Grand Prix d’Horlogerie de Genève İstanbul’da Zaman Sanatı!

Güncelleme Tarihi: 20 Ekim 2025

Saat dünyasının en prestijli organizasyonlarından biri olarak kabul edilen Grand Prix d’Horlogerie de Genève (GPHG), yüksek saatçiliğin kültürel ve sanatsal değerlerini uluslararası ölçekte tanıtmayı amaçlayan bağımsız bir vakıf tarafından düzenleniyor. Her yıl Cenevre’de gerçekleşen ödül töreni öncesinde, dünyanın en ikonik şehirlerinde sergilenen finalist saatler bu yıl ilk kez Vakko’nun ev sahipliğinde Vakko Sumahan Bosphorus Hotel İstanbul’da saat tutkunlarıyla buluştu.

GPHG

GPHG jürisinin belirlediği 57 markanın, 15 farklı kategoride yarışan 90 modelini bir araya getiren sergide; yüksek saatçiliğin teknik ustalık, estetik zarafet ve yaratıcı tasarımla buluştuğu en seçkin örneklerini keşfetmek çok özel bir deneyimdi.

GPHG Vakfı Başkanı Raymond Loretan

İsviçre Büyükelçisi Guillaume Scheurer, GPHG Vakfı Başkanı Raymond Loretan, Vakko Yönetim Kurulu Başkanı Cem Hakko ve Vakko CEO’su Jaklin Güner’in ev sahipliğinde gerçekleşen sergiye özel davet, Cem Hakko’nun açılış konuşması ile başladı.

Vakko Yönetim Kurulu Başkanı Cem Hakko

Vakko’nun lüks ve ağırlama konusunda tartışmasız ve kusursuz detayları davetin her anında yaşadığımız deneyimin zihnimizde yüksek estetik öğeleriyle işlenmesini sağladı. Başta Cem Hakko olmak üzere Vakko’nun Ceo’su Jaklin Güner ve Pazarlama Grup Başkanı Ayça Kaya’ya harikulade ağırlamaları için teşekkür ediyorum.

Türkiye ile İsviçre arasında diplomatik ilişkilerin 100. yılının kutlandığı bu anlamlı yılda Vakko’nun katkılarıyla düzenlenen sergiyi İsviçre Büyükelçisi Guillaume Scheurer ve FHH – Fondation Haute Horlogerie’nin eğitim danışmanı ve GPHG Jüri üyesi Gianfranco Ritschel’in ile birebir gezmek büyük ayrıcalıktı.

Sergiyi gezerken bir yandan da yapak zeka ve tüketim çağında lüks sektörü, zanaat ve yüksek saatçilik ve mücevher sektörü hakkında aklıma takılan soruları M. Scheurer ve M.Gianfranco Ritsche ile paylaşmak bizi müthiş keyifli bir sohbete yönlendirdi.

Bu kadar değerli bir bilgi ve vizyon alışverişini sizlerden esirgemek olmazdı. Kendilerinin de izniyle kayıt altına aldığım yaklaşık 1 saatlik bu sohbetin meraklıları için keyif dolu bir okuma olacağına eminim. Buyrunuz.

İsviçre Türkiye Büyükelçisi Guillaume Scheurer
İsviçre Türkiye Büyükelçisi Guillaume Scheurer

Sohbetin fransızca podcast versiyonu için tıklayın!

Bihter Ayyıldız: Bu markalar sürdürülebilirlik konusunda ne gibi çalışmalar yapıyor?

Guillaume Scheurer: Bu markaların çoğu, sürdürülebilirlik kavramı üzerinde farklı seviyelerde çalışıyor; örneğin altının kaynağı konusunda, altının sertifikalı olması için önlemler alıyorlar. Bu benim için de bir sürdürülebilirlik kavramıdır; yani iyi denetlenen madenlerden gelmiş olur, altının üretimi düzenlemelere uygun şekilde yapılır, vahşi değildir, çocuk işçiliği yoktur. Dolayısıyla sertifikalı madenlerden geldiği için sürdürülebilir denilen bir altındır.

Tüm bu markalar, örneğin bazı parçaların geri dönüştürülmüş çelikten yapılması gibi sürdürülebilirlik konularında da çalışıyor. Bu çelikler, aynı özelliklere ve niteliklere sahip, yeniden eritilmiş çeliklerdir; yani yeni çelikle aynı özelliklere sahip, ama geri dönüştürülmüş çeliktir. Bu alanda uzmanlaşmış çok sayıda marka mevcut.

Sürdürülebilirlik, bu saatlerin 20, 50 veya 100 yıl sonra hâlâ işlevsel olacağı gerçeğinde de kendini gösterir. Bunlar mekanik saatlerdir ve bizden sonraki nesillere kalır. Bunu akıllı telefonlar ve saatler veya diğer cihazlarla kıyaslarsak, maksimum 2–5 yıl sonra değiştirmemiz gerekir. Ve genellikle objeyi atarız veya bir çekmecede bırakırız. Bu saatleri çocuklarınıza, torunlarınıza aktarabilirsiniz. Bu da benim için bir sürdürülebilirliğin en değerli tarafıdır.

Bihter Ayyıldız: Ayrıca bu, zanaatkârlığın da sürdürülebilirliğidir değil mi?

Guillaume Scheurer: Kesinlikle, çok bu çok önemli bir konu. Çünkü tüm bu markalar, çok eski meslekleri öğrenen veya öğreten erkek ve kadın zanaatkârlarla çalışırlar. Bazen unutulmuş bir mesleği yeniden yaratır. Bu da sürdürülebilirliktir. Kültürel mirasını kaybetmemek, meslekleri kaybetmemek, çalışma yöntemlerini kaybetmemek; pırlanta sertifikasyonu, mekanizma üretimi ustalığı vb.

Bihter Ayyıldız: Hermès’in 1951–1978 yılları arasında başkanlığını yapan Robert Dumas’nın da dediği gibi, “Gerçek lüks tamir edilebilendir.” Bu söz, bugün sahip olduğumuz objelerle kurduğumuz bağın zayıfladığını hatırlatıyor; artık çoğunu açıp içini göremiyor, tamir etmeyi neredeyse unuttuk.

Guillaume Scheurer: Radyoyu hâlâ biraz kendi başımıza tamir edebiliyorduk. Televizyonu artık hiç yapamıyorum. Bilgisayarlar, akıllı saatler, bunların hepsi imkânsız.

Bu saatler, çok nadir istisnalar dışında, mekanik saatlerdir; bir işçi açabilir, tamir edebilir. Yedek parçalar vardır. Bu saatlerin çoğu bir yüzyıldan fazla süredir var; markalar bir yüzyıldan fazla süredir var ve hâlâ, fabrikaları ziyaret ederseniz, tamir için gerekli tüm parçalar vardır. Eğer bir parça yoksa, yeniden üretebiliriz, yeniden yapabiliriz. Ve arşivlenmiştir; bir şey olursa, parçayı kimin ürettiğini, kimin dokunduğunu bilirsiniz. En özel parçalar için, bir kişi tüm saati baştan sona işler.

Bihter Ayyıldız: Çok sayıda marka var ve fabrikalarında onlarca meslek grubu bir araya geliyor; bilezik yapımı, taş sertifikasyonu, saat üretimi, mekanik işler… Sizce bu kadar farklı mesleğin bir araya gelmesi ve koleksiyoncuların bu ekosistemi desteklemesi, sektördeki iş gücü ve zanaatın sürdürülebilirliği açısından ne kadar önemli?

Guillaume Scheurer: Zanaatkarlar tarafından yapılmış saatleri satın almak ve koleksiyonunuza katmak yalnızca bir yatırım değil; aynı zamanda objenin sürdürülebilirliğine ve bir değer ekosistemine, zanaatlara ve eğitime destek vermek anlamına geliyor. Fiyatlar bazen yüksek olabilir, ama bu aynı zamanda şehir merkezlerinden uzak, endüstri açısından çok gelişmiş olmayan bölgelerde insanların, işyerlerinin ve geleneksel mesleklerin korunmasını da sağlıyor. Tüm bu markalar sayesinde, birçok genç doğdukları yere yakın kalabiliyor ve kendi zanaatlarını sürdürebiliyor.

GPHG Jüri üyesi Gianfranco Ritsche
GPHG Jüri üyesi Gianfranco Ritsche

Sohbetin fransızca podcast versiyonu için tıklayın.

Bihter Ayyıldız: Teknoloji ne kadar hızlı ilerlerse ilerlesin, gerçek değerleri yeniden keşfetmeye neden ihtiyacımız var? Bir saat bunu nasıl simgeleyebilir? Bugün hemen her şeye sahip olmamıza rağmen, varoluşumuzun anlamını aramamızın nedeni ne olabilir? Saat yapan bir zanaatkârın sabır ve özenle yürüttüğü sonsuz üretim, tüm bu saat ve lüks ekosisteminde bize özünü nasıl hatırlatıyor?

M.Gianfranco Ritsche: Zaman sanatı ve saatçilik, anı yaşamanın, tadını çıkarmanın, takdir etmenin ve paylaşmanın sanatıdır. Bir saat, yalnızca bir zaman göstergesi değil; aynı zamanda sembolik bir nesnedir ve değerler ile kimlik taşır.

Teknolojinin hızından sıkça söz ediyoruz, ama insanın durmaya, nefes almaya ve kendini gözlemlemeye ihtiyacı vardır. Saatçilik tam da bunu sağlar: bir sanat, bir felsefe, kendimizi ve değerlerimizi düşünme aracı. Bir saati incelediğinizde, kimin yaptığı ve nasıl yaptığı ortaya çıktığında, gerçek değerler görünür hâle gelir; araştırma, mükemmellik, hareketlerin ustalığı ve yaratıcılık. Teknoloji ve yapay zekâ ne kadar ilerlerse ilerlesin, insan hâlâ hassas hareketleri kontrol ediyor ve etkilemeye devam ediyor.

Her saatin arkasında ustalık, özen ve daha ileri gitme isteği vardır. Nesne, bir sürecin sonucudur ve bu süreci keşfetmek, saatin görünmeyen kısmını görmek saatin en ilginç yanıdır. Hangi ruh haliyle yapıldığını anlamak, gerçek değerleri ortaya koyar.

Bazıları için saat, bireysel bir ifade aracıdır. Bazı koleksiyoncular saatleri estetik, sembolik veya kişisel nedenlerle sever. Herkesin kendi sebebi vardır: hatıralar, gençlik, yaratmanın önemi… İşte bu, saatleri koleksiyon değeri taşıyan nesneler hâline getiren şeydir: 50.000 farklı yön veya sebep olabilir.

Bihter Ayyıldız: Peki sohbetimizi Pascal Blaise’in ”Kalbin Aklın Bilmediği Sebepleri Vardır” sözünden yola çıkarak ‘’Saat tutkunlarının aklın bilmediği sebepleri vardır.’’ Diyerek noktalayabilir miyiz?

M.Gianfranco Ritsche : Saat, düşünmek, gözlemlemek, bir anı hatırlamak veya geleceğe projeksiyon yapmak için bir araçtır. Bazen farklı modelleri takarken kendimizi keşfederiz. Her saat seçimi duygusal olarak düşündürür: neden bunu, neden şunu seçtim? Ama herkesin bir sebebi vardır.

57 markanın 15 farklı kategoride yarışan 90 seçkin saat hakkında detaylı bilgiye gphg.org/en/gphg-2025/nominated-timepieces adresinden ulaşılabilirsiniz.

GPHG Hakkında

2001 yılında kurulan Grand Prix d’Horlogerie de Genève (GPHG), 2011 yılından bu yana kamu yararına faaliyet gösteren bağımsız bir vakıf olarak Cenevre Kanton ve Belediyesi denetiminde çalışmaktadır. Saat dünyasının “Oscar”ları olarak da anılan GPHG Ödülleri, her yıl çağdaş saatçilikteki yaratıcılığı, estetik anlayışı ve teknik ustalığı ödüllendirmeyi hedefler.

Dünyanın dört bir yanından önde gelen saat üreticilerini, koleksiyonerleri ve uzmanları bir araya getiren GPHG, 20’den fazla kategoride ödül dağıttığı görkemli töreninin yanı sıra yıl boyunca dünyanın farklı şehirlerinde sergiler düzenleyerek saatçilik kültürünü uluslararası ölçekte tanıtır. Akademi yapısıyla tüm sektörü kapsayan demokratik bir seçim süreci yürütür; yüzlerce uzmandan oluşan GPHG Academy, başvuru aşamasından ödül oylamasına kadar tüm sürece aktif katılım sağlar.

GPHG, İsviçre saatçiliğinin değerlerini evrensel ölçekte tanıtmayı ve saatçiliği sanatsal bir ifade biçimi olarak yüceltmeyi misyon edinmiştir.