Sürdürülebilir Modaya Yeni Bir Soluk: Paper on Rock

Sürdürülebilir Modaya Yeni Bir Soluk: Paper on Rock

Güncelleme Tarihi: 2 Ekim 2021

Dünyaya petrolden sonra en çok zarar veren ikinci sektör olan moda sektöründe sürdürülebilirlik bir ütopya mı sorusu tartışılırken, tasarım, zeka ve biricikliği DNA’sında bulunduran Paper on Rock markası, dünyada yaygınlaşan vintage modasına yepyeni bir soluk getiriyor. Markanın yaratıcıları İncilay Baydar Işık ve Murat Işık ile markanın felsefesi ve sürdürülebilirlik üzerine yaptığımız söyleşi tüm marka ve tasarımcılara ilham verecek nitelikte.

Dünyanın daha fazla tekstil atığına değil, mevcut üretilenlerin değerlendirildiği bir sisteme ihtiyacı var. Bu söylem üzerinden yola çıktığınız markanız Paper on Rock’un doğuşunu anlatır mısınız?

Bilinçli tüketicilerin gezegen üzerindeki olumsuz etkilerini en aza indirmek arzusu her geçen gün artarken sürdürülebilirliği bir pazarlama aracı olarak kullanan tekliflerin sesi de aynı oranda yükseliyor. Gerçekten sürdürülebilir olan nedir sorusundan çıktık yola. Sürdürülebilirlik iddiası olan yeni bir ürün satın almak gerçekten ne kadar sürdürülebilir diye düşündük. Bize göre ikinci el tasarım veya kült ürünlerin yeniden tüketime kazandırılması sadece sürdürülebilir değil aynı zamanda da tarz sahibi bir tercih.

Bu ürünlerin yeniden tasarlanıp el boyaması ile yeni hikayeler anlatmaya başlaması fikri ise neredeyse 10 yıl önce yaşadığımız bir deneyimden doğdu.

NY Jeffree’s de görüp almak için ruhumu satsam da o gün için alamayacağım Alexander McQueen el boyaması bir ceketten Murat’a bahsedip resmini gösterdim.  “Yaparım ben sana bunun aynısını.” demekle de kalmayıp yaptı. Ceketi yıllarca giydim her giydiğimde de sadece eş dost değil sokakta tanımadığımız insanlar tarafından bile durdurulup iltifatlara ve nereden aldınız sorularına maruz kaldım.

Paper On Rock, işte bu hikayelerin, giyilebilir sanat eserleri yaratma arzumuzun ve eski ama yeni bir şey teklif ederek hem sürdürülebilir hem de tarz sahibi bir işe imza atmak istememizin sonucudur.

Paper on Rock kurucusu İncilay Baydar

Sizin eğitim hayatınızın başında çok net bir hedefiniz var. Fransızca öğrenip, moda dünyasının kalbi olan Paris’ten yola çıkmak. Bunu detaylandırabilir misiniz?

İncilay: Yüksek öğrenimimi moda tasarımı üzerine yapmayı hayal etmiştim hep. O yıllarda modanın başkenti de tartışmasız Paris’ti. Ben de Paris’te tasarım okumak istiyordum ama ciddi bir sorun vardı. Fransızca bilmiyordum. Önce Fransızca öğrenip sonra Fransa’da bu eğitimi alma kararı ile üniversitede Fransız Dili ve Edebiyatı bölümünü tercih ettim. Lisans bitince de aynen planladığım gibi Paris’te moda tasarımı ve pazarlaması üzerine lisansüstü eğitim aldım.

Sizin kariyer yolculuğunuz kadar dikkat çekici diğer konu ise ‘multi-talent’ kişiliğiniz. Her şey nasıl başladı? Reklamcılık, illüstrayon, karikatür, edebiyat ve şimdi de moda… Bu yolculuğu anlatır mısınız?

Murat: Nezaketiniz için teşekkür ederim öncelikle. Aslında her şey çocukluğumda resim kabiliyetimin anlaşılmasıyla Burhan Uygur gibi önemli sanatçılardan eğitim almamla başladı. Üniversiteye kadar bu yeteneğim sadece sanatla ilgili derslerden yüksek not almamı sağladı. 

Üniversiteyle beraber önce o zamanki adıyla Hıbır’da karikatür çizmeye başladım. Bunu Nokta dergisine ve Erkekçe’ye illüstrasyon çizme işi takip etti. Bu arada Boğaziçi Üniversitesinde Sosyoloji okuyordum. Sonra da gönlümde asıl yatan bölüm olan Grafik okumak üzere Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesine girdim. Bu bölümde okurken üç yıl boyunca Levent Kırca Tiyatrosunda oyunculuk yapıp turnelere çıktığım için yine eğitim hayatımın zora gireceğini anlayıp tam zamanlı okula döndüm. 

Okulun son yılında kendim için yaptığım bir resim herkesin dikkatini çekince onların ısrarıyla Günümüz Sanatçıları adlı yarışma/sergiye katıldım ve işim orada birinci oldu. Bunu İstanbul Bienali, Habitat Sergisi izledi. Resim hiç çıkmadı hayatımdan, o kariyer hâlâ devam ediyor. Ancak okuldan mezun olmamla beraber reklamcılık hayatım başladı. Ogilvy’de Art Direktör olarak başladığım reklamcılık dünyasında önce Reklamevi’nde reklam yazarı sonra da Güzel Sanatlar Saatchi&Saatchi ve McCann Erickson’da Creative Director olarak hizmet verdim. Son 5 yıldır da bu çok sevdiğim işe bireysel olarak devam ediyorum. Arada da “Muhtelif Lüks Bisküit” isimli bir roman yazdım. İncilay sayesinde moda, markalar, tasarımcılar hayatımın hep içindeydi ancak modayla ilk tanışmam 1983-87 arası yaptığım mankenlik macerama dayanır. (Evet bunu da yapmışlığım var.) 

Marka değerleriniz neler?

Biz marka değerlerimizi preloved, reborn ve one of a kind diye belirledik ve aslında bu kimliğimizin de bir parçası oldu. “Preloved”, yani sevilerek giyilmiş, değişen beden ölçüsü, tarz değişikliği gibi sebeplerle üzülerek veda edilmiş… “Reborn”, yani ilhamını ürünün kendisinden, popular kültürden, sanattan alan tasarımlar ve el boyamasıyla yeniden doğmuş… “One of a kind”, yani dünyada eşi benzeri olmayan, sadece size ait… Markamızı tanımlayan en iyi konumlamalardan biri de bir türlü tam Türkçesini bulamadığımız “Curated Fashion”. Zira tüm ürünlerimizi bir sergiye, bir moda müzesine seçer gibi titizlikle koleksiyonumuza katıyoruz. Bunların yanı sıra sürdürülebilirlik, etiklik ve doğaya saygı da değerlerimiz arasında. 

Paper on Rock

Markanızın karbon ayak izi konusunda aldığı önlemler var mı? Varsa neler?

Paper On Rock varoluşu ile karbon ayak izini azaltmak üzere yapılan moda hareketinin doğal bir parçası zaten. WRAP UK tarafından yapılan bir çalışma, giysilerin ortalama ömrünü ürün başına yalnızca üç ay uzatarak 2 yıl 2 aydan 2 yıl 5 aya çıkarmanın, her bir karbon, su ve atıkta %5-10 azalmaya yol açacağı kanıtladı. Yani sadece ikinci el bir ürünü tüketici için cazip olacak şekilde yeniden konumlandırarak tekrar dolaşıma kazandırmak ve yaşam süresini uzatmak bile başlı başına bir etki.

Paper On Rock ayrıca ürünlerin yeniden tasarlanıp hazırlanması sürecinden başlayıp pazarlanması için gereken tüm yöntem ve araçlarda atmosfere minimum karbon yayılımı için çaba gösteriyor. Ofis veya atölye kiralamak yerine evimizin bir bölümünü bu iş için yeniden düzenledik. Böylece ev ofis arasında seyahat ederek fosil yakıt tüketmemiş oluyoruz. Çalışma saatlerimizi gün ışığından optimum yararlanacak şekilde planladık. Elektrik tüketimimizi azalttık. Daha az enerji tükettiğini bildiğimiz sınırlı sayıda elektronik eşya kullanıyoruz. Mümkün olan her şeyi elektronik ortamda yapıp kağıt tüketimimize çok dikkat ediyoruz. Elbette elektronik fatura kesiyor, paketleme malzemesi olarak sadece geri dönüştürülebilir malzeme kullanıyoruz.

Son olarak sorumluluğumuzun satış sonrası da sürdüğünün bilincinde olarak ürünlerin temizlik ve bakımları için kullanılacak çevre dostu yöntemler ile ilgili müşterilerimizi bilgilendiriyoruz

Ürünleriniz nerelerde satılıyor?

Şu anda sadece paperonrock.com üzerinden satış yapıyoruz.

İkinci el satın almanın sürdürülebilirliğe katkılarını bir de sizden dinleyelim?

İkinci el giyim trendinin moda endüstrisini yeniden şekillendirme ve endüstrinin gezegen üzerindeki zararlı çevresel etkisini ciddi ölçüde azaltma potansiyeline sahip olduğunu düşünüyoruz. Bilindiği üzere moda endüstrisi, uzun süredir üretim süreçlerinden kaynaklanan kirlilik ve atıklar yüzünden çevresel sorunlarla ilişkilendirilmiştir.

Tekstil endüstrisinin hava yolu ve denizcilik endüstrilerinin toplamından daha fazla karbon emisyonu ürettiği ve dünya çapındaki su kirliliğinin yaklaşık yüzde 20’sinin tekstil üretimi ve terbiyesinden kaynaklandığı göz önüne alındığında ikinci el giysi satın almak bir ürünün sahip olacağı kullanıcı sayısını artırarak ömrünü uzamasına yol açacak ve daha az yeni ürün talebi  oluşturarak endüstrinin karbon ayak izini de azaltacaktır. 

Sizin markanızda koleksiyon yok, sezon yok. Bir ruh var ve bir ideal var. Her bir tasarım biricik, başka bir eşi yok. Bu aslında lüks sektörünün peşinden koştuğu ve maalesef kapitalizme yenildiği nokta. Sizce sürdürülebilirlik, lüks tüketimin de dengelerini değiştirecek mi? 

Değiştirmeye başladı bile. Lüks pazarının da bu tüketim yönelimi inkar etmesi mümkün değil. The RealReal veya Vestiaire Collective gibi dijital perakendeciler kimliği doğrulanmış ikinci el lüks ürün satışı ile geniş bir pazar yarattılar bile. Bu sektörün piyasa değeri 2019 yılında 2 milyar dolara ulaştı.

Fast Fashion sektörünün önümüzdeki 10 yılda %20 büyümeye devam etmesi beklenirken, ikinci el modanın aynı dönemde %185 büyümesi bekleniyor.

Dünyada ikinci el aslında çok da uzun bir geçmişe sahip. Sizin ikinci el ile tanışmanız ne zaman oldu?

İlk ikinci el ürünlerim, annemin gardrobundan çalınan parçalardır ama  ikinci el ürün satın almaya başlamam Paris’teki öğrencilik yıllarıma dayanır. 2000’lerde başlayan ve hala devam eden bir de asker giysileri merakım var. NY, Londra ve Paris’te sadece bu konuda uzmanlaşmış mağazaların yerlerini artık ezbere biliyorum. Çok özel parçalar söz konusu olduğunda online alışveriş de yapıyorum. Amazon’da açık artırmalara katılmışlığım bile var. Delilik bu boyutta yani.

Türkiye’de moda sektörüne baktığınızda sürdürülebilirlik konusunda samimi bir yaklaşım görüyor musunuz?

Hayır. Daha konunun ciddiyetinin farkına vardığımızdan bile emin değilim. Bazı şirketler karbon ayak izlerini azaltmak üzere çalışmalar yapıyorlar ama çabaları yüzeysel buluyorum. Çoğunlukla merkez ofisler ve mağazalarda bazı tedbirler alınıyor. Üretim sürecindeki sürdürülebilirlik iddiası ise maliyet kâr hesaplarının içerisinde kaybolup gidiyor. 

Paper on Rock

Markanız çok yeni ama mutlaka hedef belirlemişsinizdir, hedefleriniz neler?

İkinci el moda, ülkemizin yeni yeni anlayıp takdir etmeye başladığı bir kavram. Dünyadaki trendin çok gerisinden geliyoruz. Uzun zamana yayılan bir iş planımız var. Kısa vadede büyük geri dönüşler beklemiyoruz. Niş bir tüketiciye hitap ettiğimizin farkındayız. Kısa vadede sadece Türk tüketicisi için kendi online platformumuz üzerinden satış yapacağız.  

Size kendi kıyafetlerini getirip, bunların üzerinde çalışma yapmanızı isteyenler olacaktır. Bu konuya yaklaşımınız ne şekilde?

Biz teklifimizi curated fashion olarak tanımlıyoruz. Yani yeniden hikayelendirilen tasarımların bizim beğendiğimiz özel ve kült parçalar olması gerekiyor. Sipariş üzerine çalışmayı düşünmüyoruz.

Moda kelimesi anlamını yitiriyor mu, yoksa evriliyor mu? 

Evriliyor tabii. Zeitgeist -yani zamanın ruhu- neyi talep ederse ona dönüşüyor. İçinde yaşadığımız serbest iletişim çağında, konu ne olursa olsun otoritenin bize dayattığı olguları ve gerçekliği sorgulama şansına sahibiz. Bu durum da sektörün artık bilinçli ve talepkar bir tüketici tarafından yönlendirilmesini hatta yönetilmesini sağlıyor. Bireysellik ve eşsizlik, mass trendlerin yerini aldı.

Günlük hayatınızda sürdürülebilirlik adına neler yapıyorsunuz?

İncilay & Murat: Karbon ayak izimizi en aza indirebilmek için evde, işte veya seyahat ederken bazı değişiklikler yaptık. Kullandığınız enerji miktarını azaltmak, daha az hayvansal ürün yemek, yerel alışveriş yapmak, akıllıca seyahat etmek ve atıklarımızı azaltmak gibi.

Bazı örnekler vermek gerekirse: Şehir içi seyahat ederken araba kullanmak yerine, elektrikli scooter, bisiklet veya duruma göre motosiklet kullanıyoruz. Yemek alışverişimizi mahallemizdeki küçük esnaftan yapmaya özen gösteriyoruz. Sanat malzemesi olarak eski masa ve kütüphane raflarını kullandığımız oldu. Mobilyada bile dönüştürülmüş eşya peşinde koşuyor ya da biz dönüştürüyoruz. Kütüphanemiz ahşap merdivenlere yerleştirilen raflardan yapılma.

Greenwashing hakkında ne düşünüyorsunuz? 

Her türlü işletme ve marka, pazarlamalarında “sürdürülebilir” kelimesini kullanmaya başladı. İster etik pamuktan yapılmış bir tişört, ister “eko” bir araba olsun, şirketler ve markalar çevreci kimliklerini sergilemeye giderek daha fazla hevesleniyor. Yüzeyde, bu iyi bir haber. İklim krizi varlığımız için en büyük tehdit, yani şirketlerin karbon ayak izlerini azaltma sözü veriyor olmaları ve tüketicilerin de bu şirket ya da markaların ürünlerini alarak onların bu çabalarına katkıda bulunması her ne kadar şahane bir durum gibi dursa da bu ancak yapılan işin gerçekten anlamlı olup olmadığı sorgulanana kadar geçerli. 

Sorgulama sonucu ise çoğunlukla söylemin sadece bir pazarlama aracı olduğunu açıklıkla ortaya koyuyor. Greenwashing yapan pek çok şirket ve marka şu an için yeni tüketiciyi kazandığını zannetse de yeni tüketici modeli, sadece kendisine söylenenle yetinen bir profil olmayıp kanıt da talep ettiğinden bu illüzyon, kısa süreli olacaktır. İddialarınızı kanıtlayamazsanız vay halinize!