Geçtiğimiz haftalarda Atout France’ın düzenlediği bir etkinlikte, Atout France BAE, Orta Doğu, Türkiye/Güney Afrika, Avustralya, Hindistan ve Rusya Bölge Direktörü Dominique Maulin-Diabira’nın şu cümlesi beni derinden etkiledi: “Dünya’da turist sayısı sıralamasında ikinci ülkeyiz, ancak stratejimiz gereği bu sayıyı bilinçli olarak düşürdük.” Sonrasında yaptığımız uzun sohbette, Fransa ve Türkiye gibi turizmin GSMH’da önemli paya sahip olduğu ülkelerin artık “daha fazla turist” değil, “daha fazla değer” yaratmaya yönelmesi gerektiğini konuştuk. Gerçek başarı, sürdürülebilir turizm odağında, geliri ve yaşam kalitesini birlikte artırmakta yatıyor.
Sürdürülebilir Turizm Sayının Ötesine Geçer

Dünya turizmi artık yalnızca “kaç kişi geldi?” sorusuyla ölçülmüyor. Gerçek soru şu: Bir turist, geldiği ülkeye ne kadar değer bırakıyor?
Küresel eğilim net: Az ama nitelikli turist, yüksek gelir, düşük baskı. Fransa, İtalya, Yeni Zelanda ve Bhutan gibi ülkeler yıllardır bu yönde politika izliyor. Çünkü aşırı yoğunluk artık gelir değil, yorgunluk yaratıyor — hem doğaya, hem yerel halka, hem ülke imajına.
Turist Kalabalığı ve Yerel Tepkiler

Uzun zamandır “aşırı turizm”in çevre üzerindeki etkileri konuşuluyor ancak Barcelona’da başlayıp Avrupa geneline yayılan yerel halkın turistlere tepkisi çok daha derin bir meseleyi işaret ediyor: Sosyal ve kültürel yaşamın korunması.
Barselona, Roma, Venedik, Prag, Bodrum ve daha birçok destinasyonda halk; gürültü, kalabalık, artan kiralar, uzayan kuyruklar ve yükselen fiyatlardan dolayı kendi şehirlerinde yaşam alanı bulmakta zorlanıyor.
Turizm, refahın bir kaynağı olduğu kadar sosyal yaşamı tehdit edebilecek bir unsura da dönüşebiliyor. Bu nedenle, turizmin önemli bir gelir kaynağı olduğu ülkelerin politikalarında yerel halkın talepleri artık merkezde olmalı.
Dünya’daki Bu Eğilimde Türkiye Nerede?

Türkiye 2024’te 62 milyondan fazla ziyaretçi ve 61 milyar dolar turizm geliri ile rekor kırdı. Ancak kişi başına ortalama gelir hâlâ 1.000 doların altında. Turizm gelirleri bir önceki yıla göre %8,3 artarken, ziyaretçi sayısındaki artış %9 seviyesinde.
Bu tablo açıkça diyor ki: “Stratejini gözden geçir.” Artık sadece sayıyı büyütmenin sınırına geldik. Özellikle Bodrum, Kapadokya ve Antalya gibi bölgelerde aşırı turizm (over tourism) hem altyapıyı hem yerel yaşam kalitesini zorluyor. Yeni hedef, nitelikli ve yüksek harcama potansiyeline sahip turistleri çekmek olmalı.
Türkiye’nin Overturizm Örneği: Bodrum

Doğası, kültürü, gastronomisi, sosyal hayatı ve lüks tesisleriyle yüksek bir turizm potansiyeline sahip olan Bodrum, aynı zamanda Türkiye’de aşırı turizmin (over-tourism) en belirgin yaşandığı bölgelerden biri.
Bir yanda eşsiz koyları, özgün yaşam tarzı ve yaratıcı enerjisiyle ilham veren bir destinasyon; diğer yanda aşırı yoğunluk, plansız yapılaşma ve mevsimsel dengesizlik.
Son yıllarda bölge, yüksek nitelikli, deneyim odaklı ve sürdürülebilir turizm yaklaşımına yönelmeye başladı. Butik oteller, sanat galerileri, yerel üretici pazarları ve eko-gastronomi girişimleri bu dönüşümün ilk işaretleri.
Ancak hâlâ yapılacak çok şey var. Bodrum’un ve Türkiye’nin geleceği, kitlelerin değil; değer yaratan ve değer bırakan turistlerin tercihlerine göre şekillenmeli. Çünkü artık mesele “ne kadar dolduğumuz” değil, nasıl dolduğumuz.
Yeni Odak: Değer, Dağılım ve Denge

Türkiye’nin yeni turizm stratejisi; kalabalıkları çekmek değil, çeşitliliği ve kaliteyi artırmak üzerine kurulmalı. Turizmi 12 aya ve 81 ile yaymak, yeni destinasyonlara yatırım yapmak ve TGA’nın ve yerek yönetimlerin. global tanıtım çalışmalarını içeride desteklemek artık bir gereklilik.
Bu dönüşüm;
- Doğa temelli sürdürülebilir turizm (eko-köyler, agro-turizm, bisiklet rotaları),
- Kültür rotaları (gastronomi, el sanatları, müzik, film),
- Sağlık ve wellness odaklı deneyimler,
- Sürdürülebilir iş birlikleriyle nitelikli ziyaretçi profili yaratmak ve yatırımları artırarak desteklemek anlamına geliyor.
Fransa’nın “Destination France” stratejisinde olduğu gibi, daha az kalabalık ama daha çok değer yaratmanın zamanı.
Turizmin Yeni Ölçüsü: Kalite ve Kârlılık

Artık turizmde başarı kalabalıkla değil, yarattığın etkiyle ölçülüyor. Gerçek kârlılık sadece döviz geliri değil; doğanın korunması, yerel halkın refahı ve kültürün sürdürülebilirliğidir.
“Daha az kalabalık, daha çok kârlılık.
Daha az stres, daha çok huzur.”
Türkiye, bu yeni dengeyi kurabilirse sadece turizmde değil; marka değerinde, çevre politikalarında ve toplumsal farkındalıkta da örnek bir ülke olabilir. Sürdürülebilir turizm sayesinde hem yerelin hem de yerli ve yabancı turistin daha huzurlu olması uzun vadede maddi ve manevi kazanımı artıracaktır.








