Venedik’e Dolu Yağdıran Dolce & Gabbana Affedildi Mi?

Güncelleme Tarihi: 23 Ekim 2021

Geçtiğimiz hafta Venedik’in meşhur San Marco Meydanı’nda düzenlenen Dolce & Gabbana’nın “Alta Moda” defilesi yaza damga vurdu. Şehrin simgesi tarihi gondollardan inerek podyuma giriş yapan modeller, birbirinden şık ve ünlü isimlerden oluşan seyirciyle buluştu. Venedik’in kültüründen, yaşam alanlarından, sokaklarından ögeler barındıran, katılımcılara görsel bir şölen ve zihinlere eşsiz bir hatıra bırakan bu özel koleksiyon büyük ilgi gördü.

 Son yıllarda ırkçı ve homofobik söylemleri nedeniyle kendinden sıkça söz ettiren marka, sektör çalışanları, ünlüler ve toplumun dışlanma eylemlerine hedef olmuş, boykot edilmişti. Yıllar süren marka rehabilitasyonu çabasının son durağı olan bu defile ile Dolce & Gabbana amacına ulaşmış olabilir. Çünkü katılımlarıyla bazı ünlüler, markayı affettiklerinin mesajını veriyor. Peki, sektör ve tüketici, markanın bu yöndeki kabul edilemez tutumunu unutacak mı? Dolce & Gabbana pazardaki yerine yeniden tutunabilecek mi? Gelin defilenin detaylarını ve Dolce & Gabbana’nın problematik geçmişini beraber inceleyelim.

Venedik’te Dolce & Gabbana Meltemi

Dolce & Gabbana Defile

Fotoğraf: The National News

Venedik’in Rönesans döneminden kalma binalarıyla çerçevelenen San Marco meydanında yer alan Dolce & Gabbana’nın “Alta Moda” defilesi; Jennifer Lopez, Helen Mirren, Kris Jenner, Kourtney Kardashian, Kitty Spencer ve Kate Bosworth gibi ünlü isimlerin katılımıyla gündeme geldi. Ancak lüksün gücünü, ışıltısını hiçbir şey gölgede bırakamazdı. Birbirinden çarpıcı, İtalya’nın pitoresk sahnelerinin resmini çizen, işlemeli kıyafetlere bürünen modeller, gondollardan inerek podyuma adım attı. Suyun hareketini yakalamak için kullanılan satenler ve Venedik’in simge yapılarını elbiselere işleyen pul ve payetler öne çıkan ögeler arasındaydı. Tarihi bir konumda fütüristik siluetlerin hâkim olduğu defile, etkinlikte çalan Vivaldi’nin “Dört Mevsim” eseri ve gün batımı eşliğinde seyirciye adeta doğayla bütünleşme duygusu yaşattı.

Çarpıcı renklerin, dokuların ve kumaşların hâkim olduğu koleksiyon, gösterişli aksesuarlarla tamamlanarak eğlenceli, genç bir hava yansıttı. Öyle ki tasarımcılar Domenico Dolce ve Stefano Gabbana, “Herkes couture’ün olgun yaştakiler için olduğunu düşünüyor ama böyle olması gerekmiyor.” benzeri söylemlerinin arkasında durarak bazı ünlü isimlerin genç çocuklarına da podyumda yer verdi. Heidi Klum, Monica Bellucci ve Christian Bale’in çocukları bunlardan sadece birkaçıydı. Lüksün, gençlere hitap etme isteğinin yeni bir misyon olmadığını hemen hatırlatalım. İş hayatına atılmalarıyla satın alma gücü gittikçe artan Y ve Z kuşağı, lüks markaların hedef kitlesi haline gelmiş durumda. 

28-30 Ağustos tarihlerinde üç gün süren organizasyon boyunca Dolce & Gabbana manşetlerde yerini korudu. Aynı meydanda Sharon Stone’un marka ile olan fotoğraf çekimi, davetsiz misafirlerle renklendi. Güvercinler tarafından basılan çekim sırasında bir kuşun kafasına konması üzerine Stone, doğallığını profesyonellikle birleştirerek poz vermeye devam etti. Çıkan sonuç Alfred Hitchcock’un ünlü filmi “The Birds” ’ü anımsattı. “Alta Sartoria” defilesi sırasında dolu yağması ise gösterişli, akılda kalıcı olan sunumu daha da enteresan bir boyuta taşıdı. Podyumun aynalı yüzeyine yansıyan gittikçe kararan gökyüzü, hızla değişen hava durumunun habercisiydi. Birdenbire yağan dolu ve gelen selin altında kalarak telaş içinde çıkışı arayan seyirci, bu defileyi uzun bir süre unutmayacak gibi duruyor.

Dolce & Gabbana’nın Problematik Geçmişine Hızlı bir Bakış 

Dolce & Gabbana, bu defilesiyle kendi tarihinde yeni bir sayfa açmış, eski söylemlerinin üstünü örtmüş olabilir. Gelin Dolce & Gabbana’nın ırkçı, homofobik ve cinsiyetçi geçmişini hızlı bir şekilde hatırlayalım. 

  • 2012’de “geleneksel Sicilya kültürünün unsurlarını barındıran” bir defilesinde marka, beyaz modellerine Blackamoor heykellerini andıran küpeler takmıştı. Blackamoor heykelleri, siyahi insanları karikatürleştiren, ırksal ayrımcılığı temsil eden güçlü simgedir.
  • 2015’te markanın kurucuları Domenico Dolce ve Stefano Gabbana, tüp bebek yoluyla dünyaya gelen çocukları “sentetik” olarak adlandırmış, eşcinsel çiftlerin evlat edinmesine karşı olduklarını ise “tek aile modeli geleneksel olandır” gibi söylemlerle bakış açılarını açıkça ortaya koymuşlardı. Toplumun ciddi tepkisi üzerine özür dilemiş, bir sonraki koleksiyonlarında kapsayıcı aile tiplerinden oluşan tişörtler piyasaya sürerek geri adım atmışlardı. Aynı yıl, “köle terliği” şeklinde tanımladıkları sandaletlere ürün yelpazelerinde yer vermişlerdi.
  • 2017’de Trump’ın sergilediği ırkçı ve cinsiyetçi duruşuna karşı lüks sektöründe birçok marka tepkisel olarak First Lady Melania’ya hizmet vermeyeceklerini açıklamıştı. Dolce & Gabbana ise kendisini giydirerek desteğini göstermiş, toplumun öfkesiyle alay edercesine “#Boycott Dolce & Gabbana” tişörtleri üretip piyasaya sürmüştü.
  • Kasım 2018’de marka, Çin sosyal medya ağı Weibo’da Şanghay defilesini tanıtmak için üç kısa video yayınladı. Videolarda Mandarince konuşan bir adamın adeta dalga geçer ses tonu eşliğinde yemek çubuklarıyla İtalyan yemeyi yemeğe çalışan Asyalı bir kadın gösteriliyordu. Ayrıca bu adamın Dolce & Gabbana markasını yanlış telaffuzuyla mandarince konuşanlar klişeleştiriliyor, aksanları ve dilleriyle alay ediliyordu.

Katılımlarıyla birçok ünlü, markanın yakın geçmişte sergilediği ayrımcı duruşunu unutmuş, affetmiş olabilir. Ancak marka; alım gücü artan, lüksün hedef kitlesi haline gelen ama bir o kadar da politik ve sosyal açıdan bilinçli olan gençleri ikna edebildi mi? Bekleyelim, görelim…

Kapak Fotoğrafı: Vogue