Karaköy’ün tarihi derinliklerine yolculuğa davet eden “KTSM X PlumeMag ile İyi Bak…” adlı proje, aşina olduğumuz sokaklara sanatçı Dinçer İşgel‘in çizdiği rota ve anlatımı ile farklı bir perspektiften yaklaştı. Tuba Kocakaya küratörlüğünde gerçekleşen proje, Perşembe Pazarı’na başka bir gözden bakmaya davet ediyor.
Projenin ortaya çıkışı, rotada izleyiciyi neler beklediği, Karaköy’den ilginç anekdotlar, mekânların hafızası ve Kale Tasarım ve Sanat Merkezi’nin İyi Bak Dünyana yaklaşımının proje ile kurduğu ilişki üzerine sanatçı Dinçer İşgel ile sohbet ettik.
Video ve fotoğraflarınızda insan ve mekân hikâyelerine sıra dışı bir gözle bakıyorsunuz. Bizler de çalışmalarınız sayesinde günlük detaylara, her gün karşılaştığımız duraklara ve kişilere alıştığımızdan farklı bir açıdan yaklaşıyoruz. Sizce bu “farklı” olarak tanımladığımız/gördüğümüz şey nedir?
İnsanlara duyguyla bakmalıyız. Sadece kıyafetlerindeki detaylara bakıyoruz. Bence göz göze bakmak lazım. Mekânlardan çok hızlı geçiyoruz, insanlarla hızlı, yüzeysel iletişimler kuruyoruz. Hep anda kalıp gözlemleyerek, daha derin bağlar kurabiliriz. Ben de anda durup zamanı izliyorum.
“KTSM X PlumeMag ile İyi Bak…” kapsamında Karaköy’de bir rota çizdiniz. Rotada izleyiciyi neler bekliyordu, nasıl bir kurgu planladınız?

Rotada izleyici Karaköy’ün tarihi derinliklerine bir yolculuk bekliyor.
Bu proje üzerine çalışırken Karaköy’de sizin de bilmediğiniz, ilk defa karşılaştığınız detaylar oldu mu?
Daha önce hiç görmediğim hanlarla karşılaştım. Karaköy’ü daha derinden hissettim. Esnafla, ustalarla muhabbet etmek de cilası oldu hissimin. Sohbet de çok keyifliydi. Rastgele bir merdivenden çıktım bir ara. Bir sanayi atölyesine geldim. Ustanın eski film makaraları vardı. Bunları yıllarca korumuş. Projeksiyon makineleri ve eski fotoğraf makinelerinin koleksiyonunu da yapıyor. Sürekli bir sürpriz ile karşılaştım.
Mekânların hafızası olduğuna inananlardan mısınız? Bireyin hatta toplumun belleğinin önemli bir parçası olan mekânlar, tarihin ve kolektif hafızanın da omurgasını oluşturuyor. Siz mekân ve bellek arasındaki ilişkiyi nasıl yorumluyorsunuz?
Mekânların hafızaları olduğuna inanıyorum. Bir tarihi dokuya baktığımızda o dönemi hissedebiliyoruz. Bir anlık da olsa belleğimizde o döneme gidip gelebiliyoruz.
Mekân ve bellek arasındaki ilişki birbirini var ediyor aslında. Mekânlar sabit ve hiç değişmiyor. İçinden geçen insanların hikâyeleri, mekânların hafızasına dönüşüyor.
Müzik de videolarınızda önemli bir yer kaplıyor diye düşünüyorum. Müzik seçimlerinizde nelere dikkat ediyor, nelerden ilham alıyorsunuz?
Müzik ve videonun ritimdeki uyumunu takip ediyorum. Aldığım görüntülerin duygusuna yakın hissettiğim müzikleri seçiyorum. Bazen gün içinde müzik dinlerken bir anda kurgu yapmaya başlıyorum. Ses ve görüntü birleştiğindeki hissiyat beni daha derinden etkiliyor. Sık sık radyo dinliyorum. Eski dönemlerdeki kayıtları dinlemeyi, müzik araştırıp arşivlemeyi seviyorum.
Çalışmalarınız fotoğraf ve videoyu birleştiren, zamanı durduran ancak akışın da devam ettiği bir tat veriyor. Bunu nasıl sağlıyorsunuz?
Akış devam ederken zamanı kayda alıyorum. Bir anda durup dünyaya iyi baktığımızda akışın içinden geçen insanların hikâyelerini de görmeye başlıyoruz.
Üretimlerinizde ötekileştirilen, görmezden gelinen, kadraj dışında bırakılanları merkeze alıyorsunuz. Çalışmalarınızın başrolüne yerleşen isimsiz kahramanların tepkileri, geri dönüşleri nasıl oluyor?
Duygusunu samimiyetini hissettiğim insanlarla karşılaşıyorum. Tepkiler de her zaman bu duygularla devam ediyor.
KTSM’nin İyi Bak Dünyana yaklaşımı, oluşturduğunuz rota ile nasıl bir ilişki kuruyor?
Projenin küratörü Tuba Kocakaya ile daha önce apartman52 sergisinde tanışmıştık. Sonra tekrar bir araya gelip bu proje üzerinde konuştuk. Karaköy’ü, İyi Bak Dünyana yaklaşımı ile, yeni bir gözle tekrar izledik.
Karaköy’ün tarihi dokusu ve Perşembe Pazarı’nın detaylardaki zenginliğinde zamanın hızlı ve değişken akışını gözlemledik. Çok hızlı tüketmeye alıştırılıyoruz. Çok rahat bir şekilde bozulan eşyalarımızı yenisi ile değiştiriyoruz. Karaköy Perşembe Pazarı’ndan geçerken aslında her materyalin bir atölyesi olduğunu, her bir parçayı dönüşüme kazandırabileceğimizi gördüm. Tüketmek yerine üretip tamir etmeliyiz.
- Perşembe Pazarı’nı bir kelime ile tanımlayacak olsanız bu ne olurdu?
Renkler
- Gelecek rotanızdaki ilk durak neresi?
Yalova
- Dün mü bugün mü?
Yarın
- Analog mu dijital mi?
Dijital
- Kurgu mu spontane mi?
Spontane
- İkinci el mi ileri dönüşüm mü?
İleri dönüşüm
Röportaj: Burcu Dimili
