Bugün her şey çok hızlı. Üretiyoruz, tüketiyoruz, yenisini alıyoruz, arıyoruz, yine alıyoruz. Kaçırılmayacak fırsatlar, indirim mesajları biz tüketicilerin adeta üzerimize yağıyor. Konu kıyafet olunca indirimin yanında, sezonlar ve trendler de peşimizi bırakmıyor. “Bu sezonun renkleri…” diye başlayan cümleler, bize yakışanı ya da bizim seçtiğimizi değil de, bizden bekleneni mi giydiriyor acaba? Peki, yavaş moda bu tablonun neresinde?
Aslında moda sadece trendleri takip ederek giyinmekle ilgili değil. Moda ya da İngilizce karşılığıyla fashion, kökenini Latin facere (“yapmak, etmek”) fiilinden alıyor; Fransızca façon (“yapılış, biçim, tarz”) üzerinden İngilizce “fashion” biçimine evrilmiş. Yani aslında, tarzımız bir manifesto. O zaman modaya, alışverişe farklı gözlerle bakmak mümkün olabilir mi?
Her mecradan kampanya reklamlarının üzerimize yağdığı Kasım ayında, Black Friday ötesinde, kendi Alternatif Kasım’ımızı; kara cuma yerine beyaz, yeşil, mavi cuma’larımızı yaratabilir miyiz? Haykırarak: Evet!
Bazen durmak, elindekine bakmak, onu yeniden görmek, yenisini almaktan daha iyi gelir. Bana göre değer, hızda değil; zamanda, emekte, özenle kurulmuş ilişkilerde saklı.
Yavaş Moda Nedir?

Akademisyen Kate Fletcher’ın 2007’de Slow Food hareketinden esinlenerek ortaya attığı Slow Fashion (Yavaş Moda) kavramı, giysi üretiminin ardındaki emeği, malzemeleri ve çevresel etkileri gözeten bir düşünce biçimi ve moda anlayışıdır. Trend odaklı, birkaç kullanımda çöpe gidecek parçalardan ziyade, zamansız ve kaliteli tasarımlara yönelir.
Yavaş Moda Markası: Giyi

2018 yılında sürdürülebilirlik ve modanın kesişimini araştırdığım dönemde karşılaştığım bu kavram beni çok heyecanlandırmıştı. Giysilerde işlevsellik, az ama özenli; yaratıcı kombinlerle zenginleşen bir gardırop hayali, içine sosyal faydayı da dahil eden bir iş modeline dönüşebilir miydi? Temiz tekstil, adil üretim, zanaat ile birleşen tasarımlar derken, “Daha Giyi bir dünya, daha iyi bir moda mümkün” dedik ve Giyi ortaya çıktı.
Giyi, en başından beri bir yavaş moda markası. Sürdürülebilirlik ise, tasarımdan üretime, Giyi’nin her pratiğine rehber olan bir kavram. Ancak bugün bu kavramın anlamı çoğu zaman boşaltılıyor ve kolaylıkla yeşil aklamaya (greenwashing) alet edilebiliyor.

Bu nedenle, sürdürülebilir moda yerine yavaş moda ve döngüsel moda kavramlarını daha doğru, samimi ve anlaşılır buluyorum. Giyi’yi de bu eksende tanımlamanın en doğrusu olduğuna inanıyorum.
Giyi’de “başka türlü bir moda mümkün” diyerek yola çıktık. Kaliteyi, özeni, temiz üretimi ve giysilerin ömrünü uzatmayı odağımıza aldık. Trendlerden ve sezonlardan bağımsız, zamansız ve iyi hissettiren parçalar tasarlıyoruz. Aynı zamanda döngüsel moda pratiklerini de hayata geçiriyoruz. Kadın kooperatifleriyle işbirliği yapıyor; üretim fazlası kumaşları ileri dönüştürerek yeni ürünlere hayat veriyoruz.
Alternatif Kasım ve Yavaş Moda Rehberi

Black Friday öncesi, hepimize iyi geleceğini düşündüğüm birkaç önerim var.
“Alternatif Kasım” için düşünme ve harekete geçme rehberi:
- Kendine özgü tarzını keşfet. Trendleri değil, seni anlatan parçaları seç.
- Gardırobuna ‘yeniden bak’. Unuttuğun bazı parçalara yaratıcı gözlerle tekrar bak.
- Mahallendeki terziye uğra. Giymediğin siyah elbiseyi ya da kabanı minik müdahalelerle hayata döndür.
- Arkadaşlarınla paylaş. Haftaya gideceğin davet için illa yeni bir çanta alma—ödünç almak, ödünç vermek keyfini yaşa.
- Doğru bakımla ömrünü uzat. Sık sık havalandırmak, Soğuk su, düşük devir, ters çevirerek yıkama = uzun ömür.
- Satın alırken en basit soru: Kaç kez giyerim? Giyim başına maliyeti düşün, gerçek değeri gör.
- Yerel markaları araştır. Çevresel etkisi düşük, toplumsal etkisi yüksek üretim anlayışını destekle.
Ünlü romancı Ursula K. Le Guin The Wave in the Mind’da şöyle diyor.
“Yavaşlık, kaybolmuş bir lüks değil; düşünmenin, hissetmenin yolu.”
Bu Kasım, kendimiz için, dünya için atılacak en radikal adım: Yavaşlamak olabilir mi?
Giyi’yi daha yakından tanımak için > @giyiworld









