Güncelleme Tarihi: 2 Ekim 2021
İpek Aslan, hikayesi kıtalar arası eğitimi çok yönlü olan, Türkiye’nin sesini dünyaya duyurmayı kendine misyon edinmiş, Birleşmiş Milletler Kadın Birimi’nde aktif rol alan başarılı bir Cumhuriyet kadını.
Dünyanın farklı yerlerinde farklı kişisel ve profesyonel deneyimin ardından ‘’Evi’’ni bulmuş ve şu an Unesco Hatay Gastronomi Evi’nin yöneticiliği yapıyor ve Hatay’ın unutulmaya yüz tutmuş yöresel lezzetlerini ve kültürel çeşitliliğini Türkiye ve dünyaya anlatmanın peşinden koşuyor.
Kendisini Hatay’a kadar götüren hikayesini, ülkemizin en güzel yerlerinden biri olan Hatay’ı ve eşsiz Hatay mutfağını kendisinden dinliyoruz.
“Çalışmak zorunda olmak istemiyorsan sevdiğin işi yapacaksın”
Uzun zamandan sonra global olarak yaşadığımız bir durum, hepimizi dört duvar arasında izole bir yaşama sürükledi. Bu durumu fırsat bilen doğa kendi özüne döndü. Venedik’te yunuslar iskelelere gelmeye başladı, çevre kirliliğinin son bulmasıyla Uludağ uzun zamandan sonra İstanbul’dan görülebildi. Çin’de yaşayanlar son zamanların en temiz havasını solumaya başladı. Doğa özüne dönerken, bizler de bu sürede içimize döndük. Yaşamımızı, kendimizi tekrar sorguladık. Haz aldıklarımızı, “yaşadığımızı hatırlatanları”, bizi biz yapan unsurları hatırladık.
Bu süre zarfında itiraf ediyorum ki; en çok işimi özledim. “Çalışmak zorunda olmak istemiyorsan sevdiğin işi yapacaksın” demiş Çin atasözü. Peki, işimi bu kadar sevme nedenim neydi? Bu mesleğe sahip olmak için gerekli becerilere mi sahiptim, yoksa ihtiyaç duydukça mı beceriler gelişti?
Bundan on yıl önce Ekonomi okurken neyi hayal ettiğimi hatırlamıyorum ama sosyal olmayı sevdiğimi ve sosyal becerilerimi geliştirebileceğim alanlarda çalışmam gerektiğini çok net biliyordum. Sabancı Holding’e bağlı GıdaSA’da staj yaparken yöneticimin referans mektubunda yer alan “meraklı-çalışma disiplinine hakim-azimli” tanımlamaları farkındalığımı arttıran ilk adımdı sanırım. Staj bitiminde Amerika’da bulunma nedenim dil okulu olsa da; orada geçirdiğim sürenin en anlamlısı bir petrol ofisinde geçirdiğim çalışma saatlerimdi diyebilirim.
Kişiler ile kurduğum sosyal ilişkilerimi değerlendirdiğimde; kullandığım iletişim dilinin aslında “iletişim tekniği” adı altında paylaşılan bir çok unsuru içerdiğini aldığım eğitimlerden sayesinde keşfettim.
Türkiye’de farklı kurumlarda pazarlama-halkla ilişkiler-iletişim pozisyonlarında çalıştım. Sayısını unuttuğum mesleki ve kişisel eğitimlere katıldım. Sosyal konulara duyarlı olarak ve toplum bilincine sahip çıkarak gönüllülük esasına dayalı birçok projede görev aldım. Hem bir siyasi parti üyeliği yapıyor, hem de Birleşmiş Milletler Kadın Biriminin üyesi olarak programlarına aktif katılım sağlıyorum. Boğaziçi Üniversitesi Siyaset mezunuyum.
Bu çok yönlülüğün doğru ve etkin iletişim kurabilme becerisini geliştiren önemli faktörlerden biri olduğunu düşünüyorum, çünkü; bir dönemden sonra öngörünüzün de geliştiğini fark ediyor ve bir insanın ikinci kelimesini önden tahmin etmeye başladığınızı fark ediyorsunuz. Farklılardan beslendiğinizde, farklılıkları da beslemeye başlayabiliyorsunuz.
Bugün çok severek yaşadığım kültürel zenginlikler şehri Hatay’a ve tutkuyla yaptığım işim olan Unesco Hatay Gastronomi Evi yöneticiliğime giden yolum böyle. Peki bu nasıl başladı?
Hatay Gastronomi Evi
Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Doç. Dr. Lütfü Savaş’ın 2017 yılında Unesco tarafından 600 yemek çeşidi ile şehrimize “Gastronomi” ünvanı kazandırmasıyla süreç başladı. Başkanımız ve eşi Prof. Dr. Nazan Savaş’ın büyük emekleri ile 2019 Mart ayında Unesco Hatay Gastronomi Evi kuruldu. Burası tarihin, sanatın, zanaatın yeme içme ile birleştiği bir proje evidir. Ve işte benim gastronomi ile tanışmam burada başlıyor diyebiliriz.
Unesco Hatay Gastronomi Evi, 250 yıllık tarihi bir konakta kurulmuş; zamanında polis evi-jandarma ve hastane olarak kullanılmış ancak en son beş ailenin yaşadığı Aslanlı Konak olarak tarihe geçmiştir. Evin içinde Hatay’ın taş sanatına dair replikasyon mozaikler, cam ve mobilya sanatı izleri yer almakla birlikte Türk tarih dönemini yansıtan odalar mevcut. Şu an 35 kişinin istihdam edildiği, en zor sektör olarak tanımlanan “hizmet” sektöründe, üstelik sosyolojik ve politik anlamda sorumluluğu büyük olan ve nüfus yoğunluğunun yüksek olduğu lokasyonda bulunan bir işletmenin yöneticisi olarak, ekip arkadaşlarımla yoğun bir mesai programında çalışıyoruz.
Yaklaşık 1 yıl önce kurulan Unesco Hatay Gastronomi Evinde, yüze yakın sosyal-kültürel-sanatsal projeler gerçekleştirirken toplumsal konulara duyarlılığı da önemsiyoruz. Bizi ziyarete gelen yerli, yabancı birçok misafirle ev sahipliği yaptık. Şehrimizin tarihinin, sanatının, kültürünün tanıtılmasına katkı sağlamak adına sürekli kendimizi güncelledik.
Yılın En İyi Çıkış Yapan Mekanı
Unutulmaya yüz tutmuş yemekleri araştırıp bulduk ve yöre halkına tekrar kazandırdık. Sadece yemek üzerine değil, kültürel faaliyetlerle de evimizde geçirdikleri sürenin niteliğini arttırmayı önemsiyoruz. Misafirlerimiz, Unesco Hatay Gastronomi Evinin Tarihi Mistik Avlusunda piyano resitali dinletirken, aynı zamanda onlara etli enginar spesiyalimizi ikram ediyoruz ya da “Taş Mozaik Atölyesi” gerçekleştirirken, unutulmuş olan yöresel Belben tatlısını ikram ediyoruz.
Bu süreci yakinen takip eden tüm şehirlerimizin davetini büyük bir gururla kabul ederek Gaziantep, Adana, Şanlı Urfa ve İzmir’e gittik. Yöresel yemeklerimizi tattırdık ve kültürümüzü anlattık. Bu işbirliğinin “Gastronomi’’ alanına katkısının yadsınamaz olduğunu düşünüyorum. Ne de olsa ; “Birlikten kuvvet doğar!”
Bu bakış açısıyla, evimizde misafir olma konusunda gün be gün artan talepler hepimizi hem mutlu ediyor hem de sorumluluğumuzu da doğal olarak arttırıyor. Bir yılın sonunda Google ve Tripadvisor’da yapılan olumlu yorumların neticesiyle ‘Yılın En İyi Çıkış Yapan Mekan’ ödülünü almanın gururunu yaşıyoruz.
Hem Hatay’a özgü hem de unutulmaya yüz tutmuş yemeklerin kültür ile birleştiği proje evine Başkanımız Doç. Dr. Lütfü Savaş adına hepinizi davet ediyoruz.
Sağlıkla & Sevgiyle Kalın.
İpek Aslan
