Mahmut Karatoprak | Kır İğdesi Sergisi

Mahmut Karatoprak sergisine dair detaylara yönelmeden önce bir sanat yolu benzetmesinden geçmek uygun olur… Beyaz Kız, James Whistler’in 1862’de boyadığı bir tablodur. Eleştirmen Jules-Antoine Castagnary eserin, yeni bir gelinin kaybolan masumiyetinin bir alegorisi olduğunu yazar. Bazıları için Meryem Ana’ya yönelik dini bir göndermedir. Figürün üstünde durduğu kurt postu ile erkekliği ve şehveti temsil ettiği de söylenir. Bazıları için de tablo, Wilkie Collins’in romanı Beyazlı Kadın ile ilişkilidir. Tüm bu okumalara karşın Whistler, yapmak istediği şeyi yazdığı bir mektupta şöyle tanımlar;

“(…) güzel beyaz bir patiska giymiş kadın, ışığın şeffaf beyaz bir perdeden süzüldüğü pencerenin önünde duruyor. Fakat figür sağdan güçlü bir ışık alıyor ve bu nedenle resim, kızıl saçlar dışında, parlak beyazdan oluşan muhteşem bir kütle.”

Yani Whistler için bu tablo beyaz üstüne beyaz bir kütleydi…

Mahmut Karatoprak’ın da resimleri ile beraber kısmen de olsa aynı kaderi paylaştığını söyleyebiliriz. Öyle ki çizdiği kadınlar sık sık sanatçının annesine ithaf edilir; hüzünlü, sessiz bakışlarından dem vurulur. Resimlerinde sık rastladığımız su damlalarından ise gözyaşı oldukları neredeyse kesinmiş gibi bahsedilir.

Ressam Mahmut Karatoprak ve Sergiye Dair…

Mahmut Karatoprak Kır İğdesi

Her ne kadar su damlaları ve cam şişeler biçimsel olarak resme yönelik birer estetik yakıştırma olsa da kadın figürlerine yönelik çıkarımların topyekün yanlış olduğu söylenemez. Nitekim sanatçı da resimlerindeki kadın figürlerinin, annesinin gençliğindeki bakışlarını taşıdığını söylemekten çekinmiyor. Hatta hayatta en çok etkilendiği insan olan annesini tanımlarken “sükunet içinde, korumacı, duyarlı, hassas” gibi kelimeleri kullanması da resimlerindeki figürlere yönelik görüşlerin ekserisi ile örtüşüyor fakat Karatoprak için kadın figürü çizmenin asıl ereği bu değil gibi görünüyor.

Mahmut Karatoprak, çocukluk yıllarından beri sık sık karakalem desen çizdiğini ve desen çizmenin bir ressam için refleks haline gelmesi gerektiğine inandığını ifade ediyor. İnsanların kolay anlayabilmesi ve bir şeylere benzetebilmesini arzuladığı için de figüratif şeyler çizmeyi tercih ediyor. Hem kadını “çok sevimli ve estetik” bulduğu hem de ne tür resim yapılırsa yapılsın içinde insanı, insanı hatırlatacak bir şeyi barındırması gerektiğini düşündüğü için kadın resimleri yapmayı seviyor.

Yani aslına bakarsanız her şey bu kadar basit… Belki de Karatoprak’ın resimleri samimiyetlerini, yalınlıklarını ve amiyane tabirle rol kesmeyişlerini bu basitlikten alıyordur. Bu esnada “basit” olmayan bir şey görmek istiyorsak şayet, bakışlarımızı çevirmemiz gereken yer kesinlikle çerçevedir.

Sanatçı için çerçevelerin üretim pratiğindeki yerini anlamak adına iki noktaya bakmak gerekiyor. Bunlardan ilki yeri geldiğinde iki günde tamamladığı bir resmin çerçevesine iki hafta vakit ayırmasının da ortaya koydu üzere çerçeveyi resmin tali bir unsuru olarak görmeyişi, ikincisi de dört köşe olan her şeyi çerçeve olarak kullanabilme üretkenliği…

Mahmut Karatoprak için resmi görücüye çıkartan şeyin çerçeve olduğu çok açık. Bu konuda da ahşaba oldukça güveniyor. Fakat bunun bir malzeme “seçimi” olduğunu söylemek epey zor. En iyi tabirle iki tarafın da kendinden bir şey getirdiği bir tür karşılaşma olduğunu söylemek çok daha yerinde olacak gibi görünüyor. Çünkü kimin kimi seçtiğini kestirmek fazlasıyla güç.

Sanatçı Frankfurt’da geçirdiği günlerde çerçeve bulmak için sıkça gittiği bit pazarında bile bir müddet sonra meşhur oluyor. Satıcılar ayırdıkları eşyaları göstermek için ona “Rahmenmann (çerçeve adam)” diye sesleniyorlar. Bu eşyalar kimi zaman onarılmayı bekleyen eski bir çerçeve, sökülmüş bir pencere kimi zamansa bir etejer kapağı oluyor. Belki de bu tavrı biraz malzemeye kıymet vermek biraz da yokluk zamanlarından kalma bir alışkanlık olarak okumak gerekiyordur. Sonuçta bir etejer kapağından dört çerçeve çıkarmak mümkün…

Sanatçının ismini Kayseri’de geçen çocukluğundan kalma bir hatıra ve resimlerinde de sıkça kullandığı bir imge olan çiçeklerden ödünç aldığı Kır İğdesi başlıklı kişisel sergisi, 27 Temmuz’a kadar Decollage Art Space‘de görülebilir.