New York’ta Köpekler Artık Aile Üyesi Sayılacak!

Bir gün ansızın evinizin sessizliğinde eksilen bir patinin izini arıyorsanız, onun yalnızca bir “evcil hayvan” olmadığını en iyi siz bilirsiniz. İşte bu yüzden, New York’ta bir mahkemenin aldığı tarihi karar sadece bir hukuk meselesi değil — bir kalp meselesi.

Duke adlı minik bir dachshund’ın ölümünün ardından New York’ta bir mahkemede emsal bir karar alındı. Brooklyn Yüksek Mahkemesi Yargıcı Aaron Maslow’un aldığı karara göre köpekler artık hukuken “birinci derece aile üyesi” olarak kabul edilebilecek. Bu, evcil hayvanların artık bir nesne değil, bir sevgi varlığı olarak görülmesinin önünü açan bir dönüm noktası çünkü biliyoruz ki bazı kayıplar sigorta değerine sığmaz…

Biz de PlumeMag olarak Türkiye’de kedi ve köpekleriyle birlikte yaşayanlara kulak verdik. Hayvanları “eşya” değil “yoldaş” görenlerle konuştuk.

Ece & Nina

Nina ile yaşamak, sadece bir köpeğin sorumluluğunu almak değil; karşılıksız sevginin, sessiz anlaşmaların ve koşulsuz bağlılığın ne demek olduğunu her gün yeniden deneyimlemek demek.
Onu “çocuğum” olarak tanımlamak, bu ilişkinin duygusal derinliğini ifade edebilmek için en yakın kelime.

Onunla birlikte, konuşmadan da güçlü bir bağ kurulabileceğini öğrendim. Hayatıma girdiği ilk andan beri değişen sadece günlük rutinlerim değil, benliğimdi. Nina ile bazen sadece bir bakışla birbirimizin ne hissettiğini anlayabildiğimiz bir seviyedeyiz. Bu bağ, dile değil; iç güdüye, sevgiye ve güvene dayanıyor.

Bu yüzden New York’ta alınan kararı duyduğumda içten bir onay hissettim. Nihayet birileri, yıllardır içimizde bildiğimiz bir gerçeği hukuki boyuta taşımıştı: Hayvanlar nesne değil, hayatlarımızın eşsiz bir parçası. Bir hayvanın artık “eşya” değil, “birinci derece aile üyesi” olarak tanınması, hukukun insan kalbine yaklaştığı nadir anlardan biri. Brooklyn Mahkemesi’nin bu kararı sadece bir yasa değişikliği değil; insan-hayvan ilişkisine dair köklü bir zihniyet dönüşümünün de habercisi.

Bence bu karar, sadece köpek sahipleri için değil; hayatını başka bir türle paylaşmanın ne demek olduğunu bilen herkes için çok kıymetli çünkü bu bağ, türün ötesinde bir yerden kuruluyor.

Umarım bu adım, Türkiye’de ve dünyanın başka yerlerinde de benzer bir duyarlılığın önünü açar.
Sevgiyi, sadakati ve dostluğu tanımlarken artık daha kapsayıcı olmamızın zamanı geldi.

Yağmur & Berlin

New York’taki karar, hayvanların hukuken de birer birey olarak tanındığı yeni bir dönemin başlangıcı. Artık bir köpek, yasal olarak aileden biri sayılıyor. Bizdeyse hâlâ hayvana verilen zarar “mala zarar” kapsamında değerlendiriliyor.

Bu, bağ kurmanın değerini, yas tutmanın ağırlığını görmezden gelen bir sistemin sesi.
Köpeğim benim eşyam değil; yoldaşım, sırdaşım, ailem. Hukuk bir gün mutlaka vicdanla eşitlenecek. Çünkü adalet sadece insanlar arasında değil, insanla hayatı paylaşan diğer canlılarla da kurulmalı.

Selda & Püskül & Çakıl ve Tüm Çocuklar

Dünyanın birçok ülkesinde hayvanlar maalesef mal/mülk olarak kabul ediliyor. Hukuk önünde “duyguları olan canlılar” olarak tanınmalarına yönelik adımların atılması, hayvan refahı açısından kıymetli.

Sadece Amerika’da değil, İspanya, Almanya, İsveç, İsviçre gibi birçok Avrupa ülkesinde de bu alanda yasal düzenlemelerin olduğunu takip ediyorum.

Sokak ve barınaktan sahiplendiğimiz 3 kedimiz ve 3 köpeğimiz var. Onlarla kurduğumuz güçlü bir duygusal bağımız var ve onları ailemizin ayrılmaz parçası olarak görüyoruz. Bu tür gelişmeleri, yaşam hakkı anlamında umut verici buluyorum.

Başak & Paco ve Ponchique

İki oğlum Paco ve Ponchique ile birlikte evime her dönüşümde hissettiğim mutluluk ve sevgi, bu kararla daha da anlam kazandı. Amerika’da köpeklerin aile ferdi olarak kabul edilmesi, onların hayatımızdaki yerini vurgulayan önemli bir adım.

Onlar sırdaşlarımız, en yakın arkadaşlarımız; evdeki enerjimizi artıran, stresimizi azaltan canlılar. Üstelik benim diplomasız doktorlarım. Hayatımızı paylaşırken, onlara olan bağımızı daha da derinleştiriyoruz.

Artık sadece evcil hayvan değil, ailemizin vazgeçilmez bir parçası olarak kabul edilmeleri, bu özel ilişkimizin toplumsal değerini de artırıyor. Bu karar, biz köpek sahipleri için büyük bir sevinç kaynağı; aynı zamanda onlara olan sorumluluklarımızı da hatırlatıyor.

Feride & Bubbles

Ben de bir köpek annesi olarak, onun sağlığı, mutluluğu ve güvenliği için en iyi ortamın sağlanması gerektiğine inanıyorum. Köpekler sahiplerine son derece bağlı ve sadık varlıklar. Bu ister köpek annesi, ister köpek babası olsun; boşanma anında bu özel canın, ona en iyi bakacak ve aslında onun da en çok bağlı olduğu birincil aile bireyine emanet edilmesi esas olmalı. Amerika’da bu yönde düzenlemelerin yapılması ise oldukça umut verici.

Deniz & Çakıl & Pickle

Geçen de İsveç’te köpekleri 6–7 saatten fazla yalnız bırakmak yasaklanmıştı, çok sevmiştim bu yasayı da. İtalya’da da uçağa alınmaları çok güzel haberdi. Bu karar çok güzel haber tabii ki. Biz, onların da duyguları ve istekleri olduğu gerçeğiyle yaşıyoruz ve bu, aramızdaki ilişkiyi çok daha güzelleştiriyor. Oğlum Arden de bütün bunların farkında olarak büyüyor.

Ne yazık ki Türkiye’de duyduğumuz, gördüğümüz haberlerle kızlarımızın başına bir şey gelecek ve biz olanla kalacağız diye çok çekiniriz. Ya da tam tersi… Bizim başımıza bir şey gelse, onların aynı şekilde bakımı vs. konusunda endişe duyuyoruz. Ama bu, bir anne babanın çocuğu için duyduğu endişeden hiç farklı değil. O yüzden bu karar, New York’ta alınmış olsa da olsa çok güzel bir haber.

Melek & Bella & Gece & Gündüz

Amerika’da evcil hayvanların ailenin birer ferdi olarak kabul edilmesi aslında zaten “olan” bir şeyin resmileşmesi olmuş ve çok da doğru olmuş. Orada dört ayaklı çocukların kanunlarla aile kabul edilmesine sevinirken, bizim hâlâ onları kanunlara karşı korumaya çalışıyor oluşumuzla dertleniyorum, bizim gerçeğimizle yüzleşiyorum. İşte tam da burada başlıyor içimdeki tarifsiz burukluk…

Bana kaç çocuğun var dediklerinde, “Bir kızım, bir de oğlum var. Oğlum iki ayaklı, kızım dört ayaklı” diye cevap verirdim. Oğlum 8 yaşında kardeş isteyince Bella’yı ona kardeş olarak evlat edindik. Şimdi Işık 20, Bella 12 yaşında. Birbirlerini çok seven ama arada kavga eden iki kardeşler. Küçükken de hem birbirlerinden ayrılamaz hem de kıskançlıktan kavga ederlerdi. Bella benim için bir hayvan değil, o evimizin asla büyümeyen çocuğu. O bizim neşemiz, bereketimiz, şifamız, mutluluğumuz.

Hayatında hiç hayvanla yaşamamış birinin bunu tam olarak anlayabilmesini beklemiyorum. Zaten bu öyle bir şey ki, kelimelerle anlatılamaz… Siz çocuğunuzu ne kadar sevdiğinizi ve sizin için ne ifade ettiğini tasvir edecek kelimeler bulabilir misiniz ki anlatabilesiniz? Ben de bulamıyorum… Bu arada artık 2 değil, 4 kardeşler 🙂 Ailemize 10 ay önce katılan Gece ve Gündüz de bizim yaramaz bebeklerimiz.

Yaşadığım her yerde hayvan olması benim için önemlidir ve o nedenle Gece ve Gündüz de vaktimin çoğunun geçtiği ofisimde yaşıyorlar. Elbette patron çocukları olduklarından ofiste her şeyi yapma hakkına sahip yegâne bireyler oluyorlar 🙂

Umuyorum ki bir gün, sadece bizim değil, sokaktaki tüm patili canların da ‘aile’ sayıldığı bir ülkemiz ve bir dünya olur. Çünkü sevgi sevgidir, tür seçmez…

Dilek & Mahmut ve Ice

köpekler

Amerika’da evcil hayvanların aile bireyi olarak kabul edilmesi kararının çok isabetli ve duyarlı bir karar olduğunu düşünüyorum. Annesinin kuzusuuuuuuuuu olan bir erkek evlat annesiyim…

4 aylıktı… 2 kişilik ailemize evlat olarak geldiğinde… Sanki bizim yanımızda doğmuş, gözünü bizde açmış gibi… İlk gördüğü andan itibaren kalçası istemsizce sağa sola sallanan, suratında koca bir gülücükle elimize, yüzümüze öpücükler atan heyecanlı, yakışıklı, şımarık bir erkek çocuğu…

Adı ICE ama kendisi sıcacık, sevgi dolu, misafirperver, oyun çocuğu… 7 yaşında… Bizim tek evladımız… Onunla gezmek, yüzmek, oyun oynamak, ona sarılmak, onu öpmek, onu özlemek… bizim vazgeçilmezimiz…

İyi ki bizim çocuğumuz ve iyi ki Ice. Bizim nüfusumuza kayıtlı ve kimlikli gerçek bir evlat.
Tek farkı, onun dört ayağı var… ve bizim tek mirasçımız kendisi

 

Kaynak: https://nypost.com/2025/06/19/us-news/dogs-are-family-says-ny-judge-in-dachshund-death-case/