Güncelleme Tarihi: 5 Ocak 2022
PlumeMag’i kurmayı hayal ettiğim günden bu yana aklımda olan en önemli nosyon, kültür ve sanatın, insanlığın ve doğanın geleceği için elimizde kalan son iyileştirici kaynak olduğu. Çünkü kültür ve sanat, insanın doğaya ve diğer insanlara bakışındaki etik ve estetik duygusunun temelini oluşturuyor.
Daha önce yayınladığımız bir bültende belirttiğim gibi, biz “Koklamaya kıyamam, benim güzel manolyam…’’ diye sözler yazan ince ruhlu sanatçıların yetiştiği ve ürettiği toprakların çocuklarıyız.
Geçtiğimiz haftalarda, Dilara Koçak’ın davetiyle, bizimle aynı değerlere sahip çıkan ve bu doğrultuda çok değerli adımlar atan, Karaköy’deki Kale Tasarım ve Sanat Merkezi’ni keşfettim.
Tıpkı PlumeMag ekibi gibi dünyanın sanat ve tasarımla daha iyi bir yer olacağına inanan ve bu vizyonla sürdürülebilir yatırımlara imza atan Kale Grubu, entelektüel derinliğe ve birikime sahip fikirleri buluşturan Kale Tasarım ve Sanat Merkezi’nde birbirinden değerli etkinlikler düzenlemek üzere yola çıkmış.
Eğitimimin temelini Karaköy’de Saint Benoit Lisesi’nde almış bir insan olarak bu bölgenin son zamanlarda bir kültür sanat merkezi olma yolunda katettiği mesafeyi büyük bir keyifle takip ediyorum ve bu gelişmeler bölgenin yeniden bir kültür sanat merkezi olması açısından beni çok heyecanlandırıyor.
Kale Tasarım ve Sanat Merkezi
T.C. Tarım ve Orman Bakanlığı iş birliğiyle gıda israfı sorununa dikkat çekmek, evlerin mutfağında başlayacak mikro değişimlerin getireceği makro etkiyi tetiklemek amacıyla Avusturyalı sanatçı Klaus Pichler’in ‘Çöpe Atılmak İçin Yetiştirilmiş (Grown for a Bin)’ sergisini Dilara Koçak ile gezdik.
Sergi gezisinin ardından mekanın son katında yer alan deneyimsel mutfaktan çıkma sıfır atık yemekleri tattığımız çok keyifli bir masada buluştuk.
Sergiden sonra yemek yiyeceğimiz 7. kata yürüyerek çıktım. İyi ki merdivenleri seçmişim. Her kat ayrı bir umut ışığı oldu benim için.
Yaklaşık 500 metrekareye yayılan Kale Tasarım ve Sanat Merkezi’nin her katı, farklı bir üretim ve öğrenme alanını içerecek şekilde tasarlanmış. Birinci katta konuşma ve sunumlar ile grup çalışmalarına imkan verecek bir ortak alan, ikinci katta tasarım ve sanat ağırlıklı 1.500 kitaptan oluşan bir kütüphane ve son olarak üçüncü katta herkesin kullanımına açık bir üç boyutlu yazıcı ile farklı maket ve üretim malzemelerinin bulunduğu bir atölye yer alıyor.
Sadece sanat ve tasarımda değil, yaşamın her alanında sürdürülebilirliğe inanan Kale Grubu, KTSM içerisinde özel bir mekâna da yer ayırmış: Roots Studio Cafe. Yerli üreticiyi destekleyen ve ‘sıfır atık’ felsefesiyle yola çıkılan kafede, yemek tasarımı konusunda zihin açıcı uzun masa sohbetler yapılması planlanıyor ki biz de bunlardan birinin parçası olmaktan büyük keyif aldık.
Sonradan, binanın bodrum katında tasarım ve sanat çalıştaylarının yanı sıra konuşma ve sunumların da düzenlendiği ve bir de seramik fırınının bulunduğu seramik üretim alanı olduğunu öğrendim. Giriş katı ise atölyelerin çıktılarının paylaşıldığı bir sergi alanı olarak kullanılıyor.
Kale Tasarım ve Sanat Merkezi, grubun kurucusu İbrahim Bodur’un anılarına, eşyalarına, deneyimlerine de ev sahipliği yapıyor. Bu vesileyle bina içerisinde yakın zamanda açılması planlanan bir anı müzesi de hazırlanıyor.
Bu arada merdivenlerden çıkarken dışarıya açılan merdivenlerden gördüğüm sokak manzaralarının binanın tarihi yapısına büyük bir estetik zenginlik kattığını düşünüyorum.
Yolunuz düşerse Kale Tasarım ve Sanat Merkezi’ni mutlaka ziyaret etmenizi öneririm.