“Sesler Birlikte Güçlü” Beril Sarıaltun ile Bu Festival Bizim Üzerine

Türkiye’de insanların bir arada, aynı duygularla coşkuyu paylaşabildiği etkinliklerin sayısı az. Ancak Beril Sarıaltun’un fikir önderi olduğu Bu Festival Bizim, bu eksikliğin ortasında filizlenen bir umut gibi büyüyor. “Bizim bir festivalimiz var” diyebildiğimiz bu oluşum, yalnızca müziği değil; dayanışmayı, çeşitliliği ve birlikte üretme kültürünü de kutluyor.

Bu söyleşide, Bu Festival Bizim’in hikayesini, “biz” olmanın anlamını ve yerelden küresele yayılan yeni bir kültür ekosisteminin nasıl doğduğunu konuştuk. Bu keyifli röportajı ister dinleyebilir, isterseniz okuyabilirsiniz…

Kreşendo’nun bu sene dördüncü kez düzenlediği, İstanbul’un müzik buluşması “Bu Festival Bizim”, 7-8-9 Kasım’da, İstanbul’un taze etkinlik ve buluşma alanlarından olan Paribu Art ve Komünite’de gerçekleşiyor.

beril sarıaltun bu festival bizim 2025

Bihter Ayyıldız: Berilciğim günaydın! Artık sayende “bizim bir festivalimiz var” diyebiliyoruz. İnsanların bir arada, aynı duygularda buluşabildiği etkinlikler çok az. Sen Türkiye’de böyle bir umudu yaşattın. En başa dönelim; hikâye nereden başladı?

Beril Sarıaltun: Çok teşekkür ederim. Hikâye pandemi döneminde başladı. O zamanlar adımız Beats by Girlz’dü. Başta festival yapacağımızı bilmiyorduk; sadece insanları bir araya getireceğimiz bir buluşma hayalimiz vardı. Fiziksel buluşmalara duyulan özlemi fark ettik ve “Beats by Girlz Türkiye Buluşması” adını verdik.

Farklı şehirlerden, farklı festivallerin deneyimini yaşamış kişileri bir araya getirdik. Katılımcılara sorduk: “Bir festival olsa, nasıl bir şey olmasını isterdiniz?” Bu paylaşımcı yaklaşım, bizi bugünlere taşıdı. 2022 Kasım’ında üç günlük ilk festivalimizi yaptık. O dönemde küçücük bir ekiptik ama tüm kalbimizle çalıştık. Sonuçta beklenmedik kadar güzel geçti. O gün anladık ki, evet, biz bu işi yapacağız. O günden bugüne çok düştük, kalktık ama hep devam ettik. Şimdi, dördüncü yılında, gerçekten “Bu festival bizim!” diyebiliyoruz.

Bihter Ayyıldız: Beats by Girlz’den Kreşendo’ya uzanan bu süreç, yalnızca kızların sesini duyuracağı bir oluşumun çok ötesine geçip artık tamamen cinsiyet ötesi bir yere geldi. Ve bence bu noktada, özellikle önümüzdeki festivalin line-up’ına baktığımda, kapsayıcılığın insandan öte biraz da müzik türleri üzerinden şekillendiğini görüyorum. Yapılan sanatın kapsayıcılığı çok önemli çünkü kapsayıcılık kavramı hep kadın-erkek, yani cinsiyet üzerinden konuşuluyor; oysa dinlenen şeyler, büyük sahnelerde yer alan isimler ve hâkim akımlar çok belli.

Mesela The Space Lady bence mükemmel bir örnek; çünkü bu biraz da dirayet örneği, yaptığın şeyde ısrarla durabilmek, etki alanının üç kişi ya da beş kişi olmasını önemsemeden inanmak… Ve sonra doğru insanlarla karşılaşmak.

Aleyna Tilki mesela; onun Türkiye’deki çıkışı çok popüler bir noktadan değerlendirildi ama aynı zamanda çok edilgen, hatta metalaştırılmış ‘yeni bir genç kız  figürü olarak görüldü. Bence Σtella’nın yumuşacık müziği, Bossa Nova tınılarını erkeklerden alıp kadına da teslim etmesi çok güzel geldi.

Dünyada — ben bu arada çok konuşuyorum ama bunlara gerçekten vurgu yapmak istiyorum — bence medeniyetin öncülüğünü şu an Afrika topraklarında yaşayanlar yapıyor ve bu yüzden de ilk önce müzik aracılığıyla insanlara yayılıyorlar.

Çok ırkçı söylemlerin olduğu yerlerde bile Afro müziğin bu kadar yayılıp, insanların farkında olmadan o kültürle yıkanması, aklanması bence müthiş bir ilerleme. Burada da NubiyanTwist bence çok önemli bir isim. Yine çok iyi elektronik müzik tarafında Saliha var, DJ. Yani ben bunları gördüğümde line-up’ta aslında çok büyük bir manifesto da görüyorum. Bunu bir de senden dinleyelim.

Beril Sarıaltun: Çok teşekkür ederim. Evet, program aslında kendi hikâyesini anlatıyor. Bizim hayal ettiğimiz ilk festival de şunu söylemişti: Yeni bir dünya hayaliyle yola çıkıyoruz. Bir gezegen gibi düşünün; herkesin kendini mutlu hissettiği, kendini ifade edebildiği bir yer. Bunu davetimizde, dilimizde ve iletişimimizde hep güçlü bir şekilde kurduk. Şimdi müzik programını da bu anlayışla yaygınlaştırabildik.

Tabii burada iyi bir partnerlik gerçekleştirdik; Paribu Art ile birlikte İstanbul’a kazandırılmış yeni bir mekân. Onların desteğiyle birlikte, dört yılın sonunda hayal ettiğimiz line-up’ı rahatlıkla sunabiliyoruz. Bu, bizim manifestomuzun altını doldurabilmemiz için çok kıymetli; destekçilere sahip olmak çok önemli.

Beril Sarıaltun: Manifestomuzun özü şu: Kreşendo’nun değerleri, neşe, birbirine sahip çıkmak ve birlikte olmak. Line-up’ımız çok bütünsel. Her günün hikâyesi farklı akıyor; bu yüzden mümkünse herkesin her güne katılmasını beklemiyoruz. Her günün zevki ve hikâyesi farklı bir akış sunuyor. Afrika müziği örneğin, bize çok şey katıyor. O soul, yürekten gelen müzik, dünyanın her yerinde ezilenlerin sesi olabiliyor ve insanlara keyifli bir dans deneyimi sunuyor; bizi bir araya getiren bir bağ yaratıyor.

Saliha örneği de önemli: Hem İngiltere’de, hem Filistin hareketinde öne çıkmış bir prodüktör. Müzik performansı, dünyanın her yerinden farklı kültürleri bir araya getiriyor; özellikle Arap müziği ekseninde bir buluşma sağlıyor. Aleyna Tilki örneğinde ise hayranlıkla izliyorum; belli bir yere geldikten sonra kendini yeniden yaratmak ve çok riskli bir seçim yapmak… Albüm hikâyesi gibi çamura bulanmayı, ormana girmeyi ve yabani olmayı seçmesi benim için müthiş bir metafor.

Biz de kendimizi yeniden var eden tüm sanatçılara inanıyor ve onların hem seyirciye hem festivali var eden topluluk ekosistemine ilham olmasını diliyoruz. Eğer bu festivalin headliner’ı olacaksa, tabii ki Aleyna Tilki olacaktı; çünkü bunu sürdürmek kolay değil. Sanatçıların kendilerine ve hikâyelerine sahip çıkarak yaptıkları işleri izlemek, hem ilham verici hem de bizi festivalin ruhuna bağlayan bir deneyim.

bizi buluşturan mekanlar

Bihter Ayyıldız: “Bizi buluşturan mekanlar” adında başka bir projeniz daha var. Ondan da bahsedelim mi?

Beril Sarıaltun: Tabii. “Bizi Buluşturan Mekanlar”, yıllar içinde edindiğimiz deneyimlerden doğdu. Şunu fark ettik: Bir şeyin “karşısında” durduğunda, aslında yine onun tanımına sıkışıyorsun. Oysa bizim meselemiz karşıtlık değil; yeni yollar açmak.

Yerel yönetimlerle birlikte çalışarak, festivallerin sadece alanlara değil, şehir yaşamına ve birlikte üretme kültürüne nasıl katkı sunabileceğini araştırdık. IKSV’nin Avrupa Birliği destekli Ortaklaşa projesinden çok etkilendik. Orada yerel yönetimle STK bir araya geliyor ve kaynak STK’ya aktarılıyor. Bu güç dengesini kıran yaklaşımı çok sevdik. Biz de “kamusal alanlar sadece hizmet götürülen yerler değil, buluşma alanları olabilir” dedik. Sonunda Roof Coliving ekibiyle birlikte bir rehber hazırladık. Dört kriter belirledik: aidiyet, çeşitlilik, açıklık ve kapsayıcılık. Bu bizim için sadece bir proje değil, şehirle yeniden ilişki kurmanın yolu oldu.

Bihter Ayyıldız: Ne kadar doğru. Toplumsal dönüşüm zaten tam da bu “buluşma anlarında” gerçekleşiyor. Bir de senin sık sık söylediğin bir şey var: “Bir şeyin karşısında değil, yanında durmak.” Bu felsefe sizin üretim biçiminizi de belirliyor gibi.

Beril Sarıaltun: Kesinlikle. Artık şunu çok net biliyorum: Hiçbir şeyin karşısında değilim. Kendi yolumu çiziyorum, çünkü bu yol benim. Ne olursa olsun bir şey yapacağım; çünkü bu, benim var olma biçimim. Bu Festival Bizim’i yaparken “ötekine karşı” değil, “bizim birlikte kurduğumuz bir hikaye” olarak görüyorum. Ve bu hikaye herkesin içinde yer bulabileceği kadar geniş.

Bihter Ayyıldız: Bu kadar kapsayıcı bir festivalin ardında küçük ama çok güçlü bir ekip var. Üstelik gönüllülerinizin rolü çok büyük. Bu modeli biraz anlatır mısın?

Beril Sarıaltun: Bizim şu an ekibimizde çalışan iki kişi, eski gönüllülerimizdi. Bu beni inanılmaz mutlu ediyor. Çünkü gönüllülük sadece “yardım etmek” değil, bir hikayenin parçası olmayı seçmek demek. Bir gönüllü, “kendinden başka bir şeye kıymet vermeyi” seçmiş insandır. Bugün bireyselliğin bu kadar öne çıktığı bir çağda, birlikte olmayı seçmek çok kıymetli.

Bizim gönüllülerimizle kurduğumuz bağ, “sesler birlikte güçlü” mottosunun gerçek karşılığı. Her festivalde onlar sayesinde yeniden doğuyoruz. Ve evet, en büyük hayalim, bu gönüllülüğü bir gün istihdama dönüştürmek. Çünkü Bu Festival Bizim, artık bir topluluk ekonomisi modeli kuruyor.

Bihter Ayyıldız: Pasolini’nin “Ateş Böcekleri” metninde dediği gibi, karanlıkta ışığını yayan insanlar azaldı. Ama sen, bu festivalle o ateş böceklerinin yeniden parlamasını sağlıyorsun. Son olarak, festivalin tarihlerini ve destekçilerini de paylaşalım mı?

Beril Sarıaltun: 7-8-9 Kasım’da Paribu Art ve Community’de olacağız.

Tüm detaylar https://kresendobiz.com/language/en/festivals/bu-festival-bizim/adresinde.

Bu festivalin gerçekleşmesini mümkün kılan destekçilerimize de teşekkür etmeliyim: Paribu Art başta olmak üzere, Community, Diageo Türkiye, Walkers, Red Bull, Kendine Has ve Converse bizimleler. Onlar olmasaydı bu hayal bu kadar güçlü bir şekilde vücut bulmazdı.

Bihter Ayyıldız: Çok güzel söyledin Beril. Biz de PlumeMag olarak her zaman yanınızdayız.
Çünkü inanıyoruz ki, bu hikaye sadece bir festivalin değil; birlikte ışığı yayan  insanların hikayesi.