TIW (Türkiye Innovation Week) 2025 | Cengiz Ayyıldız Özel Röportajı

Türkiye Innovation Week, 9-11 Ekim 2025 tarihlerinde Haliç Kongre Merkezi’nde gerçekleşecek. İnovasyon ekosisteminin nabzını tutan etkinliğin bu yılki teması Tomorrow:Now.

Üç gün boyunca panellerden sergilere, deneyim alanlarından masterclass’lara uzanan kapsamlı bir programla inovasyonun yalnızca iş dünyasını değil; kültürü, teknolojiyi ve gündelik yaşamı nasıl dönüştürdüğü masaya yatırılacak.

Türkiye Innovation Week 2025’in medya partneri olarak, bu küresel organizasyonun perde arkasını ve hedeflerini etkinliğin stratejik yönetim ajansı Ayyıldız Communication Agency’nin Başkanı Cengiz Ayyıldız ile konuştuk.

türkiye innovation week 2025 cengiz ayyıldız

Geçtiğimiz yıl PlumeMag’de yaptığımız söyleşide inovasyonu “yarının bugünden kurulması” olarak tanımlamıştınız. Bu yılın teması olan “Tomorrow:Now” (Yarın:Şimdi) bu vizyonu birebir yansıtıyor. Sizce bugün inovasyona nasıl bir aciliyet duygusu eşlik ediyor?

Türkiye Innovation Week’in (TIW) bu yılki teması “Tomorrow:Now” aslında tam da bu aciliyeti tarif ediyor. Gelecek artık bir ihtimal değil, bugünün içinde yaşanıyor. Yapay zeka, sürdürülebilirlik ve küresel rekabet baskısı, her kurumu ve bireyi “şimdi” harekete geçmeye zorluyor.

Eğitimden iş dünyasına, savunmadan kültüre kadar her alanda kararlarımızı hızla geleceğe uygun hale getirmek zorundayız. Kısacası, inovasyonu geleceğe hazırlanmak değil; bugünü doğru inşa etme meselesi olarak görmek gerektiğini düşünüyorum.

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Mustafa Gültepe, inovasyonu artık bir tercih değil, zorunluluk olarak tanımladı. Siz bu yaklaşımı nasıl değerlendiriyorsunuz? Türkiye’nin ihracatta ilk 10 ülke arasına girme hedefi için inovasyonun nasıl bir kaldıraç görevi göreceğini düşünüyorsunuz?

Sayın Başkan’ın “İnovasyon artık bir zorunluluktur” vurgusu çok kıymetli. Çünkü rekabetin yalnızca fiyat ya da ölçek üzerinden yürütüldüğü dönem kapandı. Bugün inovasyon, tıpkı altyapı ya da enerji gibi temel bir gereklilik.

Eğer ilk 10 ekonomi ve ihracatçı ülke arasına girmek istiyorsak, rekabeti yalnızca maliyetle değil; katma değerli ürünlerle kazanabiliriz. TIW ve Türkiye İhracatçılar Meclisi tarafından yıllar boyunca yürütülen tüm programlar, KOBİ’lerden büyük firmalara kadar tüm iş dünyasını bu dönüşümün içine çekiyor. İnovasyon, ülkemiz için yalnızca teknolojik ilerleme değil; ihracatımızı dönüştüren en kritik kaldıraçtır.

TİM, inovasyonu yalnızca bir teknoloji değil, bir ekosistem olarak tanımlıyor. İnovaLİG, İnoSuit, İnovaTİM, TİM WINGS ve TİM-TEB Girişim Evleri gibi programlar bu ekosistemin yapı taşlarını oluşturuyor. Sizce bu yapıların gelecekte rolü ne olacak?

Her bir program artık adeta bir “okul” gibi işliyor. İnovaLİG şirketleri ölçümlüyor, İnoSuit kurumsal dönüşüme rehberlik ediyor, İnovaTİM gençlere alan açıyor, TİM-TEB Girişim Evleriise girişimcileri yatırımcılarla buluşturuyor. Önümüzdeki dönemde bu yapıların birbiriyle daha entegre çalışacağından hiç kuşkum yok. Yani bir gencin İnovaTİM’de başladığı yolculuğun, Girişim Evleri’nde şirketleşmesi, İnoSuit ile kurumsallaşması ve İnovaLİG’de ödüllendirilmesi… Bu bütünsel ekosistem, Türkiye’nin inovasyon altyapısını daha da güçlendirecek.

Ayrıca şunu da vurgulamak isterim: Türkiye Innovation Week, 2012’den bu yana düzenleniyor. Artık sadece bir etkinlik değil; yılın tamamına yayılan, olağanüstü bir kolektif emeğin ürünü. Bugün gördüğümüz başarılar, yılların çabası ve ekosistemin istikrarlı adımları sayesinde mümkün oldu. Her bir programın ve iş birliğinin arkasında uzun soluklu bir vizyon var. Bunun sonuçlarını artık hem sahada hem de rakamlarda somut olarak görüyoruz.

Yapay zeka; üretimden hukuka, savunma sanayinden eğitime kadar pek çok alanı dönüştürüyor. Sizin perspektifinizden, Türkiye’nin yapay zekaya yaklaşımı hangi güçlü yanlara ve hangi eksikliklere sahip?

Türkiye’nin en büyük gücü; genç, teknolojiye açık ve dinamik nüfusu. Bizde girişimcilik ruhu güçlü ve adaptasyon hızı yüksek. Bu nedenle yapay zekaya çok hızlı entegre olabiliyoruz. Kamu tarafında stratejik yol haritaları oluşturuluyor, akademi tarafında önemli araştırmalar yapılıyor ve özel sektör hızla yatırım iştahı gösteriyor.

Elbette üzerinde durulması gereken başlıklar var. Veri güvenliği, etik standartlar ve regülasyon uyumu, Türkiye’nin bu yarışta daha güvenle ilerlemesi için kritik önem taşıyor. TİM’in vizyonu burada çok kıymetli: yalnızca başarı hikayelerini öne çıkarmak değil, aynı zamanda açık yüreklilikle ihtiyaçlarımızı da masaya koymak. Türkiye Innovation Week panellerinde de tam olarak bu yapılıyor: güçlü yanlarımızı uluslararası kamuoyuna sergilerken, eksiklerimizi kapatacak adımların ortak akılla tartışıldığı bir platform yaratılıyor. Bu da ülkemizi yalnızca takip eden değil, yön veren bir aktör haline getiriyor.

İnovasyonun teknolojiyle sınırlı kalmaması gerektiğini hep vurguluyorsunuz. Yapay zekanın kültür, insan ve iş modelleri üzerindeki etkisini nasıl yorumluyorsunuz?

Yapay zekayı yalnızca teknolojik bir sıçrama olarak görmek büyük bir eksiklik olur. Çünkü o, aslında hayatın tüm katmanlarını dönüştüren bir dalga. Kültürel üretim biçimlerimizden iş yapma modellerimize, toplumsal değerlerimizden günlük alışkanlıklarımıza kadar her şeyi yeniden tanımlıyor. Sanat, müzik, edebiyat ve eğitim gibi insan merkezli alanlarda bile yapay zeka, yaratıcılığı destekleyen, erişimi demokratikleştiren ve yeni ifade biçimleri yaratan bir rol üstleniyor.

İşte bu noktada TIW, etkinlikte sergilenecek 15 farklı sergi, enstalasyon ve deneyim alanıyla inovasyonu yalnızca teknolojiyle sınırlamıyor; onu insana, topluma ve değerlere anlam katan bir dönüşüm olarak tanımlıyor. Mesele sadece yapay zekayı geliştirmek değil; onu etikle, kültürle ve insan merkezli kalkınma vizyonuyla birlikte kurgulamak.

Türkiye Innovation Week 2025 yalnızca üç günle sınırlı kalmıyor, yıl boyu sürecek bir dijital etkileşim ağı da planlanıyor. Sizce bu sürdürülebilir etkileşim, inovasyonun bir kültür olarak topluma yerleşmesinde nasıl bir rol oynayacak?
TIW’i üç günlük bir etkinlikten öteye taşıyan unsur, ortaya koyduğumuz süreklilik vizyonudur. Çünkü inovasyon bir anlık birikim değil; sürekli beslenmesi gereken bir kültürdür. Bu nedenle etkinliğimiz yalnızca sahnede yaşanan bir deneyim olarak kalmıyor; dijital etkileşim ağlarıyla yıl boyunca yaşayan bir ekosisteme dönüşüyor.

Yeni aplikasyonlar, interaktif içerikler, online paneller ve tüm yıla yayılan yan etkinlikler sayesinde katılımcılar sürekli temas halinde kalacak. Bu model, inovasyonu yılda bir kez konuşulan bir başlık olmaktan çıkarıp günlük yaşamın bir parçası haline getiriyor.

Etkinlikte panellerden masterclass’lara, sergilerden deneyim alanlarına çok yönlü bir içerik var. Bu yılki programda sizi en çok heyecanlandıran başlıklar neler?

Bu yılki programda dünyayı İstanbul’a taşıyan içerikler var. Beni en çok heyecanlandıran başlıklardan biri, futbolun yaşayan efsanesi Pierluigi Collina’nın sahneye çıkacak olması. Collina’nın tecrübesiyle, milisaniyeler içinde adil karar verebilmenin, aşırı stres altında soğukkanlı kalabilmenin ve hata anında hızla toparlanıp yeniden şekillenebilmenin yani “resilience” kavramının inceliklerini dinlemek, iş dünyası için doğrudan uygulanabilir bir liderlik dersi olacaktır.

Bir diğer heyecan verici isim ise İngiltere’yi unicorn fabrikasına dönüştüren vizyoner Gerard Grech. Onun tecrübeleri, Türkiye’nin girişimcilik ekosistemine ilham verecek. Özellikle genç girişimciler için bu oturum bir yol haritası niteliğinde olacak.

Dünyaca ünlü siber güvenlik uzmanı Ken Munro’nun canlı hacking performansının da çok dikkat çekici olacağına eminim. Siber güvenliğin görünmeyen yönlerini, sahnede gerçek zamanlı olarak deneyimlemek, izleyicilerde unutulmaz bir farkındalık yaratacak.

Elbette, her yıl ziyaretçilerimizin heyecanla beklediği açılış günü ana sahne INTRO gösterisi için bu yıl da muazzam bir multimedya performans tasarlanıyor. Kaçırmamanızı şiddetle tavsiye ederim.

Bunlara ek olarak, yapay zekâ destekli sinema gösterimiyle teknolojinin kültür ve sanata nasıl dokunduğunu göreceğiz. Bu, inovasyonun yalnızca iş dünyasıyla değil, kültürel üretimle de buluşmasının çok güçlü bir göstergesi.

Ve bu yılın beni şüphesiz en çok heyecanlandıran içeriklerinden biri, Inno’nun dönüşü. Yedi yıl önce inovasyon sahnesinde yaratılan dijital karakter Inno, yapay zekâ ile yeniden hayata geçirildi. Inno’nun yenilenip, gelişip, büyüyüp tekrar sahneye çıkması; inovasyonun eğlenceli, ilham verici ve herkese dokunan yüzünü ortaya koyacak. Bence bu, TIW25’in simgesel anlarından biri olacak.

Son olarak, “Tomorrow:Now” temasıyla buluşacak bu vizyoner topluluğa bir mesaj vermeniz gerekse, inovasyon yolculuğunda Türkiye’ye ve inovasyon ekosistemine hangi cümleyle seslenirdiniz?

Türkiye Innovation Week artık yalnızca bir etkinlik değil; her geçen yıl daha da güçlenen, kolektif aklın, çok paydaşlı iş birliklerinin ve stratejik vizyonun bir ürünü olan kapsamlı bir inovasyon hareketidir. Girişimciden akademisyene, yatırımcıdan sanayiciye, kamu temsilcilerinden yaratıcı endüstriler profesyonellerine kadar inovasyonun tüm bileşenlerini bu büyük buluşmaya davet ediyoruz. Çünkü inovasyon, bir grubun değil; bir ülkenin geleceğini hep birlikte inşa eden herkesin sorumluluğudur.

Bugün Türkiye Innovation Week, her kesimden katılımcının ilham alabileceği onlarca ücretsiz içeriğe, küresel ölçekte etki yaratacak projelere ve eşsiz bir iş birliği ağına ev sahipliği yapıyor. Dünya genelinde örneği az bulunan bu vizyoner organizasyon; fikirlerin projeye, projelerin yatırıma, yatırımların ihracata dönüştüğü bir zemini mümkün kılıyor.

Böylesine güçlü ve sürdürülebilir bir yapıyı 12 yıldır başarıyla hayata geçiren Türkiye İhracatçılar Meclisi’ne; bu vizyonun mimarı TİM Başkanımız Sayın Mustafa Gültepe’ye ve süreci özveriyle yöneten TIW çalışma grubunda yer alan çok kıymetli TİM Yönetim Kurulu üyelerine en içten teşekkürlerimi sunuyorum.

Gelin bu heyecanı, 9–11 Ekim tarihlerinde Haliç Kongre Merkezi’nde birlikte yaşayalım. Geleceği başkalarının yazmasını beklemeyelim; birlikte yazalım. Çünkü inovasyon artık bir seçenek değil, ortak yolculuğumuz. Ve o yolculuk, şimdi başlıyor.