Güncelleme Tarihi: 23 Ağustos 2023
“Bütün insanlar, doğaları gereği bilmek isterler.”
Aristoteles
İnsan, beyninin çalışma şekli itibariyle merak eder; öğrenmek ve bilmek ister. Bu durum,bebeklik döneminden başlayarak ölene kadar devam eder. Öğrenmek insanın hayatı boyunca isteyerek ya da farkında olmadan devam ettirdiği bir eylemdir.
En kısa ve basit şekilde açıklayacak olursak öğrenme, tekrar ya da yaşantılar sonucu bireyin davranışlarında meydana gelen kalıcı değişikliktir. Bilgiyi örtük veya sitemli bir şekilde
okuyarak, dinleyerek, yaparak, gözlemleyerek işlemektir. Bilgi duyu organları kullanılarak işlenir ve uyumak, acıkmak gibi davranışlar içgüdüsel olduğundan bunlar için öğrenme söz konusu değildir. Acıkmak öğrenilmez ancak yemek nasıl yenir işte bu öğrenilir.
Öğrendiklerimizin bir kısmını sosyal hayatta ilişki kurduğumuz insanlardan, bir kısmını ailemizden, bir kısmını arkadaşlarımızdan ve büyük bir kısmını da okullarda öğretmenlerimizden öğreniriz. Yaşantılar sonucu duyduklarımız, gördüklerimiz, yaptıklarımız zihnimizde işlenir. Bu da en sistemli şekilde okulda gerçekleşir.
“Hayatta en büyük mucize, küçükken iyi bir öğretmene rastlamaktır.” sözündeki kelimeler üzerinde durup birkaç saniye düşünelim. Hayat.. en büyük mucize… küçükken.. iyi bir öğretmen.. rastlamak.. Mucize Arapça ‘acz’ kökünden gelir. Aciz yani gücü yetmeme.. peki mucize? O da aynı kökten gelir ancak insanları hayran bırakacak sıra dışı, olağan üstü olay ya da şey demektir. Üzerine çokça söz söylemek mümkün ancak en genel ifadeyle ‘hayatta iyi bir öğretmene rastlama sıra dışı ve hayran olunacak bir durum’ anlamı çıkıyor. Öğrenmek ve kendisine bir şey öğreten kişi bu kadar önemli mi? EVET. Öğrenme de öğretmen de bu kadar önemli.
Hayattaki en büyük mucize iyi bir öğretmene rastlamaksa diğer bir mucize de kendi kendinin öğretmeni olmaktır. Bu, en büyük mucizeyi hayat boyu yanında taşımaktır. İnsan kendisinin öğretmeni nasıl olabilir? Kendini iyi tanıyarak. Nasıl öğrendiğini test ederek, deneyerek, gözlemleyerek..
İşe kendimizi tanımayla başlıyoruz. Öğrenmek istediğim bilgiyi okuduğumda mı, dinlediğimde mi yoksa kendim yaptığımda mı daha hızlı ve kalıcı öğreniyorum? Ancak bilmemiz gereken ilk bilgi şu: Her insan bir diğerinden farklıdır ve öğrenme hızı, öğrenme tarzı kendine hastır. Kişi kendi öğrenme sistemini kendisi oluşturduğunda istediği her bilgiye ulaşabilir ve onu öğrenebilir. Bir de öğrenme üzerine çalışan insanların tecrübeleri var. Birkaçını sıralayalım.. Önce hazır bulunuşluk. 6-7 yaşına gelmeyen bir çocuğun kalem tutup yazı yazması beklenemez çünkü kalem tutmak için kasları buna hazır değildir. Bir şey öğrenmek için benim alt yapım, hazır bulunuşluğum yeterli mi? Cevabım evetse başka bir soru ‘bu bilgiyi neden öğrenmek istiyorum.’ Amacımı belirlemem lazım. Alışveriş yaptığımda vereceğim parayı hesaplamak için bile olabilir. Sonra ‘nasıl öğreneceğim’ okuyarak mı, dinleyerek mi, yaparak mı? Öğrendiklerimi başka bilgilerle birleştirmeli ve onları kullanmalıyım. Kek yapmayı öğrendiysem yemek de yapabilirim. Öğrendiklerimi belirli aralıklarla tekrar etmeliyim. Harfleri öğrenirken daha önce ‘a’ sesini öğrendiysem ‘k’ sesini öğrendikten sonra dönüp ‘a’ sesini tekrar etmeliyim. Ne kadar çok duyu organı öğrenmeye dahil olursa öğrenme de daha kolay ve kalıcı olur. Bir şiir ezberlemek istiyorsam o şiiri hem okuyup hem başkasında dinleyip hem de yazarsam sadece okuyarak ezberlemeye çalışmaktan daha faydalı olacaktır.
Birey kendini tanımış ve nasıl daha iyi öğrendiğini tespit etmişse gerisi çok kolay. Peki çocuklar? Onların kendi öğrenme sistemini oluşturmalarına şu dönemde velilerin destek olması gerekir. Ancak çok daha önemli bir konu var ki çocukları ‘öğrenme’den soğutmamak. Çocuklara onları koşulsuz sevdiğimizi ve güvende olduklarını hissettirmek en büyük görevimiz. Anne: ‘Ben yemek yapıyorsam sen de ders çalışmak zorundasın.’ Baba: ‘Ödevini bitirmezsen kulaklarından tavana asarım.’ Bu cümlelere üzülerek şahit oldum. Çocukların en büyük ihtiyacı koşulsuz sevgi ve kendini güvende hissetmektir. Veli olarak önce bu ikisini sağlayalım, çocuklar zaten değişime ve gelişime çok açıktır, hızla öğrenir. Hiç şüphemiz olmasın. Yine araştırmacıların dediğine göre çocuk en iyi eğlenerek öğrenir. ‘Mutlu çocuk, mutlu gelecek’ gerçeğini unutmayalım.
Zaman ilerliyor, yaşam koşulları değişiyor. İnsan zamana paralel yaşadığına göre değişimden etkilenmemesi mümkün değil. Kendi bildikleri değişen şartlara yeterli olmayacak ve insan sürekli yeni şeyler öğrenecek. Bu insanlık tarihiyle yaşıt bir gerçek. İnsan ölene kadar öğrenmek zorunda. Okulda, evde, iş yerinde, sokakta.. her zaman ve her yerde öğrenmeye devam edecek. Korona virüs nedeniyle artık okulda eğitim yapamıyoruz, öğrenmeye evde devam ediyoruz. Yine yeni bir şey öğrendik. Salgın hastalık tehlikesi olduğunda sosyal mesafeyi korumak gerekir ve toplu alanlarda eğitim yapılmaz. Evet bunu öğrendik. Eğitim evde ve uzaktan da olur. Evet bunu da öğrendik. AMA… Alışkın olduğumuz öğrenme biçiminden çok farkı bir şekilde eğitim oluyor. Buna da ayak uydurmalı, bununla da başa çıkmayı öğrenmeliyiz. Ve öğrenme sabır ve çaba isteyen bir süreçtir. Hemen karşılığını alamayabiliriz bunu da bilmemiz, öğrenmemiz gerekiyor.