Kalyon Kültür, Flora başlıklı karma sergiyi seyircisiyle buluşturuyor. Seçki, 16 Nisan 2022 tarihine kadar Kalyon Kültür’ün Nişantaşı’ndaki mekanı Taş Konak’ta görülebilecek.
Sergide Anna Ridler, Clement Valla, François Quévillon, Mat Collishaw, Mustafa Hulusi, Pascual Sisto, Quayola, Ryoichi Kurokawa, ve Sabrina Ratté’nin işleri yer alıyor.
Flora sergisi; üç sergilik olması öngörülen, dijital sanatla doğa mefhumunun temasını konu alan bir serinin ilk etabını oluşturuyor. Serinin bir sonraki etkinliği ise eylül ayı içerisinde 17. İstanbul Bienali ile paralel gerçekleşecek olan İnsan Eli Değmiş (Touched by Mankind) başlıklı sergi olacak. Flora sergisinde görece insandan bağımsız bir şekilde bitki örtüsüne odaklanılırken ikinci sergide iklim krizi ve insanın doğaya müdahalesi/tahakkümü konuları merkez alınacak.
Flora sergisine tekrar dönmeden önce Kalyon Kültür’ün, küratörler Ceren Arkman ve Irmak Arkman ile beraber girdiği bu kıymetli çabadan biraz bahsetmek istiyorum. Kalyon Kültür’de geçtiğimiz yılın sonunda aynı ikilinin kürasyonunda LIA: Hayatı Kodlamak başlıklı bir sergi gerçekleşmişti. Avusturyalı sanatçı LIA, yazılım ve internet sanatının öncülerinden kabul ediliyor. Yani aslına bakarsanız Ceren ve Irmak Arkman küratörlüğünde Kalyon Kültür, bir tür dijital sanat narasyonu oluşturuyor. Bu yolculuğun takip edilmesini eğitsel açıdan dijital sanatı anlamak bağlamında da son derece faydalı buluyorum.
Sergideki bazı işlere ayrıca değinmek istiyorum. Bunlardan birincisi Anna Ridler’in video enstalasyonu. Çalışma, ismini lale soğanına zarar veren mozaik virüsünden alıyor. Doğanın bir meta olarak yağmalanabilirliğinin meşrulaştırıldığı kapitalist düzenin tabiri caizse ahmaklığına dikkat çeken bu iş, on binin üzerinde lale görselinin yapay zeka ile buluşmasıyla üretilmiş. 17. yüzyıl lale piyasasında yaprakları çizgili olan laleler daha kıymetli olarak kabul ediliyor ve çok daha yüksek fiyatlara satılıyormuş. Fakat daha sonra buna mozaik virüsü adı verilen bir virüsün sebep olduğu ve dolayısıyla bu çizgilerin de bir tür hastalık nedeniyle oluştuğu keşfedilmiş. Ridler’in bu esprili video çalışmasındaki lale figürü de Bitcoin piyasası ile entegre edilmiş. Yani evet… Bitcoin arttıkça çizgiler artıyor…
Bir diğer bahsetmek istediğim iş, film yönetmeni ve görsel sanatçı Pascual Sisto’nun En Plein Air isimli çalışması. Sanatçı halk arasında benekli defne ya da Japon defnesi olarak anılan Aucuba Japonica bitkisi üzerine odaklanıyor. Yapraklarının üzerinde yer alan kendine has altın rengi benekler, bitkinin ayrıştırıcı özelliğini oluşturuyor. Sanatçı bir algoritma yardımıyla bitkinin boyutunu aşarak mekana yayılan rastgele altın rengi noktalar üretmiş. Bitkinin üzerindeki beneklerin de çiftleştirilerek elde edildiği göz önüne alındığında eser içerisinde neyin yapay neyin doğal olduğu sorusu yeniden sorgulanıyor. ‘’Eser içerisinde’’ diyorum çünkü çalışma doğa sesleri ve kokusuyla çok yönlü total bir deneyim imkanı sunuyor.
Ayrıca Pascual Sisto’nun geçtiğimiz yıl John and the Hall isimli bir filmi çıkmış. Onu da belki siz değerli PlumeMag okuyucusuna önerebilirim umuduyla izledim.
Fakat önermiyorum.
Kapak Fotoğrafı: Flora, Kalyon Kültür
