görünmeyen kent

YUNT | Görünmeyen Kent

YUNT, ikinci sergisi Görünmeyen Kent ile seyircisi karşısına çıkıyor. 12 Mayıs 2024 tarihine kadar galerinin Sultanbeyli’deki mekanında görülebilecek olan seçkinin küratörlüğü ise ilk sergide olduğu gibi Emre Zeytinoğlu tarafından üstleniliyor. Gösteride Kerem Ozan Bayraktar, Mehmet Ali Boran, Volkan Kızıltunç, Nuri Kuzucan, Sinan Logie, Çağla Meknuze ve Derya Ülker’in işleri ile karşılaşıyoruz.

Görünmeyen Kent sergisini bir önceki sergi olan Şehir Nerede?’nin bir devamı olarak görmemek gerekiyor. Fakat tamamen ilintisiz olduklarını da söyleyemeyiz. Şehir Nerede? sergisi seyircisini bir kentin “sınırları” üzerine düşünmeye davet ediyordu. Burada ise söz edilebilir bir kentin “imkanları” tartışmaya açılıyor.

Bir kentin olanca imkanları o kentin binaları, nüfusu, anıtları ve kadim anlatılarının toplamı mıdır? Yoksa kalabalığa ait kentlilerin zihinleri, hayal dünyaları, üretimleri, evleri ve kenti algılayış biçimleri gibi meseleler de bir kentin potansiyeline dahil midir?

Emre Zeytinoğlu’nun kaleme aldığı sergi metninde şöyle bir pasaj yer alıyor;

“Kentte öyle özel mekanlar vardır ki oraya girildiğinde, hemen kapının dışındaki sokak ile hiç ilgisi olmayan görüntülerle ve şaşırtıcı yaşam biçimleri ile karşılaşılabilir. Bu yüzden kentin geleceğine dair düzenlemeler ya da planlar da çoğunlukla gerçek dışı kalır. Ayrıca her bir kentlinin zihninde kurgulanan o kent, yine gerçek dışı kalmaya mahkum olur.”

Burada “gerçek dışı” kelimesinin kullanımına dikkat edebiliriz. Bir kentin “görünmeyeni” o kentin kimliğine öylesine içkindir ki, herhangi bir düzenleme ya da planlama gibi akıl yürütme ve uygulamalar o kentin gerçekliğinin dışında kalacaktır. Tıpkı seçili herhangi bir kentlinin o kente içkin olan bütün “görünmeyenlere” haiz olmadığı için zihninde kurguladığı kent temsilinin o kentin gerçekliğinin büsbütün olmasa da dışında kalacağı gibi…

yunt sergisi
Fotoğraf: Bahçe, Kerem Ozan Bayraktar (solda) ve Duyulmayan Kent, Sinan Logie (sağda)

Zeytinoğlu’nun bahsettiği özel mekanlar üzerinden seçkideki işler hakkında konuşmaya başlayabiliriz. Burada bahsedilen mekanlardan biri de hiç şüphesiz, sergi fikrinin de ortaya çıktığı Sinan Logie’nin atölyesi. Dolapdere’deki atölye tamirhanelerin arasında, bir bodrum katına açılan kapının ardında yer alıyor. Burada sanatçının üretimlerinin yanı sıra belirli günlerde toplanan bir arkadaş grubunun spontane müzik çalışmaları da yapılıyor. İçerisi ile dışarının bu şaşırtıcı kontrastı ise sergideki işlerden biri olarak karşımıza çıkıyor.

Duyulmayan Kent başlıklı bu video çalışma Logie’nin atölyesinde gerçekleşen müzik pratiğini odağına alıyor. Pandemi döneminde Güneş Terkol, Güçlü Öztekin, Oğuz Erdin ve Mert Öztekin’in oluşturduğu Ha Za Vu Zu sanatçı kolektifi atölyede deneysel müzik pratiklerini gerçekleştirmeye başlıyorlar. Daha sonra farklı pratiklerden bambaşka insanlar da Dolapdere Noise Orkestra olarak tanımlanan ve “beraber ses çıkarma” üzerine kurulu bu buluşmalara dahil oluyor.

Bu özel mekanın bir kentin görünmeyeni olduğu ve kapının önü ve ardı diye bir ayrıma rahatlıkla gidilebileceği muhakkak. Fakat kentten söz ederken o kentin gerçekliğine içkin sayılmayacak kadar izole olduğundan bahsetmek oldukça güç. Bu müzik pratiğine dahil olan insanların, arasından geçtikleri tamirhaneleriyle dışarıdan içeriye ve elbette içeriden dışarıya hiçbir şey taşımadıklarını düşünmek naiflik olur sanıyorum. O zaman kentin bilgisi bu kapının ardında olan bitenden ne kadar ıraksak düşünülebilir? Bir yandan da milyonlarca kapının ardında olup bitenlerin içinden biri olarak bu kapının ardındakiler kentin ne kadarıdırlar?

Küçükçekmece ve Aydos’da yaşayan iki farklı insan için bu kent nasıl kokuyordur? Bugünlerde Galata Kulesi’nin külahını restore eden işçilerden biri Gaziosmanpaşa Sarıgöl’deki evine döndüğünde Galata’nın sunduğu referanslara mı aittir? Kuleye ilk kiminle çıkarsan onunla evlenirsin derler… İlk ustabaşısıyla kuleye tırmanan bu işçi için aynı romantik kent tasavvuru mümkün müdür? İstanbul’da çıkılmış bir pazar gezintisi Bebek’te turlamak mı, yoksa Beşyol’da otoyol kenarında piknik mi yapmaktır?

Görünmeyen Kent sergisi bunlar gibi pek çok sorunun ilhamını taşıyor;

“(…) Sonuçta bu sergide, kentin iç mekanlarındaki şaşırtıcı eylemleri, nesnelerin değişen anlamları ve kalabalıkları oluşturan her bir kişinin farklı niyetleri arasındaki çelişkili yaşam biçimlerini yansıtan yapıtlar sergilenmektedir.”

yunt sergi incelemesi
Fotoğraf: Habitat, Derya Ülker (önde) ve Further, Nuri Kuzucan (arkada)

YUNT’a Nasıl Giderim?

Adres: Fatih Blv. No: 33, 34920 Sultanbeyli/İstanbul

YUNT’un sergi alanı Sultanbeyli ilçesinde yer alıyor. Kadıköy’den 18K hat numaralı otobüslere binerek kolayca ulaşabilirsiniz. Pazartesi ve salı günleri kapalı olan galeri, haftanın kalan günlerinde 11.00 – 19.00 saatleri arasında ziyarete açıktır.

Kapak Fotoğrafı: Görünmeyen Kent Sergisinden Genel Görünüm, YUNT