Güncelleme Tarihi: 23 Ağustos 2023
İnsan zihninin yaratıcı kıvrımları arasından çıkan fantezi ürünlerinin; bir olay örgüsü dahilinde, kimi kedilerin ağzından kimi yağmurlu bir günde sapsarı bir güneş altında ısındığını hisseden bir insanın dudakları arasından dökülen halinin büyüleyici ezgilerle harmanlanması ve gerekli dekorlarla beraber bezenmesiyle ortaya çıkan sanat ürününe müzikal denir. Siz de hayatın devamlı değişen ezgisine kulak verip, enerjinizle onun sunduklarını bezeyenlerdenseniz, sizin için derlediğimiz 5 büyülü müzikal ezgisine kulak verebilirsiniz.
Notre Dame de Paris, Belle
İlk defa 1998’de Fransa’da sahnelenen Belle, Notre Dame de Paris adlı romandan uyarlanıyor. İlk sahnelenmeleri Fransa, Belçika ve Kanada gibi ülkelerde yapılan müzikalin daha sonra Amerika ve İngiltere’de sergilenmesiyle eser dünya çapında tanınıyor ve kültleşiyor. Belle’i izlerken ana dilimiz ne olursa olsun, içinde haykırarak söylenen sözleri anlamasak dahi, çaresiz ama tutkulu bir isteyişin gittikçe yoğunlaşan ezgisini dinliyoruz ve biz de içimizden diyoruz ki: Ah Lucifer, izin ver de parmaklarını gezdirsin Esmeralda’nın saçları arasında…
The Phantom Of The Opera
İlk defa oynandığı 1986 yılında, yılın “sanat olayı” olan The Phantom Of The Opera da Notre Dame de Paris gibi bir romandan uyarlanmıştır. Romanın yazarı, operadaki hayaletin gerçekten var olduğundan; onu uzun zaman batıl bir inancın gerçeküstü bir karakteri sandıklarından fakat herkesin inandığının aksine kendisinin bu hayaletle tanıştığından ve onun hepimiz gibi etten kemikten oluştuğundan ancak zamanla yaşayan bir hayalete dönüştüğünden bahseder. Biz de bu nefes kesen eseri seyrederken sahnedeki lacivert ışıkların beyaz elbise üzerine vuruşundaki sanatsal güçten etkilenirken, akla kazınan şu cümleleri kafamızdan atamıyoruz: “Ben taktığın maskeyim, onların duydukları benim, senin ve benim sesim; benim ve senin ruhun bir arada, operadaki hayalet orada: Aklımda…”
Cats
1982’de Broadway’de sahnelenen ve Old Passum’s Book Of Practical Cats adlı romandan uyarlanan Cats müzikali, sayısız ödül kazanır ve tarihteki en uzun süreli oyunlar arasına ismini kazımayı başarır. Sevenleri tarafından o kadar tutulur ki sinema filmi olarak da uyarlaması yapılır, yıllarca saltanatını sürdürür. İnsanlar gibi yaşayan, kendi kralları ve krallıkları olan ve dans etmeyi seven bu kedilerin hikayelerini merak ediyorsanız; onların anlattıklarına kulak verebilir, gece yarısı, yalnız başınıza rüzgarın inlediğini duyarak eski güzel günleri yad edebilirsiniz. Fakat unutmayın ki aynı şarkıda söylendiği gibi yeni bir gün başlayacak ve mutluluğun ne demek olduğunu mutlaka anlayacaksınız.
Hamilton
Hamilton’ın hayatını rap şeklinde anlatan aynı isimli müzikal, 2016 yılında Broadway’de sergilenmiş ve 16 ayrı dalda ödül için aday gösterilmiştir. Aday gösterildiği on altı daldan on birinde ödül kazanmış ve sanatsal başarısını kanıtlamıştır.
Singin’ In The Rain
Singin’ In The Rain, 1952 yılı Amerikan müzikal komedi filminin bu kısmı sinema tarihinin en bilindik sahnelerinden biri ve aynı zamanda çok etkileyici bir müzikal. Müzikali izlerken, dışarıda sağanak yağmur da olsa insan mutlu ve aşıksa kendini sıcacık güneşin içini ısıttığı günlerden birinde hissettiğine şahit oluyoruz. Başrolün, insanı yağmur altında dans etme isteğiyle dolduran şarkı söyleme sahnesine dansı da eklemesi izleyenlerin de yerinde duramamasına sebebiyet veriyor. İzleyenin içini ısıtan bu müzikal, başrolünün en iyi erkek oyuncu dalında altın küre ödülü kazanmasıyla unutulmaz bir parça haline geliyor ve insanların gönlünü fethetmeyi başarıyor.
Tüm bu hayat yolculuğunda aynı müzikalde söylendiği gibi daima güneş kalbinizde saklı, kalbiniz de aşka hazır olsun.
İyi seyirler…
