Turizmde Haftalık İzin Düzenlemesi: Sürdürülebilir Turizmle Ne Kadar Uyumlu?

Turizm endüstrisi, çevresel güzellikleri, sosyal ve kültürel yaşamı koruyarak ekonomiye dönüştürürken; çalışanların haklarına, refahına ve yaşam kalitesine de değer vermekle yükümlüdür. Sürdürülebilir turizm anlayışı; yalnızca doğayı değil, toplumun değerlerini ve insanı da korumayı temel alır. Bu nedenle, turizm çalışanlarını doğrudan ilgilendiren yeni haftalık izin düzenlemesi; getirileri, potansiyel etkileri ve suistimale açık noktalarıyla sürdürülebilirlik ve insan hakları bakış açısıyla değerlendirilmelidir.

Yeni Yasa Ne Getiriyor? Gerçek Ne, Algı Ne?

Sürdürülebilir turizm ile ilgili çalışmalar yapan ve turizmin ancak sürdürülebilir olması durumunda katkı yaratacağını, aksi hâlde yok edici olabileceğini savunan biri olarak; son günlerde gündemde olan haftalık izin düzenlemesi içeren yasal değişimle ilgili kapsamlı bir araştırma yaptım.

Otel yöneticileriyle yaptığım görüşmeler ve Resmî Gazete’deki metni incelemem sonucunda, kamuoyunda yankı bulan “turizm çalışanları artık 10 gün çalışıp 1 gün izin yapacak” ifadesinin, gerçeği tam olarak yansıtmadığını gördüm. Şöyle ki: Hâlihazırda turizm işletmeleri, çalışanlarına haftada en az bir gün izin vermek zorundadır ve bu yasal zorunluluk değişmiş değildir.

Değişiklik; eski uygulamada bir çalışan 6 gün aralıksız çalıştıktan sonra mutlaka 7. gün izne çıkmak zorundayken, artık bu iznin zamanı konusunda daha fazla esneklik tanınmasıdır. Yani çalışan, isterse iznini 8. veya 9. günde kullanabilecek. Bu durum, özellikle yüksek sezonlarda hem çalışanların hem de işverenlerin planlamalarına esneklik sağlayabilir.

MADDE 9- 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununun 46 ncı maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki cümleler eklendi:

“Ancak Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından turizm işletmesi belgesi verilen konaklama tesislerinde çalışan işçilerin bu fıkra kapsamında hak kazandığı hafta tatili, işçinin yazılı talebi veya onayı ile hak kazandığı günü takip eden dört gün içinde kullandırılabilir. Bu halde işçinin hak kazandığı hafta tatilinde yaptığı çalışmaların günlük normal çalışma süresi kadarlık kısmı fazla çalışmanın hesabında dikkate alınmaz. İşçi verdiği onayı otuz gün önceden işverene yazılı olarak bildirimde bulunmak kaydıyla geri alabilir.”

Haftalık İzin Düzenlemesi Suistimale Açık mı?

Ancak burada önemli bir hassasiyet devreye giriyor: Bu yeni esneklik, çalışan talebi doğrultusunda kullanılmak üzere tasarlanmışken, uygulamada bazı işverenlerce suistimal edilme riski taşımaktadır. “İzin günü ötelenebilir” esnekliği, çalışan rızası dışında daha fazla çalıştırma gerekçesine dönüşmemeli veya 10. gün izin kullanan kişinin önceki günlerinin izin hakkı yakılmamalıdır.

Haftalık izin düzenlemesi için önemli detaylar içeren yasa, çalışanların hak ettiği izinlerin ellerinden alınmasına ya da 7. gün izne çıkmak isteyen çalışanların bu haklarının gasp edilmesine zemin hazırlamamalıdır. Bu nedenle düzenlemenin içeriği sektör paydaşlarına, çalışanlara ve kamuoyuna açık, doğru ve anlaşılır bir biçimde anlatılmalı; uygulama çerçevesi netleştirilmelidir.

Sürdürülebilir Turizmde İnsana Yatırım Esastır

turizm çalışanları haftalık izin düzenlemesi

Sürdürülebilir turizm yalnızca çevreye duyarlılık değil; sosyal adalet, insan onuru ve adil çalışma koşulları da demektir. Çalışan refahı, sektörün hizmet kalitesiyle doğrudan bağlantılıdır. Sıcak havalarda uzun ve kesintisiz çalışma süreleri, hem fiziksel hem de zihinsel yorgunluk yaratır. Bu durum, hâlihazırda düşüşte olan hizmet kalitesinde daha da büyük kayıplara yol açacaktır.

Bu noktada şunu unutmamak gerekir: Yorgun ve mutsuz çalışan, mutlu müşteri yaratamaz. Turizm gibi yüksek etkileşimli bir sektörde, çalışan ne kadar dinlenmiş, memnun ve değer görüyorsa, sunulan hizmet de o kadar kaliteli ve sürdürülebilir olur.

Nitelikli istihdamın giderek azaldığı turizm sektörünün, gençler için geleceği olan bir kariyer alanı olarak konumlanması büyük önem taşıyor. Ancak ağır ve esnek olmayan çalışma koşulları, özellikle nitelikli iş gücünün sektörden uzaklaşmasına yol açmaktadır.

Bu yeni haftalık izin düzenlemesi içeren yasal değişim çalışan lehine mi yoksa aleyhine mi işleyeceği, tamamen nasıl uygulandığına bağlı olacaktır. Eğer doğru, şeffaf ve rızaya dayalı şekilde uygulanırsa, sektöre bir rahatlama getirebilir. Aksi takdirde, çalışanlar açısından güven duygusunu daha da zedeleyebilir ve iş gücü kaybını hızlandırabilir.

Uluslararası Uygulamalar Ne Söylüyor?

Avrupa’da ve özellikle İskandinav ülkelerinde, turizmde kısa vardiya sistemleri, dönüşümlü izin uygulamaları ve çalışan destek programları yaygın şekilde kullanılmaktadır. Bu ülkelerde hem turizm memnuniyeti yüksektir hem de çalışan sirkülasyonu düşüktür.

Bu da gösteriyor ki; çalışan sağlığına ve mutluluğuna yatırım yapan sistemler, uzun vadede daha verimli, kaliteli ve sürdürülebilir sonuçlar ortaya çıkarmaktadır.

Esnekliği Korumak, Suistimali Engellemek

Bu yeni haftalık izin düzenlemesi içeren yasal değişimin olumlu etkiler yaratabilmesi için şu adımlar hayati önem taşımaktadır:

  • Düzenlemenin amacı ve uygulanma şekli hem işverene hem de çalışana açık bir şekilde anlatılmalıdır.
  • İşletmeler düzenli olarak denetlenmeli; SGK, yasanın suistimal edilip edilmediğini takip etmelidir.
  • İstihdam sürdürülebilirliği, turizm işletmelerinin kalite standartlarında ölçülebilir bir kriter haline getirilmelidir.

Kısaca: İnsanı Korumadan Turizmi Sürdüremeyiz

Sürdürülebilir turizm; doğaya zarar vermemek kadar, insana zarar vermemeyi de kapsar. Çalışanın hakkı, refahı ve sağlığı, sektörün temel yapı taşlarıdır. Bu nedenle, yeni yasa ile sağlanan esnekliğin suistimale değil, iyileştirmeye alan açmasını umut ediyorum.