikliğini avantaja çevirdiğinden bahsediyorsun? Bunu detaylandırabilir misin?
Atölyemde bir modelistim ve model makinacım vardı. Çizimim de her zaman kendimi ifade edecek kadar iyiydi fakat benim çizdiğim şeyleri istediğim şekilde yapmaktansa kendilerine öğretildiği gibi uygulama yapmak istiyorlardı. O noktada ben neyin yapılabilip neyin yapılamayacağına dair bir bilgi barındırmadığım için kendi istediğim şekillerde ısrar ediyordum ve çoklukla onları ikna edebilmek için sonradan adının derapaj tekniği olduğunu öğrendiğim teknikle uğraşıyor ve onlara bu hali üzerinden çalışmalarını söylüyordum. Genelde ben modeli cansız manken üzerinde özümlüyordum ve modelistim bunu kalıba döküyordu. Sonradan bunlara deneysel kuplar dendiğini öğrendim ve en kuvvetli noktamın da bu olduğunu fark ettim. Bugüne kadar da hala aynı tasarım dilini kullanmaya devam ediyoruz marka olarak.
Peki günümüzde bilgi eksikliğini avantaja çevirmek mümkün mü sence? Yoksa bu sadece o zamana özel bir durum muydu?
Sadece bilgi eksikliği olarak değil de farklı eksiklikler üzerinden bakabiliriz. Mesela imkân eksikliği, finans eksikliği gibi. Bu noktalarda da yaratıcılık devreye giriyor bence ve yeni moda düzeninde daha da çok karşılık bulacak bu girişimler. Yani eğer finans gücünüz size diğer markalarla aynı imkanları sunmuyorsa bugün bunu nasıl aşabilirsiniz diye bakmanız lazım. Bugün eskiden olmayan sosyal platformlar var mesela onlardan farklı şekillerde yaratıcı olarak faydalanabilirsiniz. Yani bugün de yapılabileceğine inanıyorum.
2000’li yılların başlarında kendine moda uygulayıcı diyordun. Şimdi kendini nasıl tanımlıyorsun?
Artık tasarımcıyım oldum diyebiliyorum. Ne mutlu bana!
“Bundan sonra markaların sürdürülebilirlik ilkelerinin çok uzağında kalamayacağına kalırlarsa da zarar göreceklerine inanıyorum, çünkü nihai tüketici de artık daha bilinçli gerektiği yerde hesabını soruyor olacak.”
Senin tasarımların genelde sürdürülebilir ilkelere ve yavaş moda akımına uyuyor diye düşünüyorum. Senin bu konudaki görüşün ve felsefen nedir?
Kesinlikle. Biliyorsun eskiden sürdürülebilirlik kavramı bu kadar çok kullanılmazken zamansızlık kavramı vardı ve koleksiyonlarımız hep bu kavram üzerinden yürüyordu. Bugün de duruşumuz değişmedi. Bence moda çok eğlenceli bir kavram insanlara kendilerini iyi hissetmeleri için var olmuş ancak son dönemlerde yaşadığımız arsızlık maalesef modaya da bulaşmıştı. Bundan sonra bu tanımların daha da çok yer bulacağına inanıyorum. Bundan sonra markaların sürdürülebilirlik ilkelerinin çok uzağında kalamayacağına kalırlarsa da zarar göreceklerine inanıyorum çünkü nihai tüketici de artık daha bilinçli gerektiği yerde hesabını soruyor olacak.
Tüketimi tetiklemeyen bir moda anlayışının yayılması mümkün mü sence?
Tüketimin sonunun geleceğine inanmıyorum ben ama daha akıllı bir tüketimin geleceği kesin. Bu noktada bilinçli tasarım akıllı tüketimle buluşacak.